BAŞKA TÜRKİYE YOK
Avrupa ülkelerinde yaşayan bir yaşıtımıza kıyasla ne kadar görüp geçirmiş biriyiz. Darbeler, ekonomik krizler, siyasi krizler, iç ve dış saldırılar ve en önemlisi siyasi bölünme. Ülke gündemimizden battık feryatları da hiç eksik olmamış. Usta gazetecilerden Sn. Rahmi Turan’ın yazdıklarına bakıyorum;
“Ülke gırtlağına kadar borçlu, iç ve dış borçlar rekor düzeye ulaştı. Nasıl ödeyeceğiz bunları?” (30 Ağustos 1987)/
“Açlık, eğitim faciası, yağmacılar, kapkaççılar, sağlık faciası, talancılar, rüşvetçiler, hırsızlar, sahtekârlar, soyguncular, tokatçılar, halk düşmanları… Bütün bunlar Türkiye’de cirit atıyor. Nasıl önlenecek? Bu kepazeliğe ne zaman son verilecek?” (28 Şubat 1988)/
“Çıkarılan by-pass yasaları ile olağanüstü yetkilerle donatılan Demirel “tek seçici” durumuna geldi” (6 Mart 1993)/
“Gazetelerde her gün bir yolsuzluk haberi yayınlanıyor. Devlet malını yiyen yiyene. Koltuklar kapışılıyor, arpalıklar paylaşılıyor. Eşe, dosta dağıtılan yönetim kurulu üyelikleri, geri ödenmeyen banka kredileri, iltimas ve kayırma haberleri... Ne bekliyordunuz dostlar? ANAP gidince her şey düzelecek mi sanıyordunuz? Sadece kıçlar değişti, koltuklar ve kafalar aynı!” (27 Temmuz 1992)
Gene usta gazetecilerden Sn. Emin Çölaşan ile devam edelim; “Devlet içeride ve dışarıda uçan kuşa borçlu. İlaç parasını alamayan eczaneler kapanıyor, kamulaştırma bedelleri ödenmiyor, kamu hastaneleri çaresizlik içinde feryat ediyor.”
"Türkiye’nin en büyük adliye binası olan Bakırköy Adliye Sarayı açılacak. Ancak bütçede ödenek olmadığından taşınma ve temizlik işlerini hákimler, savcılar ve personel yapıyor. Bu rezaletin nedeni ne? Devletin parası yok”(18 Mart 2007)/
“Recep Tayyip Erdoğan birkaç gün önce yine fena halde esip gürlüyordu: "Hiç kimse afra tafra yapmasın. Cumhurbaşkanı’nı bu Meclis seçecek. Niçin böyle diyordu? Gayet basit... Çünkü Meclis’teki kelle çoğunluğu elinde. Aday olacak ve mayıs ayında seçilecek. Peki ben şimdi burada bir öneri getirsem ve desem ki "Cumhurbaşkanı’nı halk seçsin...Ciddiye alırlar mı? Elbette almazlar. Belki de bana "afra tafra yapma" derler!” (19 Kasım 2006)
Arşiv unutmaz. Batma edebiyatımızdan ve ülke gündeminden kısa bir tarih arşivi aktardım. Yıllardır uçmadık ama batmadık da şükür. Gene de krizler kaderimiz olmamalı.
Benim en çok üzüldüğüm siyasi bölünmüşlük. Gözümüzü o kadar kör etti ki kimse tuttuğunu düşündüğü tarafın yanlışlarını görmüyor, her yaptığını doğru kabul ediyor. Oysa insan bizim, yanlışlarımız ve doğrularımızla. Bakın Ankara’yı sel alıyor, insanlar başlıyor “Gökçek deniz getirdi.”
İstanbul’u sel alıyor, sanal alemde başlanıyor; “altyapıya harcayacağınızı vakıflara, yandaşlara peşkeş çekerseniz böyle olur.” Bodrum’a, İzmir’e sel geldiğinde benzerlerini başkaları yazıyor. Kardeşler parti adını, başkanın soyadını boşverin, yapılmayan altyapı hepimizin sorunu. Selde mağdur olanlar bizim kardeşlerimiz. Kimsenin kılına zarar gelmesin. Yok aslında farkımız. Dikey yapılaşma mı dediniz? Tüm belediyelerde aynı. Daha dün Bodrum’un yeni Belediye Başkanı eski başkan Sn. Kocadon’un verdiği izinleri açıklıyordu cesurca. İsraf mı dediniz? Eski politikacıların banka yönetim kurullarına atanmaları eleştirildi, kaçıncı maaş diye soruldu, diyenlerin atadığı banka yönetim Kurulu üyesi Sn. Karayalçın. Eee kaçıncı maaş? Belediye şirketleri yönetim kurulları arpalık olmuş mu dediniz? Haklısınız peki yeni başkanlar belediye şirketlerini kapatma kararı aldı mı? Elbette hayır. Üstelik yeni maaşlar ve huzur hakları belirlendi bile. Biz bize benzeriz. Yanlışlara ilkeli şekilde karşı çıkmadıkça değişmez. Ağaç çok önemli bazılarımız için. Sık sık sanal alemde Mevlâna Hazretleri türbesi önünün eski ve yeni fotoğrafları yayınlanır. Ben de üzülürüm. Hatta fotoğrafta yer almayan Alaâddin tepesinden türbeye kadar kesilen ağaçları bilmeden yazarlar bunu. Oysa havaray ile hem modern şekilde halledilir hem de ağaçlar kesilmemiş olurdu. Peki Yalova Belediye Başkanı Sn. Salman’ın göreve gelir gelmez kestirdiği 180 çınar hiç gündeme geldi mi? Elbette hayır. Çünkü mesele sadece ağaç değildi. Sn. Salman tekrar seçildi mi? Evet. Öyleyse yok aslında farkımız. Yönetim tarzımıza bakalım. Adayların demokratik tespit edilip edilmediği ve seçmenlerin düzeyi tartışılır sık sık. Peki kardeşlerim “tıpış tıpış gidip adam gibi Ekmelettin Bey’e oy vereceksiniz” diyen siyasi lider Sn. Kılıçdaroğlu değil miydi? Tepki veren oldu mu? Konya CHP milletvekilleri listesinin ilk sırasına Sn. Şener, ikinci sırasına Sn. Karaduman yerleştirilirken Konya CHP örgütünün fikri alındı mı? Onlar da bizim gibi açıklanınca öğrendiler. Konya’ya hiç gelmeyen, yüzünü bile görmedikleri Sn Karaduman’ı seçtiler mi? Diyorum ya, biz bize benzeriz.
Başka Türkiye yok. Siyasi bölünmüşlüğü gidermede de elbette ilk görev iktidar partimize düşer. Ancak bu bölünmüşlüğe son verilmesi gerçekten ülkemizin beka sorunu. Ortak hedefimiz ülkemizin kalkınması, milli birlik ve beraberlik, refahımızın artması olmalı. Siyasi etik kuralları da bir an önce yürürlüğe girmeli. Ortak doğrularımız çoğaltmalı, ortak yanlışlardan vazgeçmeliyiz ilkeli şekilde. Başka Türkiye yok. Saygıyla.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.