Erol Sunat

Erol Sunat

“İnsanın En Yararlısı…”

“İnsanın En Yararlısı…”

 

Hz. Mevlana, “İnsanın en yararlısı, insana yararlı olandır” demiş yüzyıllar ötesinden, günümüz de bu yararlı, bu fedakar, bu cefakar insanlara kaliteli insan deniyor. Ve ne yazık ki, onların sayısı oldukça az. Üstelik onların kıymetini de, görmeyen, görmek istemeyen ve bilmeyen bir dönemin tam ortasındayız.  

Kalite denen kavram, günümüzün en prestijli kavramlarından birisi. Birde argo ile karışık kalite takılmak diye bir yaklaşımınız varsa değme gitsin.

Oysa kalite giyim-kuşam yada moda değildir! Milyarlık telefon yada paha biçilmez kol saati de değildir. Milyonluk kat, yat, villa, araba da değildir. Kalite, bu sayılanların daha da ötesindedir.

Ancak algı denen kavramın eğilip-bükülmesi kaliteye hiçte razı olmayacağı zoraki görevler yüklemiş görünüyor.

Kaliteli insan gurur ve kibir abidesi falanda değildir.

Kalite tevazudur.

Kalite hoşgörüdür.

Kalite inceliktir.

Kalite zarafettir.

Kalite nezakettir.

Pahalı aksesuarlar, insana kalite kazandırmaz, kaliteli yapmaz!

Kalite hayata bakış açısıdır!

Kalite toplumu kucaklamaktır!

Kalite, problemleri çözmektir!

Kalite iyi niyettir!

Kalite, kendinde kaliteli davranışlar olmayanla arasındaki farkı daha ilk bakışta fark ettirmektir.

 

*****

Aslında kalite hayran olduğumuz değil, düşman olduğumuz, nefret etiğimiz, kıskandığımız, haset ettiğimiz, ancak hiçbir zaman o vasıflara sahip olmadığımız, olamadığımızı kendimize bir türlü itiraf edemediğimiz bir duygudur.

Oysa, kaliteli insan olabilmek için insanların kendini zorlamasına,

Kılıktan kılığa girmesine,

Kendine ve hayat tarzına değişik anlamlar yüklemesine de gerek yoktur.

Kaliteli insanda hile yoktur,

Entrika bilmez,

Art niyet taşımaz,

Dedikodu sevmez,

Birinin ardından konuşmaz,

Kimseyi çekiştirmez,

Doğrudur, dürüsttür.

Bilir ki altın çamurların içine düşse de, değerinden hiçbir şey kaybetmez.

 

*****

Günümüz kaliteli görünmek adına zorlamalarla dolu…Kaliteli olmayı gösteriş sananlar, kılık-kıyafet sananlar, kendince farklı bir tarz yarattığını düşünenler ilgi çekiyor olabilirler, ilgi toplamak başka, kaliteli olmak başka şeylerdir.

Kaliteyi gölgelemek adına, kenara almak adına, iki koldan saldırıya geçmişiz.

Biri şikayet, diğeri dedikodu.

Bu iki argümanın içinde yok, yok…

İspiyonculuk var,

Yalakalık var,

Yağcılık var…

Yaranma var,

Göze girmek var,

Laf taşımak var,

Hırsını çıkarma var,

Kindarlık var,

Göz boyamak var,

Üç gün beylik beyliktir yaklaşımı var.

Bu yaklaşımların kaliteyle uzaktan-yakından bir alakası olmadığını nasıl anlatsak acaba?

 

*****

Dedikodu deyince bizde akan sular durur. Birilerini iyi-kötü çekiştirme konusunda üzerimize yoktur, şaka yollu, gel azıcık gıybet yapalım tarzı yaklaşımlarımız dahi, bu işi ne kadar çok sevdiğimizi sizce de göstermiyor mu?

Dedikodu aldı başını gidiyor diye başlar,

Ateş olmayan yerden duman tütmez diye devam ederiz.

Dedikoduyu çıkaranda,

Ateşi yakanda,

Dumanının çıktığını ilk görende hep aynı kişilerdir.

Önemli olan ortaya bir laf atılmasıdır.

Lafın sunumu,

Ortaya geliş sebebi,

Olayların denk getirilmesi falan derken bir de bakmışsınız ki,

Hedefteki insan alevler arasında cayır cayır yanıyor.

Yangını söndürmek için bir kova su döken olmaz!

 

*****

Kaliteli insanlar dururken, kaliteli insan geçinenlere meyyal oluşumuz, onların yanında saf tutuşumuz ise akıllara ziyan bir konu.

Bin kere yanlış yapar, bin kere hatamızı gördüğümüzü söyler yine bildiğimizden şaşmayız.

Kaliteyi;

Gösteriş yapanların,

Caka satanların,

Hedefine yürüyünceye kadar iyi konuşanların,

Adam felaket sövüyor diye hayranlık duyulanların,

Masaları yumruklayanların arasında arayanlar nafile arar dense de,

Biz kaliteyi hep çıkmaz sokaklarda aramayı yeğleriz.

Adamın duruşuna bakmayız!

Adamın söylediğine aldırmayız.

Adamın hoşgörüsü, nezaketi bizi sarmaz!

Bize böyle birisi lazım laflarını duymazdan, öyle insanları görmezden geliriz.

Her bocaladığımızda keşke diye cümleler kurar, yine her şeyi unutup, aynı yanlışlar peşinde koşmaya devam ederiz.

 

*****

Ne aradığımızı, kimi aradığımızı, neden ve niçin böyle bir aramaya ihtiyaç duyduğumuzu biliyor muyuz? Orası az biraz şüpheli! Yola çıktık arıyoruz, aramasına da, aradığımız kalite o kalite değil, ağzımızın çalımı, lafımızın gidişatı, ama, fakat, lakin gibi kelimeler niyetimizin göstergesi.

Yalan söyleyenleri, laf taşıyanları, ispiyoncuları, sahtekarları dinlemeye devam etmek, dinlerken de daha neler anlatacak diye merak etmek derdindeyiz yine…

Sonrada ortaya çıkıp kaliteli insanlar arıyormuş gibi açıklamalarda bulunmak ise vazgeçilmezimiz!

İstisnalar yok mu? Var elbet! İstisnaların kaideyi bozmadığını da herkes bilir, bilmezden ve görmezden gelmek ise herkesin işine gelir!

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR