“Eğitim, zihniyeti ve kimliği inşa eden, kişide düşünme ve algılama biçimi oluşturan, karakteri şekillendiren, millî ve manevî değerleri kazandıran bir insan olma sanatıdır.”

Nureddin TOPÇU 

Konya Valisi Yakup Canbolat, 2016-2017 Eğitim-Öğretim Yılı Mesajı’nda “Milletimizi ve ülkemizi geleceğe güvenle taşımak ancak iyi yetişmiş nesillerle mümkündür” diyor.

Milletimizi ve ülkemizi geleceğe güvenle taşıyacak iyi yetişmiş nesilleri, değil 17 yılda, 200 seneden beri yetiştiremediğimiz ortada. Her on yılda bir gerçekleştirilen darbelerle millete şekil vermeye kalkan bir ordunun askerlerini kim yetiştirdi?

Eğitim sistemimiz kimlerin elinde ve insanımıza kimler şekil veriyor?

Bu soruların cevabını vermeden ve bulmadan bu sistemin sürekli olarak “vatan haini” nesiller yetiştirmesinin önünü almak mümkün değildir.

Sayın Valimiz, o mesajında ayrıca; “eğitim sistemimizde genel istikrarın sağlanamaması ve sürekli bir arayış içinde olunmasının getirdiği birçok sorunla karşı karşıya olduğumuzu ve bu sorunların çocuklarımızı olumsuz etkilediğini biliyoruz” diyor.

Eğer bilindiği halde çözümü yerine getirilmiyorsa, o da ayrı bir tartışma konusu.

Sayın Vali, diğer taraftan “çocuklarımızın sürekli sınav stresi içinde yaşaması, sosyal aktivitelerden yoksun kalmaları, uygulamada okulların gerçek işlevini kaybetmesi ve yerini dershanelerin alması” şeklinde bir durum tespitinde bulunduktan sonra da “sorunlarının çözülmesi yolunda Milli Eğitim Bakanlığımızca belirlenen tedbirlerle ilgili gerekli çalışmaları da yürüttüklerini” ifade ediyor.

***

Ülkemizde, üzerinde en çok ve en sık durulması gereken konuların başında aslında din ve ahlâk eğitiminin gelmesi gerekir. Zira bu dersler genç nesillerin şahsiyetinin ve maneviyatının oluşmasında kilometre taşları mesabesindedir. Hâlbuki Türkiye’de, pozitivist ve pragmatist eğitim uygulamaları neredeyse resmi devlet ideolojisi haline getirildi. Teknik ve meslek eğitimi, bu ülkede nasıl değer kazanır? Manevi eğitim verildiği zaman. Peki, imam-hatip okulları haricindeki teknik ve meslek okullarında manevî eğitim var mı?

Eğitimimizde milli benliği, milli kültürü yıkan bir tutum görüyor musunuz?..

***

Uygun bir din tasavvurunda bulunan ve bunu dokuz maddeyle özetleyen Nureddin Topçu diyor ki: “Din, müspet ilim değildir. Din, ilim olmadığı gibi ilim tarihi de değildir. Din, bir mantık sistemi de değildir. Din, sanat da değildir. Din efsane hiç değildir. Din ipnotiza hareketi gibi bir telkin psikolojisi değildir. Din bir iddia değil, hayattır. Din bir dünya saltanatı değildir. Din bir meslek de değildir.” diyor.

Bu maddelerde din eğitiminin nasıl olması gerektiğini açıklayan Topçu,  “Din, öncelikle bir bilgi, bir kavram, bir mantık, bir teori, bir meslek, bir ideoloji değildir; değer, erdem, olgunluk ve terbiye demektir, hayat demektir” diyor.

Yedinci madde, bence, FETO ve onun kendisine paralel bağlılarına karşı önemli bir husus olarak dikkati çekiyor:

“Din ipnotiza hareketi gibi bir telkin psikolojisi değildir”.

DİN HİPNOZ HAREKETİ DEĞİLDİR

Fetullah Gülen’in bağlıları hâlâ bu “ipnotiza”dan kurtulmuş değiller. Paralel Yapı, onun telkinlerinin psikolojisi altında hareket ediyor. Bu açıdan bakıldığında, Türkiye’de “Din İpnotiza Hareketi” kisvesine bürünen bu yapılanmanın çözülmesi sanıldığı kadar çok kolay değil ve çok zaman alacak.

Nureddin Topçu, din derken, bütün bir hayatı anlamlandıran, kişiye bir kimlik, konum ve bakış açısı kazandıran temel değerleri anlıyor. Dini, kişiyi hayata bağlayan, en köklü duygu olarak görüyor. Din eğitimini de bu bağlamda ele alarak konunun önemini “Okullarımızda ahlâk ve din eğitimi meselesi zamanımızın en hayatî dâvasıdır.” diye belirtiyor.

AZİZİM DİYOR Kİ…

Okulların açıldığı şu günlerde yapılan açıklamalarda ve verilen mesajlarda, kimse, konunun özüne; yâni din ve ahlâk eğitimine parmak basmıyor.

Hayret ki hayret!..

Türkiye’nin en hayatî dâvası neymiş efendim:

“Okullarımızda ahlâk ve din eğitimi meselesi zamanımızın en hayatî dâvasıdır.”