Dağarcığımızda hiç mi iyi laf bulunmaz?
Dağarcık görünmez bir heybe ya da görünmez bir torba. O heybenin ya da torbanın gözlerine biriktirdiğimiz dünya kadar iyi şey var aslında.
Atalar iyilik yap iyilik bul dememişler mi?
Kem söz sahibine aittir diyende onlar değil mi?
Lakin biz, selam vermeyi, selam almayı unuttuk. Güzel kelamlar etmeyi unuttuk.
Varsa yoksa, argo…Varsa yoksa küfürle karışık bir yığın edepsiz cümle….
Bazılarımızın dağarcığında küfürden ve hakaretten başka bir şey yok.
Neden mi yok?
Çünkü; daha çocuk yaşlarda, “emmine bir söv” diye başlayan bir manasızlığın içerisinden geliyoruz. Söve süpüre gelinen bir yol, aslında yol falan değil…
Anlatırım-anlatırım dinlemez diyor ya Ozan…
Eski bir ağabey, araya harç koymadan konuşamayan bir millet olduk derdi de o kadar da değil diyenler olurdu…
Sövmeyi seviyoruz. Söveni de…Söverek konuşanı da…Söverek bir şeyler anlatanı da…
Hatta söve saya konuşan programları ve insanları ağzı açık, hayranlıkla izliyoruz.
*****
Kadınlarımız küfürbaz…Genç kızlarımız küfürbaz…Çocuklarımız küfürbaz…
Bizler zaten küfürbaz olduğumuzdan bizi örnek aldıkları aşikâr…
Meclisimiz küfürbaz…Pazarcımız küfürbaz…Esnafımız küfürbaz…
Güzel ve doğruyu konuşanları, yapılanların yanlış olduğunu savunanları dinlemek işimize gelmiyor.
Canımız sıkılıyor, daral geliyor, hafakanlar basıyor bizi…
Ne mi diyoruz?
Doğru amma…
Güzel diyor lakin…
Bizde biliriz doğruları söylemeyi de her doğru her yerde söylenir mi?
El alemin bir doğrusu bu…Başımıza Doğrucu Davut kesildi yeminle…
Doğru söyleyeni ne yapıyorlar, dokuz köyden kovuyorlar. Ne oldu? Doğru dahi olsa söylenecek zaman var, söylenmeyecek zaman var…
*****
Sürekli küfredilen bir evde yetişen çocuklar ne olur?
Ya boynuz kulağı geçer, çocuklar daha da beter küfürbaz olur, ya da küfürden nefret eden insanlar olarak bakar hayata…
Akıllı uslu insanı aşağılamak gibi bir yaklaşıma sahibiz…
Hanım evladı…
Başımıza nezaket ehli kesildi…
Küfredeceğim diye ödü patlıyor…
Söv bi yav…
Söv de rahatla…
Sövmeden olmaz…
Böylesi anca sövmekten olmadı dövmekten anlar…
Adamın dağarcığında iyi bir kelam var mı diye merak eden, eyvah diyor, tek bir iyi kelam yok dağarcığında.
Bir ettiği küfre bak, bir de bulunduğu yere…
Küfürle terbiye de olmaz…
Birilerine yardımcı olmakta…
*****
Eskiler, adamda iyi, güzel ve hoş kelime dağarcığı kifayetsiz derlerdi. Böyle olunca da argo ve küfürle karışık ne varsa doldurmuş heybesine…
Sataşıyor espri sanıyor…Küfrediyor, şaka yaptım sayıyor.
Adam küfrediyor amma yerinde küfrediyor diye desteklediklerimiz yok mu?
Bırakalım artık şu edepsizlere destek olmayı…O edepsizler, kendine gelsin, haddini bilsin küfretmesin…Bıraksınlar, ana avrat dümdüz gitmeyi…Edeplerini takınsınlar…Terbiyeli olsunlar…Efendice davranışlar sergilesinler…
Bütün bunlar elbette olsun olmasına da…
Küfürbazlara karşı olan hayranlığımız akıl tutulması gibi bir şey…
Güzel Türkçemizde, o kadar çok güzel ve anlamlı kelime ve deyim var ki…
Biz ala ala argo olanları ve küfürleri kendimize ve muhataplarımıza münasip görüyoruz.
Sonunda geldiğimiz nokta ne mi?
Küfürbazlık konusunda kimsenin elimize su dökemeyeceği gerçeği…
Bırak abi, bırak da iyi bir küfredeyim şunlara diye başlayan önüne geçilmez, zapt edilmez öfkemizi nasıl dizginleyeceğiz? Atalar, keskin sirke küpüne zarar dememişler mi?
Öfke ve küfür krizleri sırasında yıkmadığımız, kırıp dökmediğimiz ne kalp kalıyor ne de insan…
Dağarcığımızda aslında var olan, kime sakladığımızı kendimizin dahi bilemediği onca güzel ve anlamlı kelime ve deyimi, sırf küfür içermiyor diye kullanmaktan imtina eden de bizler değil miyiz?
*****
Bizde eksik olan ne mi?
Alttan almayı bilmiyoruz…Yarım elma gönül alma gibi yaklaşımları zafiyet gibi görüyoruz…Özür dilemeyi, kusura bakma demeyi, zayıflık olarak kabul ediyoruz. Burada alem ne der, el alem ne der gibi bir açmaz var karşımızda…
Alem önce kendine baksın…El alem kendine çeki düzen versin diyemiyoruz.
Dağarcığımızda bizi barıştıracak, uzlaştıracak, anlaştıracak, bir araya getirecek, gönül köprülerini yeniden inşa edecek, ortamı yumuşatacak, gönül alacak, gönül yapacak bir dünya kelime ve cümle var.
Kavga etmek zorunda mıyız? Bizim kavgasız bir günümüz olmayacak mı? Neden her güne gergin başlamak zorundayız? Ne oldu kardeşliğimize? Ne oldu dostluğumuza? Ne oldu arkadaşlığımıza? Ne oldu komşuluğumuza?
Dağarcık heybesini iyi bir silkelemek lazım…
Biz boş bir millet değiliz…Hoşgörüyü biliriz…Affetmeyi de…Anlayış göstermeyi de…
Halden de anlarız…Ahvalden de…
En büyük hatamız bazen anlayıp dinlemeden paldır küldür balıklama mevzulara dalmak…Kaş yaparken göz çıkarmak, kafa göz yarmak…
Böyle yaparken de küfrün bini bir para…
Her şey tarumar olduktan sonra enkaz kaldırmak kolay olmuyor.
*****
Doğru düzgün kişinin başı derde girse, yapmayacaktı, etmeyecekti, gitmeyecekti, konuşmayacaktı, yazmayacaktı, ulu orta fikrini söylemeyecekti. Yapma dedik, etme dedik, çok söyledik, ne yapalım çeksin cezasını diyenlerden olduk.
Edepsizin, terbiyesizin, küfürbazın imdadına iki elimiz kanda olsa koşuyoruz. Yapmamıştır, iyi insandır. Ağzından kaçmıştır. İnsanlık hali. Ciğeri yandığından söylemiştir. Sen hiç küfretmedin mi arkadaş gibi savunmalarla onları korumaktan kendimizi alamıyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.