Yüzde 1’le ahlâk sınavı
Siyaset dilinin ahlâkî birtakım normları çiğnediği, insanlarımızın da “evet” ve “hayır” noktasında birbirlerine dille kara çaldığı bir Referandum daha geride kaldı.
Türkiye, hem devlet hem millet olarak yüzde 1’le büyük bir ahlâk sınavından geçti.
Bu imtihanda parti liderleri ve genel başkanlar ilk başta geliyordu.
Referandumdan 15 Nisan akşamına kadar partilerin genel başkanlarının ve milletin vekillerinin kullandıkları üslûbu bu aziz millet, ahlâkî ve edebî bulmadığını 17 Nisan sabahı sandığa yansıttı.
Bu yansıma ‘evet’ oylarında yüzde 51,4 olarak gerçekleşirken ‘hayır’ oylarında yüzde 48,6 olarak gerçekleşti.
Aradaki fark yüzde 1 ediyor.
Aradaki bu yüzde 1 oranını diğer oranların altına ve üstüne koyduğunuzda, her iki orandan hem hukuken hem siyaseten hepsinden daha büyük olduğu görülecektir.
Yüksek Seçim Kurulu’nun açıklamış olduğu yüzde 1’lik irade, hem hukukî açıdan hem de siyaseten tartışılmaması gereken bir irade olarak sandığa yansımıştır ve o sandıktan çıkmıştır.
Burada tartışılması ve masaya yatırılması gereken sandıktan çıkan millî irade değil, devlet ve millet olarak bu referandumda sınavdan geçen “millî ahlâk” olmalıdır.
***
Adalet nedir?
Herkese lâyık olduğunu vermektir.
Ahlâk ise, hukuktan bazı bakımlardan ayrılmakla beraber, toplum düzeninin kurucusu olan hukukun hayat kaynağıdır.
Ahlâk örf ve âdetler halinde, hukuk ise kanunlarla yaşatılır.
Ahlâkın kaideleri yazılı değildir, hukukta ise yazılı kaideler vardır.
Ahlâk teşkilâtlı değildir, hukuk ise teşkilâtlıdır.
Ahlâk, gaye olarak ferdî ruhun en yüksek idealini arar, hukukun gayesi ise toplumun düzenini sağlamaktır.
YSK’nın yaptığı açıklama, aslında hukukun gayesini yerine getirmek adına toplumun düzenini sağlamaya dönük değil midir?
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, YSK’nın aldığı kararı tartışmak yerine sandıktan çıkan millî iradeyi kabullenerek demokratik bir olgunluk göstermesi gerekirken bunun aksini yapması, siyaseten hoş bir üslûp değildi. Bu arada Sayın Kılıçdaroğlu’nun, bu referandumda milletvekilinin ötekileştirici üslubundan ayrı olarak seçmeni germemeye ve kutuplaştırmamaya, ayrıştırıcı bir dil kullanmamaya gayret etmesi açısından dolayı, “hayır” oylarının artmasında etkili olduğu söylenebilir.
Kılıçdaroğlu, yüzde 1’lik milletin iradesiyle bu referandumu kaybetmiştir. Siyasî ahlâk neyi gerektiriyorsa onu yapmalıdır.
***
Sandıktan çıkan yüzde 1’lik millî irade, siyasi partilerin üst kadroları ile milletin vekillerinin, danışmanların konuşmalarına, üslûplarına, tavır ve hareketlerine ne kadar dikkat etmeleri gerektiği hususunda anlamlı bir cevap da vermektedir.
Türkiye yeni bir sisteme “evet” demiştir.
Kazanan milletimiz olmuştur.
Asıl önemli olan ise bundan sonra çıkacak olan uyum yasalarıdır.
O yüzde 1’lik irade bu uyum yasalarına ne kadar yansıyacaktır?
Yüzde 1’lik irade, Türkiye’yi yöneten ve yönlendiren asıl “millî irade” olması yönünde dua etmekten başka elimizden bir şey gelmiyor.
Küresel değişim rüzgârlarına karşı Türkiye, “evet” demekle yel değirmenleri yapacağını ifade etmiştir.
Karar aziz milletin kararıdır.
Aradaki fark yüze 1 dahi olsa o karara saygı göstermek lâzım.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Siyasi dehasını bu referandum da meydanlara inerek gösteren Erdoğan, siyaseten MHP ve BBP genel başkanlarını “millî bekâ” olarak yanına çekmek suretiyle bir kere daha “zafer” kazanmıştır.
16 Nisan akşamı medya karşısında yaptığı konuşması ve yüzündeki ifade ise oldukça düşündürücüdür.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.