Az Daha Cemaatçi Olacaktım
Cemaatçiliğin bu noktalara kadar geleceğini rüyamda görsem, hayra yormazdım. Yurt dışındaki okullarını, Türkçe Olimpiyatlarını, dershane çalışmalarını –bazıları kızsa da- ben beğenirdim. Aslına bakarsanız, niyet halisane olsa güzel projeler.
Bir arkadaşım “Akşama sohbet var. Beraber gidelim mi” deyince –güvendiğim için- kimdir, nedir, nerededir diye sormadım bile. Gide-gide gittik ki, Cemaatin sohbetiymiş. İlk defa böyle bir sohbete gittiğim için, merak da etmiyor değildim hani. Hoş-beşten sonra bir arkadaş karşımıza geçti, başladı konuşmaya. Konular daha ziyade her Müslümanın bilmesi gereken konulardı. İlk toplantıda uslu-uslu dinledim. Ama kafama takılan sorular da vardı. Fakat herkes sessizce dinliyordu sadece. Hatta uyuklayanlar bile vardı. Sonraki toplantılarda ufaktan ufaktan soru faslına geçtim. Konuşan hocaefendi “İyi ki siz geldiniz. Burası cenaze evi gibiydi. Buraya bir aksiyon getirdiniz” diyerek bana teşekkür de etti. Ancak bir iki hafta geçtikten sonra beni çağırmamaya başladılar.
Anladım ki ben, fincancı katırlarını ürküttüm.
Yani sizin anlayacağınız tam Cemaatçi olacakken (!) köşeden döndük.
Cemaatin kirli çamaşırları ortalara dökülmeden önce Fethullah Gülen’i çeşitli nedenlerle samimi bulmayanlar vardı. Ben, hiç Fethullahçı olmadım. Son olaylar patlak verdiğinde bile –her şeye rağmen- küçük de olsa bir muhabbet kırıntısı vardı içimde.
Bedduasını bile “hadi neyse” diyerek geçiştirmiştim.
“Bedduanın neresini geçiştirdin be adam” diyebilirsiniz.
Ta ki Zaman Gazetesinde Şahin Alpay isimli yazarı okuyunca, tüm iyi niyetlerimi kırıntısına kadar geri aldım.
Bakın ne diyor Şahin Alpay: “…Yine yıllardır yazıyorum: AKP hükümetinin derdi nükleer santrallerden sadece elektrik elde etmek değil. Bölgesel, hatta küresel güç (!) olma iddiasıyla, Türkiye 1980’de Nükleer Silahların Yayılmasını Önleme Anlaşması’na taraf olduğu için açıkça ifade edemediği amaç, nükleer silah yapmak, en azından nükleer silah üretmek için gerekli teknolojiye sahip olmak. Tıpkı İran gibi...
Her durumda AKP hükümetinin uygulamak istediği, başımıza büyük belalar açma tehlikesi arz eden, gelecek kuşakların güvenliğini ipotek altına alan nükleer enerji programının durdurulması için, sorumluluk sahibi bütün yurttaşların her adımda, tüm demokratik hakları kullanarak mücadele vermeleri gerekiyor.”
Diyelim ki Türkiye’nin niyeti Şahin Alpay’ın dediği gibi.
Bunu gavur olan yazmaz. Kendi vatanını dünyaya şikâyet etmez.
Kimin adına yazıyorsunuz?
Hangi milletin insanısınız?
Siz hangi süper güç adına hareket ediyorsunuz ki, Türkiye’nin süper güç olmasından rahatsızlık duyuyorsunuz?
Böyle durumlarda “kol kırılır yen içinde kalır” değil miydi?
Hükümete düşmanlığınız anlarım da, Türkiye’ye düşmanlığınızı anlayamam.
Hükümete düşmanlığınızı affedebilirim ama, Türkiye'ye düşmanlığınızı asla affedemem !
Biliniz ki Türkiye’nin düşmanı benim de düşmanımdır.
Böyle durumlarda siyaset iflas eder.
Erdoğan düşmanlığı gözünüzü karartmasın. Çünkü kişiler geçici, vatan ise bâkidir.
Böyle bir adamın, böyle bir yazısını gazetesinde yazdıran bir zihniyet, iyi niyeti hak etmiyor.
Hangi siyasi görüşten olursanız olun, konu vatan olunca, gerisi teferruat olmalıdır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.