Ne çözümmüş ama!
Biz Türkiye Cumhuriyeti'nin bağımsızlığını Lozan Anlaşması ile aldığını biliyorduk, böyle anlatıyorduk derslerde. Demek ki yanılmışız. Türk devleti 1924 yılında bağımsızlığını kazanmamış olacakki tekrar masaya oturdu. Yalnız masanın bir tarafında Türk devleti dediğimiz, çoğunun adından utandığı son kalenin bakan ve başbakanı var. Peki karşı tarafta kim var? İtilaf devletlerimi desek onlar yok. Kim var peki? Türk devletinin parlamentosunda milletvekili olan, Türk anayasasına göre bölünmez bütünlüğe yemin etmiş yüce meclisin vekilleri var. Ne görüşüyorlar, Türk devletinin vereceği tavizleri, ne verecek, ne alacaklar kimse bilmiyor. Devleti yönetenlerde inanılmaz bir sevinç anlaşıyoruz diye. Anlaşın bakalım PKK'nın zaferini kutlayın bakalım. Yarın eline silahı alan her toplulukla anlaşacaksınız o zaman. Hani Türk çağı idi, Adriyatik'ten Çin seddine kadar Türk denizinin yaşadığı bir dünyada, daracık bir ülkenizi bile koruyamıyorsanız, bu kadar savunmaya falan para harcamanıza gerek yok. 5 yıldızlı generale gerek yok. Bırakıverin ucunu. Zaten Türkiye'de yaşayanlarda büyük çoğunlukla Türk kelimesinden alerji duyuyorlar. Adını da değiştirin, Öcalan hainini paşa yaptınız mı işte o zaman tam oldu. Geçen gün televizyonda, Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi bir Prof.'a sunucu soruyor, Türklüğümüzle gurur duyalım mı diye, Prof. yüzünü iyice buruşturarak, gerek yok dedi. Hakikaten gerek yok, çünkü tüm dünyada milletlerin adı var, bizim yok. Güya Türk devleti en güçlü döneminde imiş! Güçlü dönemi buysa biz güçsüz dönemini geri istiyoruz. O zaman gerçekleri yazalım, kimsenin umurunda değil ama biz kendimiz bin yıldır Türk olduğumuz için kendimize yazalım. Tarih boyunca en fazla Türk öldüren, şehit eden kim? Son elli yılda kim öldürdü? Cevabını biliyorsanız, kardeşlik projesinin ne olduğunu da biliyorsunuz demektir. Bilmiyorsanız yolunuz açık olsun. . Balkan savaşlarına kadar, yani yüzyıl öncesine kadar, tüm balkanlarda çoğunluk Türklerde idi. Türklerin balkanları boşaltması sadece beş yıl sürdü. Beş sene sonra yerinde yeller esti. Demek istediğimiz çoğunluğa fazla güvenmemek gerekir. Aldığınız F16 uçaklarını kullanacak yer bile bulamazsınız, o tanklar yerinden oynamaz bile. Çünkü tehdit içten gelirse, hiç bir şey yapamazsınız. Tüm iktidarlar, bu işin bu hale gelmesinde payı var ama son dönemde verilen tavizlerin tavizden çıkıp artık masada bölüşülme noktasına gelindiğini gösteriyor. Yalnız Cumhuriyet kadrolarının da bu işte büyük sorumluluğu var. Vatanı milleti seven kadrolara hiç sahip çıkmadılar. Onları da tehlike gördüler. Hele Demirel ve Ecevit dönemi, zavallı dönemdir. Demirel kaba kaba konuşarak, Ecevit'te, şair ruhu ile şiir yazarken, ülkeden hiç haberleri olmadı. İki yol, baraj yapmakla bu işlerin olmayacağını göremediler. Erbakan ve Türkeş de devleti yönetme fırsatı bulamadı. Hele bir çiller dönemi var ki evlere şenlik. Yeniköy'deki yalısından köylülük yapmak dünyanın en komik olayları sıralamasında birinci sırayı alırdı. Mesut Yılmaz ise, Başbakan'ken, Avusturya'da bir kumarbaz tarafından burnu kırılarak tarihe geçen ilk başbakan olmuştur. Böyle günlerden gelen ülke böyle olacaktır. Resmen devlet içinde devlet çıkmıştır. F tipi dediğimiz bir kişinin eline koca ülkeyi teslim etmişler, o da Amerika'dan kendi kendine konuşmaktadır. Artık devri ve dönemi kapanmalıdır. Peki bu dönemde Türk Milliyetçilerin temsilcileri mecliste ne yapmaktadırlar derseniz, kimse bilmemekte. Genel başkanın eski arabalara düşkünlüğü dışında başka bir hobisinin olup olmadığı bilinmemektedir. Çözüm veya çözülme süreci de tarihin içinde akıp gitmektedir...
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.