KOD ADI: UFUK
Konya Aydınlar Ocağı, siyasi tarihimizin ve gençlik olaylarının vuku bulduğu Türkiye’nin yakın tarihinin karanlık ve flu kalmış yönlerine el atmaya devam ediyor.
Konya’nın yetiştirdiği ve siyasete atıldığında Konya’ya son derece büyük faydasının görüleceği vefakâr, cefakâr ilim ve sivil toplum adamı Yrd. Doç. Dr. Mustafa Güçlü, yine son derece önemli bir konuşmacıyı şehrimize davet ederek 1980-1996 yılları arasında cereyan eden Türkiye’deki olaylara ışık tutmak adına Abdullah Çatlı’nın bilinmeyen yönlerini, kardeşi Zeki Çatlı’dan belgeler ve bilgilere dayanarak öğrenmiş olduk.
***
Muğlak, flu, gizemli bir konuyu konuşmak kadar zor bir şey yok. Buna rağmen Konya’da, Nevşehir’den gelip Konya Eğitim Enstitüsü’nde okurken 1981-83’lü yıllarda, Dutlukır’daki Askerî Cezaevi’nde yatan, Mimar Sinan Kışlası’nda sorguya çekilen ve işkencelerden geçen Zeki Çatlı’dan abisi Abdullah Çatlı’nın bilinmeyen yönlerine vâkıf olduk.
15 Temmuz’un bilinmeyen o kadar çok kahramanları olduğu gibi, şehit kanlarıyla sulanmış bu aziz vatan toprağının bilinmeyen kahramanları arasında bulunan ve mahkemeden tescilli “Büyük Reis” unvanına sahip, rahmetli Muhsin Başkan’ın “Anadolu’nun zeki, yiğit ve yağız delikanlısı” dediği Abdullah Çatlı’nın hayatını, kardeşi Zeki Çatlı’nın ağzından dinledik.
***
Abdullah Çatlı’yla ilgili kafamda oluşan ve aydınlatamadığım pek çok konuya Zeki ağabey, açıklık kazandırdığı gibi çok güzel de aydınlattı. Onlardan ilki, Ermeni Devleti ile Fransa’nın ve diğer istihbarat teşkilatlarının lojistik destek sağladıkları ASALA terör örgütünü nasıl bitirdiğiyle ilgiliydi.
Zeki ağabey bize, öyle bir Abdullah Çatlı portresi çizdi ki, vatan-millet-devlet için canını feda eden bu kahraman insanların şimdiye kadar neden sinema ve dizi filmlerinin çekilmediğine hayıflanmamak elde değil. Ülkücü Câmiâ’nın sinema ve film işlerinde çok geride kaldığı, durduğu bir vakıa. 2-3 sinema filmi denemesi dışında öyle ahım şahım sinema filmi de yok zaten. Lütfü Şehsuvaroğlu’nun “Kafes” filmi dışında…
***
Abdullah Çatlı, cezaevlerinde o kadar çok macera yaşamış ki, her gittiği ve çok korunaklı cezaevlerinden bile kaçmasını başarmış. Ağca’yı cezaevinden kaçırtan ekip de Abdullah Çatlı’nın ekibiymiş. “Ağca’nın yanlış bir işe kalkışacağını bilseydi, abim ilk başta Mehmet Ali Ağca’nın defterini dürerdi” diyen de Zeki Çatlı oldu.
Büyük Reis’in 4,5 senesi Fransa cezaevlerinde geçmiş. Kırmızı Bültenle arandığı esnada kendisine, Kenan Evren döneminin Millî Birlik Komitesi tarafından Türk Büyükelçiliklerinde diplomatlarımızı şehit eden ASALA terör örgütünü bitirmek için teklif yapılıyor.
1983’de yapılan bu tekliften sonra şimdi öğreniyoruz ki, Ülkücülerin idamlarını Abdullah Çatlı’nın durdurduğunu. O dönemin 5’li Çetesi, zaten denge politikası güderek bir sağdan, bir sodan gençleri idam sehpasına gönderiyordu. Çatlı, bu terazinin dengesini bozduğu için sol cenaha da faydası dokunmuş.
Kendilerini vatanı, milleti ve devleti için fedâ eden 77 kuşağına 12 Eylül Darbesi’yle büyük haksızlık edildiğini hemen hemen bilmeyen kalmadı. Ülkücüler o dönemde 5 bin şehit verdiler. Kaliteli, vefakâr, cefakâr, dâvâlarına son derece bağlı bir nesil cezaevlerinde mahvolup gitti. Cezaevlerinden çıkanları da cemaatler başta olmak üzere toplum bağrına basmadı, reddetti.
80 Darbesini görmüş, yaşamış bir gazeteci olarak bu Ülkücü kardeşlerimin Dutlukırı’ndaki askeri mahkemelerdeki duruşmalarını yakından takip ettim.
***
Muhsin Yazıcıoğlu ve Abdullah Çatlı gibi zaafları olmayan genç insanların ne kadar büyük işleri başardıklarına o dönemler şahit olduk. 1977’den 12 Eylül İhtilâline kadar Türkiye’nin en büyük teşkilatı; köylere kadar yayılan 1,500’ün üzerindeki Ülkü Ocakları idi.
Yazıcıoğlu ve Çatlı, 1977’de derin güçlerin iki suikastinden kurtulacaklar ve Çatlı’yı öldürmeye gelenleri de Muhsin Başkan, ormanlık bölgede kurtaracaktı. Onların arkadaşlıkları ölümüne idi. O dönemin iktidarının başında Süleyman Demirel vardı. Ülkü Ocakları Dosyası da Başbakan Süleyman Demirel’in başbakanlıktaki masasında duruyordu. Çatlı, o dosyayı almak için Başbakanlık odasına girecek kadar gözü kara yiğit ve korkusuzdu.
***
Avrupa’daki Türk Federasyonu’nun 1980’li yıllarda, yurtdışına kaçan ülkücülere kucak açmadığını, vefâ örneği sergilemediğini, onlara maddî ve manevî yardımda bulunmadığını ve Abdullah Çatlı’nın federasyon yöneticileriyle büyük mücadeleye giriştiğini de Zeki Çatlı’nın anlatımıyla öğreniyoruz.
Asala’ya yönelik operasyonun adı: MARSİLYA.
Asala’nın işini bitiren adamın Kod Adı: UFUK.
Fransa’nın Marsilya kentindeki Kin Anıtı’nın yerle bir eden adamın adı: Abdullah Çatlı.
Asala’nın beyni olan Ara Toranyan’ı tek kurşunla yere seren yiğit kişi ise; yine Abdullah Çatlı.
***
12 Eylül’ü yaşayan ve cezaevlerinde işkence gören Ülkücülere soruyorum.
Muhsin Başkan’ın o dönemlerde dediği gibi;
Devlete güvenilir mi?
Bırakın “Devlet kendi işini kendi yapsın” der misiniz?..
Ne hazin bir durum ki, ASALA’nın yerini 1984’de alan PKK’yı devlet, 30 - 40 yıldan beri bitiremedi.
Tabi her zaman her yerde Abdullah Çatlı gibi kahraman insanları bulmak mümkün olmuyor.
15 Temmuz’da Ömer Halisdemir gibi kahramanlar olmasaydı, ülkemizin hali nice olurdu?..
AZİZİM DİYOR Kİ…
Şahsı için tek bir kurşun atmayan, kendisini vatanına, milletine ve devletine adayan Abdullah Çatlı gibi kahramanlara selâm olsun.
Yattıkları yer nûr olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.