Erol Sunat

Erol Sunat

Karasu-Delisu Konya Ovasına Su!

Karasu-Delisu Konya Ovasına Su!

Pazartesi günü dünya su günüydü. Su hayattır dedik, çatlamış toprakların suya olan hasretinden dem vurduk. Susayınca, susadıkça diye başlayan cümleler kurduk. Su fakirliğimizden biraz bahsettik. Konu su olunca, konu sulama olunca, konu var olan su kaynaklarımız yok olunca, aklımıza hemen Konya ovası geliyor.

Konya ovası vahşi sulamanın en fazla yapıldığı, ruhsatsız kuyuların on binlercesinin fütursuzca açıldığı, insanların önüne geçilemediği, kimsenin laftan sözden anlamadığı bir ovaya sahip.

Eğer insanlar söz dinleselerdi. Taban sularımız imdat sinyalleri vermezdi.

Obruklar oluşmazdı.

Eğer o su muhafaza edilebilseydi, korunabilseydi, insanlar çok daha fazla bilinçli olabilselerdi, bugün, Konya ovasının yana yakıla aradığı su konusunda daha akılcı çözümler üretilebilirdi.

Konya’nın bütün umudunu bağladığı KOP Projesi bir asırdan fazla bekledikten sonra hayata geçmeye başladı. Barajlar yani Bağbaşı, Bozkır ve Avşar Barajları bitirildikten, su tuttuktan, tam kapasiteyle çalışmaya başladıktan sonra, Konya ovası kendine gelebilecek.

Bu projenin Konya ovasının tamamına hayat verip veremeyeceği konusunda ise cevaplar net değil.

Zaten net olsaydı, Konya’ya dış havzalardan su getirme konusu yüksek sesle dile getirilemezdi.

Konya için Kızılırmak’tan su getirmeyi düşünenler var! Konya için Fırat’ın kolu Karasu ile Kızılırmak’ın kolu Delisu üzerinden su getirmeyi düşünen rahmetli Demirel zamanından kalma esaslı bir proje daha var.

Ne yapıyoruz bu konuda?

Ne kadar çok konuşulursa, o kadar dikkat çeker ve en kısa zamanda kamuoyu oluşur düşüncesi hakim! Bu ise beklemek demek!

Konya ovası zaten çok bekledi! Adı neredeyse bekletilmeye doyulamayan ova olarak kalacak!

Konya ovası sulanırsa, inanın Türkiye kendi kendine yeten ülkeler arasına tekrar girebilir!

Tarım ihya olursa, üretici hak ettiğini alırsa, yetiştirdiği mahsul tarlada kalmazsa, ürünü para ederse, yüzü gülerse, çiftçinin köylünün elinden tutulursa, neden olmasın!

 

*****

Yeşil Dosyada denilen Fırat Projesi üzerinde en fazla dönemin Adalet Partisi Konya İl Başkanı rahmetli Adnan Ağırbaşlı durmuştu.

Sonra da, 25. ve 26. Dönem Karaman Milletvekili ve Konya Şeker’in başında olan Recep Konuk!

Şimdi bu iki isme de hak veriyorlar!

Hak vermek başka, gel şu işin ucundan tut demek başka!

Rahmetli Adnan Ağırbaşlı’ya gel denmedi. Recep Konuk için demeye niyet edende, niyetlenen de olmadı!

Uzayan kol bizden olsun, diyemiyor bu şehir!

Az biraz ileri çıkanı, yıldızı parlayanı paçasından tutup aşağıya çekmek gibi garip, anlaşılmaz hastalıklara ve huylara sahibiz!

Haklı amma, doğruyu söylüyor amma, işin olması gerekeni bu amma, bu işi yapsa yapsa o yapar amma!

Demekten de yorulmadık, böyle insanları engellemekten de…

Laf duvarlarını, laf surlarını, inat çamuruyla sıvamışları aşamıyor şehir!

Aşamadığı içinde su derdi, suyun akışına kaldı!.

Su akıp mecrasını buluncaya kadar bir asır geçmiş, üzerine neredeyse bir elli sene daha koydu koyacak, kimsenin umurunda değil. 

O olmasın, o yapmasın, geri kalırsa kalsın diye diye bu şehri önce susuz, sonra tarıma uzaklardan bakar hale getirenler yüzünden boynu bükük bu şehrin ve bu ovanın!

Bir olmak, beraber olmak demek, daha başarılı olana gel birlikte çalışalım demek, bu şehrin kime ihtiyacı varsa, onu bulup getirmek, ona seninle beraberiz demek!

Yoksa herkes kendi tarafıyla birlikte bir olduk, beraber olduk diye övünsün dursun! Var mı şehre bir faydası, var mı ovaya bir katkısı? Konya’nın aşması gereken en büyük handikabı bu aslında!

 

*****

Konya’nın bildiği halde bilmezden geldiği durumlar için söylediği bir cümle var.

“Öyle mi yav?”

Bu cümle, dünde zevahiri kurtaramadı, bugünde kurtarmıyor!

Lakin, anlamsız bir biçimde söylemeye ve elimize fırsat geçtiğinde iş yapacak insanları engellemekten geri durmama adına söylemeye devam ediyoruz!

Konya’nın kendi evlatlarını dinlememek, iş işten geçtikten sonra hak vermek gibi bir hastalığı var!

Bu hastalık, Konya Ovası sulamasının bir asırdan fazla önüne geçen bir hastalık!

Konya ovasını sulamak için ilk kazmayı vuran Kurukafa Mehmet Efendinin, Osmanlının en zor zamanında dahi Konya ovasına su getirmek için çalışan Konya Valisi Avlonyalı Ferit Paşanın kemikleri sızlıyor!

Bizim hastalığımız, onun dediği olmasın, onun zamanında olmasın hastalığı!

Madem senin bu işi başarabilecek kabiliyetin yok, ufkun yok, çekil kenara! Madem çekilmedin, bu işin üstesinden gelebilecek insanları bilmiyor, tanımıyor değilsin ya…. Tut onların elinden, aç önlerini, geçir işin başına! Bari bu kadarını yapanlardan ol da, şehre faydası olanların arasına gir, insanlar adını hayırla yad etsinler!

Bizim hikayemiz, ”Kaleden kaleye Şahin uçurdum / Ah İle vah İle ömür geçirdim” demekten ileriye gidemiyor!

Ne boşa geçen zaman acıyoruz, ne de bir türlü gerçekleşemeyen hayallerimize.

Tam bir “kendim ettim, kendim buldum” hastalığı! Bu hastalıktan henüz yakamızı kurtarabilmiş değiliz. Bazılarımızın da kurtarmaya hiç niyeti yokmuş gibi gözüküyor!

 

*****

Tarım şehri diye kendimiz konuştuğumuz, kendimiz dinlediğimiz, İç Anadolu’nun sert karasal ikliminin tam ortasında bulunan Konya, gerekli yağışları alamayan şehirlerimizden biri.

Türkiye’nin buğday ambarı olarak, onlarca yıldır coğrafya kitaplarında yer alan Konya, bu haliyle tarım şehri olmaktan uzaklaşan bir görüntü içerisinde…

Bazı kurum ve kuruluşlarımızın tek başına çabası yetmiyor!

Elimizden gelse neden bu çabayı gösteriyorlar diye bir kaşık suda boğacağız hepsini!

Şehrimizde Tarım Fuarının olması, Tarım şehri olamadığımız gerçeğini değiştirmiyor.

Su deyince aklımıza gelen ne? Önce KOP, sonra Konya Ovasının sulanması.

Su, Konya ovasının rüyası…Elbette hiçbir şey yapılmadı değil! Yapılanlar hayalin gerçeğe dönüşmesinin şahane bir göstergesi.

Konya ovası sulanırsa diye başlayan büyük hayallere sahibiz!  Bir türlü gerçekleşemediği içinde, bir dizi hayal kırıklığına…İşin güzel tarafı çoğu bitti, azı kaldı denebilecek bir yerdeyiz!

 

*****

Su günü de, bir çok gün gibi Pandemiye kurban gitti. Çünkü Pandemi, elimizi, kolumuzu, yolumuzu, hareket alanlarımızı kilitlemiş vaziyete. Elbet bu günler geçecek, elbet virüs dünyamızı terk edip gidecek!

Ancak su konusundaki mirasyedi misali davranışlarımız yarınlarımızı tehdit ediyor.

Bu sürede ne yapacağımıza karar verebildik mi? Veremedik!

Çare ortak akıl deniyor ya…Ortak akıl, bu işi ancak şu yapar, şu halleder, ona destek olalım, ona destek verelim demez mi? Der tabi de…

Eğer ortak akıl, çare aramayan, sadece çare arıyormuş, buluyormuş gibi davranan ve bu konu da edebiyat parçalayan bir çalışmaysa, laf sellerinde boğulduk kaldık demektir!

Ne dersin ortak akıl? Buldun mu bir çare? Bulsaydı, bulurdu bugüne kadar!

Çünkü, adım Hıdır, elimden gelen budur diyenlerle kat ettiğimiz mesafe bu kadar!

Ne dersiniz, su dahil şehrimizi ilgilendiren her konuda elinden gelenin çok daha fazlasını yapacak liyakat sahibi insanları arayan ve bulan bir ortak akla acilen ihtiyacımız yok mu?

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR