Ertaş baba
Mustafa Ertaş, benim tabirimle Ertaş Baba, Taşeli’nin kahramanlarından biri. O yörenin gözbebeği olan ve Karamanoğlu Beyliğinin ilk Payitahtı olarak tarihte yerini alan Ermenek adı Ermenâk’tan geliyor. Ermenâk, güzel Türkçemizde “yiğit yetiştiren yamaç” anlamında.
Ertaş baba işte bu yiğit yetiştiren yamaçtan…
Taşeli bir başka o dönemde…Her yer orman…Her yer dağ…Her yer yamaç…
Ve yüzyıllar öncesinde…O yamaçların, o tepelerin üstünde kartal yuvası misali bir şehir Ermenek…Aynı coğrafyada bulunan Sarıveliler öyle, Göktepe öyle, Güneyyurt öyle, Kazancı öyle…
Bu havali orta Toroslar…Kardelenlerin insanın yüzüne gülümsediği bir iklim…Göksu nehrinin gök mavisi sularının aktığı bir manzara. Uçurumlar, oldukça dik yarlar ve yamaçlar, vadiler ve her birinin ayrı hikayesi olan köprüler.
Biri HES Barajının altında kalan Görmeli köprüsü, bir diğeri ise tahta Nadire köprüsü.
Her iki köprünün üzerinden geçmek ve o köprülerle ilgili bir şeyler yazmak bana da nasip oldu.
Mustafa Ertaş Ağabey’in, 1970 yılında yazdığı “Tekerleğin Değmediği yer” adlı yabancı dillere de çevrilen eserinin karşılığını bulduğu şehir Ermenek…
Tekerlek değecek yeri bulunda görelim denir gibi bir coğrafya hâkim şehrin kurulduğu yere.
İşte bu güzel, güzel olduğu kadar zorlu bir tabiat örtüsüne sahip bir bölge burası…
Havası sert, insanı mert derler ya hani.
Aynen öyle…
*****
Mustafa Ertaş Ağabeyle ne zaman karşılaşsak o güleç yüzüyle, “seni çok eyi gördüm” derdi.
Bulunduğunuz yere gelmesiyle, neşesiyle ve sempatik haliyle hava değişirdi. İçtendi. Mütevaziydi. Oldukça da kibardı. Saygılıydı. Onun bulunduğu ortamda kısa bir süre kahkahadan yıkılırdı ortalık. En güzel tarafı hoşsohbetti. Onun dağarcığında kötü laf, iğneleyici, itici ifadeler yoktu.
Bir gönül adamı olarak tanıdım onu. Karac’Oğlan’dan bizzat kendi tespiti olan güzel dörtlükler söyler, başından geçen hadiseleri anlatır. Ortamı neşeye boğardı. Nezaket sahibi tam bir Konya ve Ermenek Beyefendisiydi.
Bizlerin defalarca yapmaktan vazgeçmediğimiz bir şey var. O da insanlara yaşarken hak etmiş oldukları değeri verememe bahtsızlığı ve hastalığı…
Ertaş Baba gelmiş 92 yaşına…Hastane de…
Ermenek ve Karac’Oğlan üstüne yaptığı çalışmalar, ortaya koyduğu eserler ortada…
Ertaş Baba’yı sağlığında, yaşarken anmak, onun hatıralarını o yaşarken, onun ağzından dinlemek hâlâ elimizde.
Birçok değeri, birçok kıymetli ismi bu dünyadan ayrıldıktan sonra, sığındığımız “keşke” ile başlayan cümlelerle uğurlayan bizler, nedense bir türlü kendimize gelemedik. Yaptığımız yanlışlardan dönemedik. Kültürümüze ve kültür adamlarımıza sahip çıkamaz bir haldeyiz.
Kültür adamlarımıza olan vefa borcumuzu ödemeyi düşünme inceliğini ne zaman göstereceğiz?
Öldükten sonra ödenmeye kalkılan vefa borcuna, geçmiş olsun diye diye bir ömür geçirdik.
Ve ne yazıktır ki, bu kadar olan bitenden zerre kadar ne ders aldık ne ders çıkardık…
*****
1962 Yılından beri; Orta Toroslar ’da Türkmenler, Yörükler ve Karacaoğlan’ la ilgili araştırmaları yayınlanır Ertaş Baba’nın. Ulusal ve yerel basında makale ve araştırmaları o kadar çok ki. Başta Karac’Oğlan olmak üzere de oldukça kıymetli esere imza atmış usta bir kalem o.
Ne yazıktır ki, kültür insanlarımızın yaşarken unutulması ve sessiz sedasız bu dünyadan ayrılışları, Yunus’un “Bir garip ölmüş diyeler, üç günden sonra duyalar” mısralarını hatırlatmaktan ileri gidemedi.
Ertaş Baba çok şükür sağ…O kültür adamlarımızdan biri. Yaşayan bir tarih. Karac’Oğlan üstüne yaptığı çalışmalarla bir efsane…Onu tanımaktan, onun hakkında acizane bu satırları yazabilmekten dolayı da bahtiyarım.
Mustafa Ertaş Ağabey’le çok sohbetler ettim. Yaşadığı hayal kırıklıklarını ona rağmen yapmış olduğu mücadeleleri anlatmıştı.
Karac’Oğlan’ı bir şekilde Ermenek ve havalisine tescilleyen isimlerden biridir Ertaş Baba.
Tam bir Karac’Oğlan aşığıdır.
Sarıvelilerli olması, Barçın yaylasını adım adım dolaşması, dolaştığı göçerlerden bugüne kadar kimsenin bilmediği, duymadığı, haberinin olmadığı Karac’Oğlan dörtlükleri dinlemesi o dörtlükleri edebiyatımıza ve kültürümüze kazandırması, Ertaş Babayı çoktan unutulmazlar arasına kattı. Varsın hatırlamayanlar hatırlamasınlar. O hatırlamayanları bakalım bir hatırlayan, bir anan olacak mı?
*****
Hiçbir yerde yayınlanmamış bu şiirimi 6 Temmuz 2000’de onun için yazmıştım. Bir nüshasını da Ertaş Baba’ya vermiştim.
Ertaş Baba adlı şiirin 25 yıl sonra yayınlanması bugüne nasipmiş.
Barçın’ dandır Ertaş Baba Barçından / Unvanlılar saymaz seni kendinden / Ahkam kesen kessin sakın gücenme / Karac’ Oğlan tutmuş senin elinden”
“Yayla güzelinin adı Eliftir / Saçları simsiyah iki beliktir/ Güzellik kuluna Allah vergisi / Ertaş bunu bilir çünkü Ariftir.”
“Yorulmak bilmesin küçük bedenin / Karac’Oğlan daim asıl nedenin/ Bu güzel ispatın satırlarında / Uzat da elini öpeyim senin”
“Erol olmak kolay, er olması zor / Vefayı daima vefalıya sor / Ertaşım, öğretmenim hey koca babam / Sönmesin içinde sevgi denen kor”
*****
Mustafa Ertaş, 1933 doğumlu. Şu anda Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesinde yatıyor. Bana onun son durumu hakkında bilgileri aktaran, aynı gazete de yazdığımız Ermenek Güneyyurt’lu Mükremin Kızılca kardeşime teşekkür ediyorum. Ermeneklilerin birbirlerine olan tutkunluklarına ve vefasına da bir kez daha hayran kaldığımı ifade etmek istiyorum.
Ermenek, bir dönem Taşeli adıyla il olmayı dahi düşledi. Orta Anadolu’nun öğretmen ihtiyacını karşılayacak kadar çok öğretmen yetiştiren İlçemiz Ermenek. Bundan 25 yıl önce, Ermenek belgeselinin metin yazarlığını yapmıştım. Hemen hemen her köşesine gittim. İnsanlarla sohbet ettim. 2000 yılındaki sıla şenliklerinde, Mustafa Ertaş Ağabeyle kol kola yürüdük, Ermenek sokaklarında…
Mustafa Ertaş Ağabey 1956 İvriz Öğretmen Okulu mezunu. 1996 yılına kadar tam kırk sene öğretmenlik yapmıştı.
Onun tespitleriyle bakın neler diyor Karac’oğlan;
“Yalınız git, yoldaş olma yüzsüze, / Selam verme, erkânsıza yolsuza, / Komşu olma, namussuza arsıza, / Akıbet üstüne, hile getirir.”
“Karac’Oğlan der ki, her sözüm haktır / Yiğit olmayanın, yalanı çoktur, / Cehennem yerinde, hiç ataş yoktur, / Herkes ataşını, kendi götürür”
“Bu dünya da adam oğluyum dersin, / Helalı haramı durmayıp yersin, / Yeme el malını er geç verirsin, / İğneden ipliğe sorulur bir gün.”
“Karşıki dağlar da karşı dağ olsa, / Çevre yanı mor sümbüllü bağ olsa, / Ağa olsa, Paşa olsa, Bey olsa, / Yakasız gömleğe sarılır bir gün.”
“Karac’Oğlan derki ismim överler, / Agu oldu bildiğimiz şekerler, / Güzel sever diye isnat ederler, / Benim HAK’ tan özge sevdiğim mi var?”
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.