EVREN BOŞLUK KABUL ETMEZ
Platon (Eflatun)’un ünlü “Mağara Alegorisi” en kısa haliyle şöyledir: Ayaklarından, boyunlarından zincirlenmiş insanlar bir mağarada yüzleri duvara dönük şekilde yaşarlar ve arkalarında da bir ateş yanmaktadır. Ve duvara yansıyan dış/gerçek dünyaya ait görüntüleri “gerçeğin kendisi” diye bilirler. Fakat günün birinde bu adamlardan biri zincirlerinden kurtulmayı başarır ve dışarı çıkar. Önce ışık kendini rahatsız eder sonrasında ise içinde bulunduğu şeylerin gerçek ve yansımalarının ise sadece bir gölge olduğunu öğrenir…Ve gittikçe ışığa gözleri alışır. Tutsak arkadaşları ile ışığı paylaşmak için mağaraya geri döner ama arkadaşları onun söylediklerine inanmaz ve onu delilikle ve belki de rahatlarını bozmakla suçlarlar.
Bu mağaranın dışındaki gölgelerin hakikat olduğunun zannedilmesiyle ile ilgili bir alegori (bir gerçekliğin figüratif bir simge halinde betimlenişi)dir. İçinde bulunduğumuz çağda, bize anlatılmaya çalışılanın “mutlak gerçek” olduğunu zannediyoruz. Sosyal medya mutlulukları, şişirilmiş sanal başarılar/başarısızlıklar, değersizleştirilmeye çalışılan değerler…O yaldızlı yaşam, hayatın tek gerçek amacı gibi yansıtılıp, mütevazi hayatları içinde yaşam savaşı veren milyonlarca insanın değersizlik hissi ile baş başa kalmasına neden oluyor. Bu sonuç tartışma götürmez bir zulümdür adeta.
Günümüzün gençliği malumdur ki “gerçek başarıya!!!“ ulaşması için çok sayıda merhaleden(sistem sınavından) geçmesi gerekir. Bunun için çok çalışması (çok test çözmesi)istenir ondan. Bu aşamada karşılaştırma yapma ve sorgulama yeteneği körelir. O onun için, halihazırda çizilmiş zorlu yolda ilerlerken dinlenme durakları arar yaratılış fıtratı gereği. İşte tam bu noktada gence, değerlere bağlı bu durakların yeri gösterilmezse sanal dünyanın ışıltılı çekici dünyası en kolay yoldan ona açılır ve “sistem” in istediği kıvamdaki gençlere dönüşüverirler.
Ne yapmalı; gençlerin düşünme, sorgulama, estetik gibi değerleri kazanması için? Yani gençlerin şahsına münhasır tarzlarına, kendiliklerine erişmeleri için…Bu konuda çok fazla yöntem geliştirilebilir bilimsel yolla. Bu konuda ahkâm kesmek bize düşmez. Fakat kendi şehrimizin gençleri adına geliştirilebilecek birkaç proje bilgisi paylaşabiliriz bir şehir sevdalısı olarak.
Daha önce bahsetmiştik. Üslup sahibi olmanın en nezih yollarından birisi, sanat ve edebiyattan geçiyor diye. Bu noktada hizmet verecek kültür merkezleri, müzeler, galeriler, eğitim merkezlerinin gerekliliği ilk akla gelen zorunluluklardandır.
Aslında sadece gençlere değil, yoğun ve stresli hayat telaşesinden bunalan herkese sunulabilecek hizmetlerdir bunlar.
İşinden, okulundan, ailevi sorumluluklarından bunalan insanı örneğin, ilk müsait hafta sonunda o meşhur kapalı, gürültülü, bol yapay ışıklı, hijyeni sorgulanan alışveriş merkezlerine mahkûm etmek işin en kolayı gibi görülüyor.
Halbuki şehirde açılacak çok amaçlı sanat ve eğitim merkezleri başta çocukları ve gençler olmak üzere herkes için huzur köşelerine dönüştürülebilir ki insanlarımız bu konuya olan ilgisini her daim göstermiştir.
Elbette şu an bu çizgide aktif görev yapan pek çok kurum var, burada bahsettiğimiz daha kapsamlı, daha büyük, daha kurumsal merkezler. Örneğin; Selçuklu Belediyemizin katkılarıyla şehrimize kazandırılan Selçuklu Kongre Merkezi bu konuda en güzel örnektir. Açıldığı günden beri her türlü konsere, tiyatro oyuna, sinema gösterimlerine, kitap fuarına ev sahipliği yapan merkeze, şehir insanının ilgisi beklenenden yüksek olmuştur. Merkezin sosyal medya hesaplarından takip ettiğimiz kadarıyla bu ilgiyi sanatçılar bile hayret ve takdirle karşılamışlardır. Her türlü konser, tiyatro oyunları, tek kişilik gösteriler, çocuk oyunlarının hepsi kapalı gişe oynamış hatta ikinci ve üçüncü defa da gösterilere ev sahipliği yapmıştır. Böyle bir şehir ortamı varken insanlarımızın kültür (kaliteli ve gerçek ) faaliyetlerine karşı duyarsız kalacağını kim iddia edebilir? Merkezde düzenlenen ilk kitap fuarını beş yüz binin üzerinde ziyaretçinin ziyaret ettiği kayıtlara geçmişken neden uluslararası sanat ve edebiyat etkinlikleri şehrimizde düzenlenmesin. Mesela şehrimizde profesyonel anlamda sadece bir tane sanat galerisi bulunmakta. Bu galeri kısıtlı imkanları dahilinde sergiler düzenlemeye çalışmakta. Neden daha büyük, daha profesyonel anlamda ikinci bir galeri açılmasın? Bu galeri belki Büyükşehir Belediyesi desteğiyle Selçuklu Kongre Merkezi içinde (kastettiğim; girişte sergileme değil daha büyük ve profesyonel bir salonda) olabilir veya Konyalı iş adamları veya Konya Ticaret Odası’nın desteğiyle özel olarak da açılabilir(İş adamlarımız eminim bulundukları şehrin kültür ortamına yaptıkları yatırımın kendilerine ve marka değerlerine kazandıracağı olumlu etkinin farkındadırlar). Neden olmasın? Bunun örnekleri pek çok şehirde görülmektedir. Somut bir örnek olarak; bazı belediyelerin desteği ile dünyaca ünlü ressam Picasso’nun eserleri farklı tarihlerde farklı ilçelerdeki galerilerde sergilenmiş ve bu vesileyle ilgili şehirler ziyaretçi akınına uğramıştır. Bazı şehirlerde ise iş adamları kendi özel galerini açarak hem şehrin kültür ortamına hizmet etmekte hem de sanatçılara destek olmaktadır.
Ülkemizde gerçekten her alanda çok büyük sanatçılar bulunmakta. Gerek Klasik İslâm Sanatlarının gerekse Çağdaş Sanatın öncüsü sanatçıların eserleri neden şehrimizde sergilenmesin, neden bu sanatçılar gençlerimizle, çocuklarımızla buluşup söyleşilerde bulunmasın ve belki de atölyeler düzenlemesin? Veya kitap fuarında gerçekleştirildiği gibi çevre ilçe ve köy okullarındaki çocuklar getirtilip neden bu ortamlarla buluşturulmasın? Konser ve tiyatroları kapalı gişe izleyen Konya seyircisinin plastik sanatla ve belki daha da özelleştirirsek resim sanatıyla buluşturulması neden bu kadar uzak bir hayal olsun?
Bu sorular belki daha çok sorulmalı veya konu daha çok hatırlatılmalı ilgili mercilere…
Sanat; günümüz büyüyen, gelişen, belirli bir liderlik konumuna aday haline gelmiş Türkiye’sinde bir lüks veya ikinci derece düşünülmesi gereken bir ihtiyaç değildir artık. Sanat en az ekonomik büyümeye verildiği ölçüde önem verilmesi gereken bir kültür gücüdür.
“Evren boşluk kabul etmez” söylemine istinaden eğer çocuklarımızın, gençlerimizin ve dahi hepimizin nefes alma alan ve zamanlarını sanat ve estetik gibi edebi güzelliklerle doldurmazsak sistemin hazır ve parıltılı gündemi bu boşluğu doldurmaya gönüllü olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.