KATRAN VE FAYDALARI
Aslında bu yazımı 2 ay kadar önce kaleme almıştım ama yayınlanmamıştı. İki gün önce bir yakınım evindeki 4 adet koyunu kırkmak için uğraşırken koyunlarda ufak tefek yaralar açmış kırklık. Birisi bunlara katran sürmeniz gerek yoksa sinek kurt atar deyince katran bulunsa İsmail Detsel’nin evinde bulunur diye düşünmüş beni aradı sordu katran varmı? Var dedim ve bir miktar katranı verdik koyunların yarasına merhem olduk. Şimdi köylerde katranın en çok lüzum olduğu günler olunca siz dostlar için yayınlama kararı aldım
Geçtiğimiz günlerde doğup büyüdüğüm köyüme bir ziyaret yaptım. İnsanın yaşamına yer etmiş bazı deyimler, hatta güzel ya da çirkin kokular bile geçmişi hatırlatıveriyor. Tanıdıklarla ve akrabalarla oturmuş sohbet ediyorduk. Burnuma hiç de yabancısı olmadığım bir koku geliyordu. Etrafıma bakındım bir dostumun ayağındaki mestler dikkatimi çekti. Koku o mestlerden geliyordu. Hiç de yadırgamadım.
Çünkü biz de aynı şeyi yapmış ve yaşamıştık.
Konya dağ köylerinde yaşanan kışın soğuk günlerini daha sıcak ve rahat geçirmek için namazına abdestine düşkün insanlar ayaklarını sıcak tutmak için ayaklarına mest giyer, ardından ayağının tabanını her köy evinde mutlaka bulunması gereken katrana başardı. Ardındanda tekrar ayağını, meşe külüne basıp hem mestin alt kısmının biraz daha sağlam ve kavi olmasını hem de ayağını sıcak tutmasını sağlardı. İşte burnuma gelen koku buydu.
Katran denen(bazı yerlerde bise denir) bu eriyik köylülerin vazgeçilmezidir. Katran neden imal edilir, nerelerde ne için kullanılır faydaları nelerdir? 35 yıl evvelki köy yaşamımdan hatırımda kaldığı kadarı ile sizlere anlatayım.
Köy hayatının vazgeçilmezi olan katran Toroslar’da çok bulunan katran ağacından elde edilir. Elde edilmesi güç ve eski bir çam cinsi olan katran ağacının dip tarafından bir kesici alet ile yara açılır ve buraya bir kap konur veya asılır. Ağacın bilhassa yaz günlerinde salgı yapması beklenir ve o ağacın gövdesinden günlerce kabın içine katran denilen bir sıvı salgılar ağaç. Birkaç ağaçtan daha temin edildikten sonra teneke veya başka kaplara konularak satışa arzedilir. Kesif bir koku salgılayan bu madde ilk aktığı şekli ile kalırsa koyu katran, biraz ataşe konurda eritilirse buna da duru katran denirdi.
Bizim küçüklüğümüzde Hadim, Bozkır, Taşkent taraflarında bu maddeyi elde eden insanlar, katır ve merkeplere yükleyip genelde ormanlarında meşe ve ardıç ağacı olup da katranı olmayan bizim köyümüz ve civarlarına satışa getirirlerdi. Hayvana yüklediği katranın içerisine koyduğu bir kepçe ile(batkı) alıcının getirdiği kaba bir batkı ya da iki batkı hesabı belirlediği bir fiyat ile “Gatıran var, gatıran var” diye köy sokaklarında, yaylalarda satış yapardı. Belki başka bir maddeyle de üretimi yapılır. Ancak bizim alıp kullandıklarımız ağaçtan elde edilen ve doğal olan katran idi.
Ya bu katranı nerelerde kullanırlardı insanlar?“Katranı kaynatsan olur mu şeker?” derdi atalarımız. Evet katran şeker olmazdı ama belki yeri geldiğinde şekerden daha çok işe yaradığı durumlar olurdu. Karnının ağrısından dolayı uyumayan ve rahat edemeyen sabi çocuğun karın bölgesine katran sürülüp bir bez ile bağlanınca ağrısı diner, rahat bir uykuya dalardı. Butecrübeli anaların babaların hekimliği idi.
Koyun keçilerin yünlerinin kırkıldığı yaz aylarında kesici olan kırkım aletinin yanlış darbesi ile hayvanların sırtında açılan yaraların, yaz sıcağının oluşturduğu pişiklerden dolayı malların karın ve bacak arası bölgelerinde oluşan yaralara sineğin konarak kurt atması ile oluşan. Ve genişleyerek hayvanların sakat kalmasına ya da ölmesine sebep olan yaralanmaların en önemli ilacı katran idi. Kurtlardan temizlendikten sonra yerine katran sürülünce yara çabucak kapanırdı. Kokudan dolayı buraya tekrar sinek gibi haşerelerin konması engellenmiş olurdu.
Katran daha çok işlerine yarardı köylülerin. Katır, at, eşek gibi yük hayvanlarının ayaklarının nallanmasında şayet yanlışlıkla nala çakılan mıh ete değmiş ise bu büyük bir yara açmaya hayvanların topal olmasına sebep olurdu. İşte bu tür yaraların tedavisi katran ve meşe közü ile yakılarak yapılırdı.
Yine büyük baş hayvanlardan inek tana boğa ve öküz gibi malların tırnak aralarında oluşan bıçılgan adı verilen yaralar, ve dabak hastalığından yere basmakta güçlük çeken malların ayaklarına sürülen katran, acı çeken malların rahatlamasını sağlar ve onların yaralarını iyi ederdi.
İnsanların bile yaz günlerinde çok çalışmadan dolayı ellerinde uzun tozlu çamurlu yollarda yürümeleri ile ayaklarında oluşan çatlamaları ve kanamaları yine katranın şifası ile tedavi ederlerdi.
Daha nelere faydalıydı katran... Yeni doğmuş kuzu, oğlak ve buzağı gibi körpe yavrular gerek anasından emdikleri sütlerin tesiri ile gerekse sıcakta çok kaldıklarından sık sık ishal olurlardı. Katran ile buğday ununun kepeğini karıştırıp hap yaparak bu körpelere boğazından zorla yutturmak suretiyle o taze hayvanın ishalini keserler ve körpenin daha çabuk iyileşip gelişmesini sağlardı. Katranın oturduğumuz evlerin yapımında evin üstüne örtü olarak attığımız ağaçların baş kısımlarına katran sürülerek dam üstü yapılınca hem ağaç rutubet ve çürümeye karşı korunmuş hem de bu ağaçların arasına akrep, fare, gibi haşerelerin yerleşmesi engellenmiş olurdu. Haşerat katran kokusundan çatıdaki ağaç aralarına giremez, böylece ağaçların ömrü uzatılmış olurdu. Görüyorsunuz, beğenilmeyen bu ilaçların, katranın ne çok faydası varmış... Belki tıpta bile faydalı olabilir bu kokulu mayi? Biz bu kadarını atalarımızdan gördüklerimizle biliyoruz. Üzüldüğümüz, yeni neslin bu kültür ve birikime yabancı olması. Kalın sağlıcakla...
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.