30 AĞUSTOS’TAN 15 TEMMUZ’A (1)
Bugün, 30 Ağustos 1922’de Dumlupınar’da Mustafa Kemal’in başkumandanlığında zaferle sonuçlanan Büyük Taarruz’un 94. Yıldönümü.
30 Ağustos Zafer Bayramınız kutlu olsun.
Büyük Taarruz’un karargâh cephesi Akşehir olduğu için bu taarruzun kararı da 24 Ağustos’ta Akşehir’de alınmıştı. Aynı zamanda “Akşehir Şeref Günü” olarak kutlanmaktadır. Bu tarihte Büyük Taarruz için kağnılar Afyonkarahisar’a hareket etmişti. 26 Ağustos’da Büyük Taarruz başlamış ve Dumlupınar’daki zaferle taçlanarak düşman kuvvetleri, İzmir’e kadar sürülerek denize dökülmüştü.
Biz buna Başkomutanlık Meydan Muharebesi diyoruz.
Türk’ün zaferler ayı olan Ağustos’ta neler olduğuna ve yaşandığına dair tarihçi-yazar Caner Arabacı, İkindi Sohbetleri’nde “30 Ağustos’tan 15 Temmuz’a İstiklâl Mücadelesinde Konya’nın Yeri” başlığı altında nefis bir tarih sohbeti yaptı.
Konya’nın Millî Mücadele’deki yeri elbette çok önemli. Türkiye Cumhuriyeti Tarihi’ni yeni nesillere anlatırken Konya’nın, İstiklâl Savaşı’ndaki yerinin son derece önemli ve yakın tarihi yeniden yazdıracak kadar bilgi ve belge olduğunu ben söylemiyorum. Gelin bu konuyu uzmanından dinleyelim.
Prof. Dr. Caner Arabacı diyor ki: “Zaferler ayında Konya’nın özel bir yeri var. Konya’nın Şubat 1919’dan itibaren devleti kurtarmak, vatanı kurtarmak uğrunda müthiş bir faaliyetin içinde olduğunu bilmemiz lâzım. Aslında Millî Mücadele tarihini yeniden yazdıracak elimizde bilgiler var.
Meselâ şöyle düşünün: Şubat 1919’dan itibaren Haziran 1919’a kadar Konya merkezli Türkiye’de yaklaşık 40-45 bin kişiye varan bir güç oluşturulur.” diyor.
Milli Mücadele Lideri Mustafa Kemal, 1920’de Konya’yı ziyarete geldiğinde “Konyalı bir kanaat önderi olan ve 4 Ekim 1920’de şehit edilen Ali Kemali” bakın nasıl bir teklifte bulunuyor: “Ordu oluşturmamız lâzım. Bu normal tedbirlerle olmaz. Peki bu nasıl olur? Muavenet-i Milliye’yi oluşturalım.”
***
İngilizler, 1919’da Dersaadet’i işgal etmişlerdi. İstanbul işgal edildiğinde onları karşılayan vatan hainleri de vardı. Bâb-ı Âli yokuşunda İngiliz kumandanlarını arabalarına at olarak koşacak kadar alçaklaşan yerli zümreler de görülmüştü.
15 Temmuz’daki vatan hainleri ise, küresel emperyalist Batılı güçlerle işbirliği yaparak Türk tarihinde görülmemiş bir işgal hareketinde bulunmuşlardı. Meclis’i bombalamış, kendi halkına tanklarla saldırmış ve kurşun sıkmıştı.
Be hey şerefsiz vatan haini zındıklar! İngilizler bile İstanbul’u işgal ederken sizin kadar alçalmamış ve çukurlaşmamışlardı. Siz, FETÖ denilen alçak ve şeref yoksunu bir örgütün elemanları olarak koskoca Büyük bir Milletin Meclisi’ni alçakça vuracak ve bombalayacak kadar alçaksınız!
Peki, 15 Temmuz’da ne olmuştu?
15 Temmuz’da neler yaşanmıştı?
“15 Temmuz’a geldiğimizde nerede bütünleşeceğimizi gördük. Yâni iktidarıyla, muhalefetiyle, medyasıyla, ordu içerisindeki sağlam kısmıyla, milletin bütün fertleriyle nerede bütünleşebileceğimizi gördük.
Ay-yıldızın etrafında.
Hilâl ve yıldız birer semboldür.
‘Haç’a karşı sembol.”
Caner Hoca, 15 Temmuz’da Büyük Milletin evlatlarının al kanlarıyla sulanmış bu vatan topraklarını bize emanet eden şühedanın kanıyla ortaya çıkan çok değerli bir sembol olan “al bayrağın” etrafında bütünleştiğini söylüyor.
Demek, 15 Temmuz’da yaşanan Hilâl - Haç mücadelesinde, galip gelen taraf Hilâl’di. Yâni İslâm galip gelmiş ve Türk-İslâm dünyasıyla birlikte Türkiye, uçurumun kenarından dönmüştü.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Şâir ne de güzel söylüyor:
“Bayrakları bayrak yapan, üstündeki kandır.
Toprak, eğer uğrunda ölen varsa vatandır.”
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.