Cüneyt kardeşim bir linkle beni uyardı. Bu uyarı üzerine TKP’nin açıklamasından haberim oldu.

TKP’li Komünist Kadınların açıklaması aynen şöyle:

“İslam Hukukunu Tanımıyoruz

Şort giyen bir kadına tekmeyle saldıran insan müsveddesi mahkemede yaptığının "İslam hukukuna uygun" olduğunu söyledi. Mahkeme de onu serbest bıraktı.

Cumhuriyet mahkemesinde İslam hukukunu kabul eden yargı mensuplarından hesap soracağız.

İstanbul’da bir kadına, “şort giydiği” için belediye otobüsü içinde saldıran Abdullah Çakıroğlu, çıkarıldığı mahkemece serbest bırakıldı.

Çakıroğlu, yaptığını “İslam hukukuna uygun” diyerek savundu. Türkiye Cumhuriyeti mahkemesi de, saldırganla aynı fikirde olmalı ki, Çakıroğlu serbest bırakıldı.

İslam hukukunu tanımıyoruz. Saldırganı serbest bırakarak bu gerici, kadın düşmanı suça ortak olan yargı mensuplarını uyarıyoruz: Hesap vereceksiniz!

Halkımız, Türkiye ilericileri, gericiliğe, gericiliğin saçtığı suçlara, kadın düşmanlarına karşı ayağa kalkacak. Biz boyun eğmeyeceğiz, siz hesap vereceksiniz!

Komünist Kadınlar-Komünist Parti

18.09.2016”

***

Şimdi bu açıklamayı nasıl yorumlamak lâzım…

Bu kadınların amacının ne olduğu, “maksat üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek” deyiminde yer alıyor.

Buna biraz daha açıklık getirmekte fayda var.

Her ülkenin kendi örf ve adetlerine göre kanunları vardır. Fransa’da veya başka bir Batı (Avrupa) ülkesinde açılan Çıplaklar Kampı’nda üryan vaziyette dolaşabilirsiniz! Bu, o Batı ülkesinin koyduğu bir kaidedir. O ülkeyi yöneten zihniyet, cadde ve sokakta üryan gezme isteği ve hakkını kullanmak isteyen bir zümreyi o cadde ve sokaklardan alıp kampa yöneltmek için belki de böyle bir şey düşünmüş de olabilir.

Yüzde 99’u Müslüman olan Türkiye’de böyle bir kamp açmak dahi abesle iştigaldir.

Üç asırdan fazla dünyanın süper gücü olan Osmanlı, Kanuni devrinde bir Batı ülkesinde çıkan dansa, “benim ülkeme de sirayet eder” gerekçesiyle nasıl müdahale ederek 100 yıl yasaklattı ise, o çıplaklar kampına da müdahale ederek hiç açtırmazdı.

***

Gelelim şort hadisesine…

Komünist kadınlar bu saldırgan kaba davranışlı adama “insan müsveddesi” demişler.

Komünist kadın müsveddeleri de; “Cumhuriyet mahkemesinde İslam hukukunu kabul eden yargı mensuplarından hesap soracağız” beyanıyla hâkimleri tehdit ederek o kararı veren hâkimi de belli yerlere hedef gösteriyorlar.

O ‘insan müsveddesi’ provokatörün belediye otobüsü içerisinde bir kadına sırf “şort” giydiği için yaptığı densizlik ne kadar kaba ve yerinde bir davranış değilse, üstelik kışkırtma koksa; sizi ve kokana kadınları harekete geçirmek için böyle bir harekette bulunuyor olsa dahi sizin (komünist kadınların) yaptığınızın ondan geri kalan bir tarafı var mı?

Allah’ı bile tanımıyorsunuz ki kaldı ki İslam hukukunu tanıyacaksınız…

Siz kim, İslam Hukuku kim…

Kaldı ki mahkeme hâkimi, kararını, Batı’dan aldığımız ceza kanunları ve dolayısıyla TCK’nın ilgili maddesine dayanarak ve Kopenhag Kriterlerini göz önünde bulundurarak vermiştir.

Türkiye Müslüman bir ülke olmasına rağmen İslâm Hukukuna göre yönetilmemektedir.

“Halkımız, Türkiye ilericileri, gericiliğe, gericiliğin saçtığı suçlara, kadın düşmanlarına karşı ayağa kalkacak. Biz boyun eğmeyeceğiz, siz hesap vereceksiniz!” diyen bu komünist müsveddesi kadınlar, kokana kadınları harekete geçirmek için böylesine bir beyanda bulunuyorlar.

Aslında suç da işliyorlar.

Maksatları ise üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek!

Hükümet güçlerine ve devlete karşı Gezi Olaylarında olduğu gibi, bir şortu bahane ederek halkı ve malûm merkezleri harekete geçirerek ülkede karışıklık çıkarmak ve insanları anarşiye teşvik etmektedirler.

Bundan dolayı da suç işliyorlar.

AZİZİM DİYOR Kİ…

Belediye otobüsündeki şortlu provokasyona gelmeyecek kadar basiret sahibi insanlarımız olduğu sürece; Türkiye’yi yıkmak, bölüp parçalamak isteyenlere karşı milletimiz, 15 Temmuz’da olduğu gibi her zaman teyakkuzda ve uyanık vaziyette olmaya devam edecektir.