Ülkemizde sezaryenle doğumların artması neye işarettir?

Doğum oranının düşmesi ve Türkiye’de Müslüman nüfusun azalmasına…

***

Kadın Doğum Uzman Dr. Zeki Sayman abinin biraz kulaklarını çınlatalım. ANAP döneminde sevgili doktorumuz, sezaryenle ilgili çok hassas davranır ve bu konuda kamuoyunu fevkâlade bilgilendirerek genç hanım kardeşlerimizi uyarırdı.

Milliyetçi ve muhafazakâr hekimlerimiz de bu konuda son derece hassas idiler. Peygamber Efendimiz (Salat ve selâm O’nun üzerine olsun) ‘in hadisi şerifi üzerine son derece titrerler ve ümmetin çoğalması hususunda normal doğumun daha sağlıklı olduğunu, bunun hem genç kadınlarımızın hem de çocuğun daha sağlıklı olması açısından gerekli olduğuna dikkat çekerlerdi.

***

Özel hastanelerin çoğalması, doktor ve hekimlerimizin, sağlıkta çok feci şekilde dönen acımasız kapitalist çarka yenik düşmeleriyle birlikte; milliyetçi ve muhafazakâr duygulara sahip ve fakat ideolojik hareket eden kadın doğum uzmanlarımızın da duygularının törpülenmesine yol açtı.

Birde buna medyanın ve Yeşilçam’da çevrilen Türk filmlerindeki doğum sancıları yaşayan Anadolu kadınlarının acılarını abartılı olarak ve insan ile kadın ve çocuğun sağlığına yönelik bilgilendirme yapılmadan beyaz perdeye aktarılmasıyla birlikte kadınlarımızda; normal doğuma karşı bir korku psikolojisi oluşturuldu.

***

Türkiye’de yüzde 49 olan sezaryenle doğum oranı ABD’de acaba neden yüzde dört?..

Bu konuda onlar mı daha akıllı veyahut da biz mi daha akılsız hareket ediyoruz?

Bu. Hasta hekim arasında geçen diyaloğa bağlı olmasına rağmen Müslüman Türk kadınları, doğum sancısı fobisi sebebiyle normal doğumu tercih etmeyip hemen bıçağın altına yatıveriyorlar..

Sakat ve sağlıksız olan doğum şekli de böylece ülkemizde ANAP döneminden bu yana çok büyük artışların yaşanmasına yol açtı. Sezaryen aslında annenin veya anne rahmindeki çocuğun hayatî tehlikesi söz konusu olduğunda başvurulacak bir yöntem olarak ortada dururken, bıçak parasının cazibesi karşısında jinekologlar ve hastahane idarecileri fazla duramadılar.

Bu sağlık politikalarında yaşanan ifrat ve tefritten, özel hastanelerin sağlık politikalarına fazla karışmalarından veyahut da en doğrusu; dünyadaki sağlık sektörüne egemen güçlerin “Nüfus Planlaması” adı altında müdahaleleri doğrultusunda gerçekleştiği söylenebilir.

***

Sanırım “İlk Adım Ebe ve Gebe Okulu” ile pilot bölge olarak seçilen Konya’da; sezaryenle doğum oranının % 49,8 olması oldukça düşündürücü bir rakamdır. 2015 senesinde 35 bin doğumdan 18 bininin sezaryenle gerçekleşmesi, ilerisi açısından çok tehlike arzeden ve beş sene sonra hiç arzu etmediğimiz olumsuz manzaraların yer aldığı bir tablo ortaya çıkması muhtemeldir.

Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ın bu konuda “Artık bıçak kemiğe dayanmıştır bir iş” şeklinde beyanatta bulunması da bu sebepledir.
Sağlık Bakanlığının hastanelere yaptırım getirmesi ve sezaryenle doğum yaptıran hekimlerin de tespit edilerek eğitime alınmaları yerinde bir karardır. Sonuna kadar desteklenmesinde büyük fayda var.

Başta Müslüman aileler olmak üzere 5 çocuk normal, yukarısı daha iyi anlayışının hem Konya’da, hem Türkiye’de yaygınlaştırılarak bütün İslâm dünyasında uygulama sahası bulması gerekiyor. Endonezya ve Malezya buna örnek gösterilebilir.

Dünyayı yöneten küresel güçler, dünya nüfusunu azaltmak için her yolu deniyorlar. Özellikle 2050’de dünya nüfusunu 2 milyar azaltmak gibi bir projeleri ve planları var. Bunu devreye sokmuş durumdalar. Hedeflerinde ise 2 milyarlık İslâm Dünyası var.

Türkiye ise baş hedefe konmuş durumda.

Cumhurbaşkanımızın en az üç çocuk yapılmalı önerisi de, buna karşı yapılmış bir atak olarak düşünülebilir.

AZİZİM DİYOR Kİ…

“Evleniniz çoğalınız zira ben kıyâmet günü ümmetimin çokluğuyla övüneceğim.”

Hadis-i Şerif (İbn-i Mace, Nikâh 1)