HAYATIMIZI SAPIKLAR YÖNLENDİRMESİN
Çocukluğumuzda, mahallemizde, polislikten emekli olmuş bir amcamız vardı.
Bu amcamızın hiç çocuğu olmamıştı.
Bu sevimli amcamız, çocukları çok severdi.
Cebinde akide şeker, çikolata, şekerli leblebi mutlaka bulunur, yolunun üstündeki çocuklara dağıtırdı.
Çocuklar sokakta oyun oynarken, şekerci amcanın geçmesini de dört gözle beklerlerdi. Hemen etrafını sararlar şekerlerini, çikolatalarını alırlardı.
O polis emeklisi sevimli amcamız, çocukların “şekerci amcası” idi.
Çocukların anne-babaları da “Aman sokakta kimseden bir şey almayın” diye çocukları tembih etmezdi.
Hiçbir ebeveyn “şekerci amcanın” ilgisinden şikâyetçi de değildi zaten.
Çünkü “şekerci amca” çocuk sevgisini bu şekilde gideriyordu.
Sapıklık, insanla yaşıt olduğuna göre, o yıllarda “çocuk istismarı” gibi iğrençlikler yok muydu, ya da vardı da bilmiyor muyduk, bilmem.
Çocuk istismarı gerçekten de çok iğrenç. Bu tür davranışları aklı başında insanların yapması mümkün değildir. Belli ki bu insanlar (bunlara nasıl insan denirse) hasta ruhlu kişiler.
Ailelerin bu konudaki endişeleri ve korkuları yadırganamaz.
Ancak herkesi de sapık şüphelisi olarak görmek ve hayata bu şekilde yön vermek çocuklar için de, anne-babalar içinde doğru olmasa gerek.
Çocukları fanusların içinde büyütmemiz mümkün değildir.
Her yabancı da sapık değildir.
Ama biz çocuklarımıza her yabancı kişiyi sapıkmış gibi tanıtırsak, bu çocukların büyüdükleri zaman nasıl bir halet-i ruhiye içinde olacağını düşünmek bile istemiyorum.
Bu, tam da bir paranoya halidir.
Çocuklar sadece anne-baba sevgisi ile sevgi ihtiyacını karşılayamaz. Bazen hiç tanımadığımız birisinin bile başımızı okşaması, tebessüm etmesi, hatta küçük hediyeler vermesi gerekebilir. Biz çocuklarımızın selameti için diyerek tüm dış ilişkilerin önüne set çekersek, korkarım gelecekte ürkek, pısırık, nane molla tipler yetiştirmiş oluruz.
İşin doğrusu tüm olumsuz şartlara rağmen kendini korumasını bilen, hakkını arayan, iyi ile kötüyü ayırt etmeyi bilen çocuk yetiştirmektir.
Konu o hale geldi ki, karşılaştığımız sevimli çocukların yanaklarını okşamaya korkar olduk.
Markette anne-babasını kaybetmiş küçük çocuğa yardımcı olmakla olmamak arasında gidip gelmek ne kadar acı bir durum. “Acaba yanlış anlarlar mı, acaba anne babası çocuğuma dokunma” der mi?
Üç-beş çakalın hayatımızı yönlendirmesine izin vermemek gerek.
İnsanların birbirine olan güven duygusunu kaybetmesi, kanser mikrobu gibi her yanımızı sarmasına seyirci kalamayız.
Hayatımızı sapıkların yönlendirmesine izin vermeyeceğiz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.