Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Kafatası-2

Kafatası-2

Nazım Hikmet’in ‘Kafatası’ adlı oyunundan dünkü yazımızda bahsetmeye başlamıştık. Bugün kaldığımız yerden devam edelim ve değerlendirmelerimizi nihayetlendirelim.

Kızının verem hastası olması nedeniyle aşıyı bulan bir doktordan ve peşine düşen tröstlerin onu ele geçirmesinden bahsediyorduk. Aşı çalışmalarına finansör olan tröst, doktora aşıyı kendi inekleri için kullanma şartıyla imkânlar sağlar. Devam edelim…

Profesör, verem hastası kızını da alıp, belirli bir süreliğine inekleri tedavi etmek için sanatoryumun laboratuvarında çalışmaya başlar. Bu zaman dilimi içinde hastalığı gitgide ağırlaşan kızı için gizliden gizliye aşıyı geliştirir ve kızına tam bu aşıyı enjekte edecekken yakalanır. Anlaşmayı bozduğu ve gerekli tazminatı veremediği için hapse atılır. Hapisten çıktıktan sonra sirkte çalışmaya başlar… Profesör Dalbanezzo öldükten sonra morgda kafatasını bile satarlar.

Öncelikle ‘inek’ kavramına, ölümcül hasta bir insanın kurtarılmasından önce ineklerin yetiştirilmesi ve yaşatılmasına neden öncelik verildiğine odaklanalım. İnek ne gibi çağrışımlar yapıyor? İnek sağılır, verdikleri sonuna kadar kullanılır. Efendi ve köleler, Doğu-Batı minvalinde düşünün bunları.

Profesörün öldükten sonra bile rahat bırakılmaması, kafatasının satışa çıkarılması kapitalist muktedirlerin ne denli acımasız olduklarını yansıtan mühim bir başka detaydır.

Oyunla ilgili değerlendirmelerimizde iki usta tiyatrocudan el almak yerinde olacaktır.

Tiyatro sanatına dair önemli çalışmalarıyla tanınan Sevda Şener, “Nâzım Hikmet’ in Oyun Yazarlığı’ adlı kitabında “Kafatası” oyunun dramaturjik yapısını şöyle incelemiştir; “Oyun, her biri Bab olarak adlandırılmış beşer alt bölüm içeren üç ana kısımdan oluşmuş, olaylar klasik serim – düğüm – çözüm kurgulaması biçiminde geliştirilmiştir… Oyunun iletisi şöyle özetlenebilir; Anamalcı toplum düzeninde çıkar kaygısı, para, ün tutkusu insani duygulara, hatta aşka egemen olmuş, adalet, bilim, insan sevgisi bu düzene yenik düşmüştür. Böyle bir toplum düzeninde iyi niyetli, akıllı, çalışkan, hatta dahi olmak yeterli değildir… Kafatası, mesaj ağırlıklı bir oyun olması yanında, hızlı gelişen, çarpıcı durumlar içeren olay kurgusu ile melodram türünün özelliğini de taşır… “ (Sevda Şener, Nâzım Hikmet’ in Oyun Yazarlığı, Kültür Bakanlığı Yayınları 1. Baskı Sayfa : 25 / 30)

Özdemir Nutku ise “Kafatası” ile ilgili şu hususiyetlere dikkat çekmektedir; “… Kafatası için bazı yazarlar, oyun kişilerinin “mübalağa olmaktan kurtulamadığını ” belirtirken, bazıları da yazarın bu oyunu serim, düğüm, yer, zaman ve aksiyon birliği gibi tüm klasik tiyatronun kurallarını uyguladığını savunmuştur. Nâzım, groteski elde edebilmek için bu oyundaki tüm kişilerini kendi ölçüleri içinde bilerek abartmıştır. Doktor Dalbenezo’dan Kapıcı Kadın’a kadar bütün kişiler kendi özelliklerini vurgulayacak biçimde sivriltilmişlerdir. Bu abartma, kişilerin sosyo-ekonomik konumları, insan ilişkilerindeki tavırları açısından çok önemlidir. İleriki yıllarda Brecht bunu “gestus” terimiyle açıklayacaktır.” (Özdemir Nutku, “İnsan Her Şey Demektir Tiyatroda”, sanatbulteni.net)

Kafatası’nın yazıldığı ve sahnelendiği dönem nasıl bir karşılık bulmuştur sorusu da önemli ve üzerinde durulmaya değer. “Kafatası” Nâzım Hikmet’in sahnelenen ilk oyunudur. İlk kez Darülbedayi’ de 1931-1932 yılları arasında oynanmış ve ilk gecesinde, özellikle Dram Tiyatrosu’nun balkonunu dolduran genç seyircilerden coşkulu tepkiler almıştır. ‘Kafatası’, dördüncü gösteriminde Ankara’nın emriyle yasaklanmıştır. Gerekçe ise “baytarların protestosu” olduğu ileri sürülmüştür. Oyunda doktorun; “ben baytar değilim, ineklere bakamam…” repliği gerekçe gösterilse de işin asıl sebebini Nâzım prömiyerden sonra seyircilerin yaptıkları gösterilere bağlamıştır. Ekip, oyun sonunda defalarca sahneye çağırılmış, Nâzım Hikmet ise, omuzlarda taşınmıştır.
Kitabın arka kapağındaki “Güçlü bir dramatik yapı, çok kişili doğal bir diyalog akışı, zehir zıkkım politik eleştiriden toplum sorunlarının kökenine inen bir dram anlayışı... Nazım Hikmet, şairliğine eş bir oyun yazarı olduğunu da gözler önüne seriyor.” şeklindeki tanıtımı aktararak yazımı bitireyim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR