Niyet hayır âkibet hayır
Kars Müftülüğünün ve İstanbul Müftülüğünün hayatımda ibretlik iki azîz hatırası vardır. Birincisi, Kars Müftülüğü Rusların yaptığı tarihî siyah taş binada idi. Yeni binanın temelinin atılması için, vaiz görevlisi iken genç dört imamdan oluşan bir ekiple Şarıkamış, Ardahan, Posof ve Çıldır ilçelerine gittik. Bu ilçelerin merkez camilerinde vaaz ederek camilerden ve dolaşarak dükkanlardan yüksek miktarda yardım toplamayı başardık. Ancak o zamanlar Çıldır ilçesi biraz fazla mahrûmiyet bölgesi olduğu için, içimiz sıkıldı ve âdetâ çıldırma noktasına geldik. Pazar günü Kars'a vasıta yoktu ve bir türlü vakit geçmiyordu. Kendi paramızdan kişi başı yirmi lira iken elli lira verip, yola çıktık. Otobüsün her tarafı dökülüyor, camları kırık ve alnında "cehennem yolcuları" yazılı idi. Geçtiğimiz köylerden binen yolcular, tavuk, kaz ve diğer küçükbaş hayvanlarını da bindiriyorlardı. Hâlâ böyle neticesi güzel ve özel yolculuk yapmanın mutluluğunu içimde hissederim. Günümüzde ise Çıldır, gölünde yerli ve yabancı turistlerin kışın kızaklarla dolaştığı turizm merkezi olmuştur. Kars'ın tükrüğü havada donduran soğuk havası, çayhânelerde kıtlama şeker eşliğinde içilen sayısı belirsiz sıcak çayları ile ozanların atışmaları, sarı renkli lezzetli kartolu (patatesi), iştah verici kaşar peyniri ve kaz etleri, manevî atmoferi sağlayan büyük evliyâ Ebü'l-Hasan-ı Harkânî Hazretleri ve Türklere Anadolunun kapısını açan Alparslan'ın fethettiği Ani harâbeleri hiç unutulur mu?
İkincisi, yıllar önce iki katlı tarihî İstanbul Müftülük binasının yeniden yapılması için, belediyeden ruhsat alma görevi, İstanbul Müftü Yardımcısı olarak bana verildi. İki ay süren zorlu bir iş takibinden sonra, bilirkişi getirerek son aşamaya gelmeyi sağladım. Nihayet Fen-İşleri Müdürüne ruhsatı imzalamasını rica ettim. Öğleden sonra gelmemi söyledi. Arap şâirin "Sabrın da bir ölçüsü vardır" sözü üzere, artık tahammülüm kalmadığı için, "Bu, İstanbul Müftülüğünün ruhsatı, herhangi bir yapının ruhsatı değil" diyerek hiddetli bir şekilde konuştum. Bunun üzerine imzaladı. Niyet hayır, âkibet hayır. Çok yorulmuştum. Demir kapının sürgüsünü içerden açıp kapama görevlisi, bana çay ikram etti. "Ben size niye çay ikram ettim biliyorsunuz?" dedi. Ben de, "İnsanlık namına" dedim. "Hayır" dedi. "Ya Niçin?" dediğim de, "Yirmi yıldır burada çalışıyorum, buradan ilk defa bedelsiz bir evrak dışarıya çıkarmayı başaran sizi tanımak için, çay ikram ettim" dedi. Ben de, "Bu İstanbul Müftülüğünün ruhsatıdır" dedim. O da, "İsterse, Allah'ın evi olsun" dedi. Allahü teâlâ hayırlı işleri başarmak nasip eylesin.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.