Yusuf Alpaslan Özdemir

Yusuf Alpaslan Özdemir

Yas tutan iki kardeşin serencâmı

Yas tutan iki kardeşin serencâmı

İntermezzo, geniş bir kullanım ağına sahip, farklı anlamlar taşıyan bir kelime… İntermedio olarak eski İtalyan trajedilerinde perde arasının hafif karakterli müziği. Modern tiyatro eserlerinde sahne müziği. Bir senfonide asıl bölümleri bağlayan kısa bölüm. Çoğunlukla enstrümantal parçalara bestecilerin -böyle bir karakteri taşımadan da- verdikleri ad olabilen terim. Bitmedi… 1950-75 arası kullanılan efsane bir radyo markası ki, Fransız malı bu radyonun üzerinde radyo dalgaları yerinde Fransız şehirleri yazar.

Tüm bu tanımların ötesinde az sonra ele alacağım kitapla bağlantılı en doğru tanım satranç terimi olarak kullanılan anlamı; satranç oynayan kişinin yapmak istediği (ve rakibinin de beklediği) hamleyi yapmadan önce, karşı tarafın pozisyonunu kötüleştirecek ara bir hamle yapar; ancak rakip o ara hamleye yanıt verdikten sonra ilk basta plânladığı oyunu oynar.

ÇEVİRİ BAŞARILI

İntermezzo, İrlandalı yazar Sally Rooney'nin 24 Eylül'de Can Yayınlarından çıkan yeni kitabının adı, romanlarının en uzunu. Can’daki lk üç kitabın çevirisi Emrah Serdan'a aitken, bu kitabın çevirisini Begüm Kovulmaz yapmış. Çevirinin ‘serin dokunsallık, yatak sesi sönümlenmesi, genelde olduğu üzere’ gibi birkaç ifade dışında rahatsız edici olmadığını söylemeliyim.
Rooney’nin çalıştığı yayınevi Faber and Faber ise kitabı şöyle tanımlamış:; yas tutan iki kardeş ve sevdikleri için bu yeni ara dönem, (arzu, umutsuzluk ve olasılık dönemi), bir yaşamın kırılmadan içinde ne kadar çok şey barındırabileceğini keşfetme şansı sunuyor.”

ABİ-KARDEŞ GERİLİMİ

32 yaşında, Dublin’de yaşayan avukat Peter ve satranç tutkunu kardeşi İvan babalarını kaybedince ne yapacaklarını, hayatla nasıl mücadele edeceklerini bilemezler. Romanda pek etkin rol verilmeyen, uzakta bir figür olarak yansıtılan anne de bu kafa karışıklığının mümessillerindendir.

Abi kardeş arasında derin çatlaklar gün yüzüne çıkmaya başlar. Bu tartışmalarda konu bir şekilde önceki yaşamlara getirilir. İki kardeş arasındaki iletişimsizliği ve ruhi kopmaları dengeleme görevi romanın kadın karakterlerine verilir. Fakat onların da işi oldukça zordur; çünkü kardeşler arasındaki yanlış anlaşılmalar ve hissizlik, Peter ve İvan’da psikolojik gerilimi ve ani sinir nöbetlerini tetiklemiştir. Üstüne üstlük Sylvia geçirdiği bir kazadan kalan fiziki rahatsızlıklarıyla, Naomi de para sıkıntıları, barınma sorunları, sık sık tutuklanmayla sonuçlanan adli vakalarla boğuşmaktadır. Yani gerçek anlamda ‘bir kelin merhemi olsa…’ durumu!..

Peter ve İvan hayatlarının iplerini ele almak ve mutlu olmak/etmek için pek çok yola başvururlar. Peter ilk aşkı Sylvia’dan medet umar, ama Sylvia’nın fiziki rahatsızlıkları Peter’le derin ve anlamlı bir ilişki yaşamasına engeldir. Peter da işin fiziki haz ve paylaşım meselesini parasız, gidecek yeri olmayan, üniversite öğrencisi arkadaşı Naomi üzerinden gidermeye çalışır. Kafa karışıklığı, ne istediğini/yaptığını bilememe hali, işleri daha da çıkmaza sokacaktır.

Peter’in Naomi’yi evden kovmasına Sylvia’nın tepkisi oldukça sert olacaktır. Sylvia, üç kişilik ortak yaşamın herkesi memnun etmesi gerçeği dururken böyle bir kararın akıl almaz olduğunu dillendirir. Bu detay da Peter’ın, “hayatın yüzeyinde son derece sorunsuz ilerleyen” biri olarak tarif edilmesine hizmet ediyor kitapta. Gerçekten de Peter kendini reçetesiz ilaçlarla uyuşturan ve intiharı düşünen biridir.

‘İntermezzo’daki şu satırların, Peter’in beyhude kararlarını ve umutsuz ruh halini başarılı bir şekilde yansıttığını düşünüyorum; "kendini küçültmüş, küçültmüş, sonunda yok etmişti. sanki sorun kendisiymiş, kendi suçuymuş, dünyada fazla yer tutuyormuş gibi. üzgünüm. sevdiğim herkes acı çekmek zorunda. bende bir sorun var. nasıl yapılır, nasıl yaşanır bilmiyorum. yağmur kaplı camlardan evlerin arka cephesine, banliyö bahçelerine, siyah duman kıvrımları çıkan bacalara bakıyor. dile getirilemeyen bir rahatlamayla düşünüyor: her şey bir bitseydi. evet. sona ulaşıp her şeyden kurtulabilseydi. bunu düşününce içine çöken rahatlık. ondan asla geri alınamayacak büyük, derin, her yanını saran rahatlık. kendine düşünme izni vermenin keyfi, evet, hissedebiliyor, saf ve temiz, dinlenmek, sonunda dinlenmek yalnızca. şimdi neredeyse inanıyor ve bu inancın onu avuttuğunu hissediyor, tüm zorunlulukları sona erecek, göndermesi gereken e-posta, ödemesi gereken fatura kalmayacak, özür dilemesi gereken hiçbir şey olmayacak, böylece trende kibarca oturmaya devam edebileceğini düşünüyor, yıkanmadan, üstünde dünkü giysilerle, bedeninin iç boşluğunda bir tür anlamsız, kararsız rahatlamayla."

Öte yandan İvan hayatı boyunca sosyal hayata ayak uyduramamış, gölgede kalmış bir kişiliğe sahiptir. Ağabeyinin ışıltılı ve maddi refah içindeki hayatına imrenmekte, onun gibi yaşamak istemekte ve içten içe onu kıskanmaktadır. 26 yaşındaki İvan hayatının bu yoksunluğu içinde kendine yoldaş olarak yaşça kendinden çok daha büyük, dul Margeret’le çözmeye çalışır. Bu çerçevede ağabeyi ile derin bir tartışma yaşar. Ağabeyinin şaşaalı yaşantısı, etrafındaki cezbedici kadın arkadaşları karşısında Ivan’ın elinden gelen Margeret’tir.

“İNTERMEZZO”NUN ZAAFLARI

Sally Rooney hayatı katlanabilir ya da zengin kılan güzellikleri görmeyi sağlayan karakterleri anlatıyor önceki üç romanında olduğu gibi. Yorucu ve yoğun abi-kardeş çatışması kitabın sonuna kadar devam ediyor. Kurguda gerilim sürekli tırmansa da destekleyici unsurların yetersiz kalışı, psikolojik tahlillerin yüzeyselliği okurun dikkatini ayakta tutmaya, ilgisini kalıcı kılmaya yeterli gelmiyor. Rooney’nin romanda epey bir edebi esere gönderme yapması da gerek dil ve anlatım olarak, gerekse konuyu ve karakterleri derinlikli işleme boyutunda vasatlığının somut göstergesi. Halbuki böyle uzun bir romandan hem olay örgüsü, hem düşünce derinliği, hem de psikolojik tahlil yeterliği açısından daha fazlasını bekliyoruz haklı olarak. Aşk acısı, dostluk, kardeşlik bağları, anne baba özlemi, tutarsız ilişkiler gibi konular çok daha etkileyici ve derinlikli işlenmeye müsaitken yazarın belli eksik ve handikapları üzerinde düşünülmesi gereken bir durum. Rooney’nin genç oluşuna, İrlanda’nın kendine özgü şartlarına mı bağlamak gerekbunu, kestiremiyorum ama şunu da düşünmeden edemiyor insan: Çok satan kitapları, çok izlenen filmlerinden dolayı algı ve anlama düzeyine şaşırdığımız Batı standartlarında popülerliğin yolu kolay anlaşılmadan, küresel muktedirlerin beklentilerine uygun mesajların sözcülüğünü yapmaktan mı geçiyor acaba? Aynı zamanda senarist olan yazarın, Normal İnsanlar’ı dijital platformlarda yayınlanmışken, tanınma ve maddi kazanç imkânlarını da göz önünde bulundurarak kurgusunu bu çizgide tasarladığını da düşünebiliriz. Bu sorunun özellikle altını çizmekte fayda var. Günümüz yazarlarındaki bu yönelim, sıradanlığa, yüzeyselliğe, samimiyetsizliğe ve inandırıcılığın göz ardı edilmesine kapı aralıyor.

ROONEY’NİN ZİHNİYETİ VE TERCİHLERİ

Tam da bu noktada Rooney’in zihniyetini daha yakından tanımak icap eder. Kaldı ki eserle yazarın ve dönemin zihniyetini ayrı düşünemeyiz, aksi bir tutum çıkarımlarımızı kadük bırakır. Bu minvalde romanın esin kaynaklarından, yazılma sürecinden de bahsetmekte yarar var.

Sally Rooney; sosyalist bir ailede yetişen, kendisini marksist ve feminist kimliklerde konumlandıran, küresel muktedirlerin hoşuna gidecek türden mesajları romanlarında odağa almaktan çekinmeyen, hatta dikte eden bir kalem. Hal böyle olunca kültür, özelde edebiyat dünyasının pazarlama uzmanları Rooney’i büyük bir yazar olarak tanıtıyorlar. Çıkan her kitabının reklâmı sosyal medyada ve çeşitli kanallarda okura boca ediliyor adeta. Bu strateji tutmuş olmalı ki sosyal medyada; ‘Dostoyevski geri döndü’ minvalinde yorumlar çıkıyor. Dostoyevski’nin mezarında ters döndüğünü rahatlıkla düşünebiliriz.

Bu tatsız bilgilerin yanında Sally Rooney’nin İsrail'e yönelik olarak Boykot, Tecrit ve Yaptırım Hareketini desteklediğini, 2021'de yayımladığı “Güzel Dünya Neredesin?” adlı romanını İbranice yayımlamak isteyen İsrailli bir yayınevinin teklifini geri çevirdiğini, Ekim 2021'de yaptığı bir açıklamada eserinin yayın haklarını boykot kurallarını ihlal etmeyecek şekilde satılabileceğini belirttiğini de belirtmiş olayım. İki İsrailli kitabevi zinciri ise Rooney'nin yaklaşımına tepki olarak yazarın tüm kitaplarını satıştan kaldıracağını açıkladı.

Rooney son olarak Ekim 2024'te İsrail’i destekleyen herhangi bir yayıncı veya yayıneviyle çalışmayacaklarını belirten bir bildiriye imza atan 1000'den fazla yazar arasında yer aldı.

ÖNEMLİ İPUÇLARI BARINDIRAN BİR SÖYLEŞİ

‘İntemezzo’nun ve barındırdığı fikirlerin daha iyi anlaşılması namına, kitap eleştirileri Guardian, The Sunday Times, The London Review of Books, The New York Times ve The Wall Street Journal gibi kalburüstü mecralarda yayımlanan, gazeteci-yazar Chris Power’ın, ‘İntermezzo’ için Sally Rooney ile röportajı (Oksijen gazetesi, 27.09.2024) oldukça önemli.

Rooney’in söyleşideki; “İntermezzo, çok sevdiğim Ulysses’e bir saygı ifadesi” sözü spot cümle olarak yer alıyor. Kitaba yapılan bilinçakışını ustaca kullanması yorumları da sanırım bu görüşten cesaret alıyor. Ben katılmıyorum bu tespite; çünkü bilinç akışını maharetle kurguya yedirmek de, James Joyce’u taklit etmek de pek o kadar kolay değil. Rooney’nin Joyce hayranlığına merkez karakter Peter’in Dublin’de yaşamasını da dayanak görebiliriz.

Sally Rooney, bu konuda Chris Power’ın; “Kitapta Peter’ın bölümleri sözdizimi ve akış açısından Joyce’u güçlü biçimde anımsatan bir içsel diyalogla yazılmış. Sizi bu tür açıkça modernist bir tonda yazmaya iten neydi?” sorusuna şu cevabı vermiş; “Peter’ı yazmaya başladığımda Ulysses’i okuyordum. En düz ve dolaysız şekilde, bazı dilbilgisel ritimler zihnime takıldı. Bir anlamda, İntermezzo bütününe bakıldığında çok sevdiğim bir kitap olan Ulysses’e bir saygı ifadesi olarak da okunabilir. Ulysses ona hürmet niteliğindeki bir metnin daha ağırlığını taşıyabilecek bir kitap! Ulysses’in roman geleneğine müdahalesi hakkında başka bir yerde yazmıştım ve belki bu da benim o mirastan ne çıkarabileceğimi görme denememdir. Peter çoğu açıdan Leopold Bloom’a hiç benzemese de birkaç küçük ortak noktaları var.”

Röportajda; Dostoyovski’nin Karamazov Kardeşler’i ve Shakespeare’in Hamlet’i de kitabı yazarken Rooney’in esin kaynakları arasında zikrediliyor.

Sally Rooney’in “kitabı yazmak için başına oturduğumda kardeş ilişkisini incelemek gibi belirli bir amacım yoktu. Başlangıçta Ivan’ın bir abisi olduğunu bile düşünmedim. Sonunda Peter zihnime kendiliğinden giriverdi ve fikir yeni bir yön kazandı. Bu karakterlerin ikisini de gerçekten sevdim, onları ve ilişkilerini anlatmaktan keyif aldım. Fakat aile dinamiklerini veya kardeşlik bağını incelemek yönünde bilinçli bir amacım yoktu, yalnızca karakterleri, kendilerini bana sundukları halleriyle anlattım.” şeklindeki sözlerinin de altını çizmek gerek.

Hasılı vel-kelâm birbirine zıt karakterdeki iki erkek kardeşin arzu, çaresizlik ve ihtimallerle dolu yaşamlarına yeni ve mutluluk dolu bir yön vermeye çalışmasını, anlam arayışlarını gündeme taşıyan İntermezzo; kült bir eser olmaktan ziyade zayıf kurgusu, derinlikten yoksun yapısıyla kolay anlaşılabilen, tam da günümüzün sıradan, kafa yormayı sevmeyen, çabuk tüketmeye ve aceleciliğe alışmış sabırsız/yüzeysel okuruna hitap eden, haddinden fazla büyütülmüş Sally Rooney’in vasat bir romanı…

İntermezzo / Sally Rooney / Çeviren: Begüm Kovulmaz / Can Yayınları / Roman / 412 Sayfa

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Yusuf Alpaslan Özdemir Arşivi
SON YAZILAR