İsmail Detseli

İsmail Detseli

60 yıllık tecrübelerim gösterdi ki...

60 yıllık tecrübelerim gösterdi ki...

Bir seçim arifesindeyiz. Yarın vatandaşlık görevimizi yerine getireceğiz.

35- 40 yıldır şu kanaate vardım ki, gerek köylerde gerekse cami önlerinde ya da akşam sohbetlerinde konuşulanlar yüzde 90 gerçeğe dönüşüyor. Çünkü orada her kesimden halk bilimcileri konuşuyor ve tecrübelerini ortaya seriyor. Şu 7 Haziran sonrası ülkemizde yaşananlardan sonra Türk halkı asla böyle bir durumu benimsemiyor ve bu olaylardan nefret ediyor. İşte bu durumu cami önlerinde namaz sonrası veya öncesi konuşmalarda belirtiyor ki yılların deneyimi olan tek parti iktidarlarının ülkeye getirdiği istikrar ve kalkınmayı arzu ediyor ve kararını veriyor.

İşte bir öğle namazı sonrası cemaatin cami çıkışında yaptığı konuşmalardan dinlediklerim. Yahu ne olacak bu memleketin hali? Ne var memleketin halinde? Ne varı var mı ulen baksanıza dört kendini bilmez kandırılmış beyni yıkanmış serseri çıkıyor bomba patlatıp kendini heba ediyor onlarca insanın ölümüne sebep oluyor. Sanki harp ediyoruz, ortalık savaş alanına çevriliyor.

Bu böyle olmaz bunun bir çaresi var elbette? Ne ola çaresi ağa? Ne olacak birlik beraberlik birbirimize karşı sevgi saygı kıskançlıktan hasetlikten kurtulup devlete millete sahip çıkmadıkça başımız daha çok olaylar gelir, maazallah vatanımız elden gider Suriye oluruz. Yani ağa sen şunu mu demek istersin yine AK Parti’ye oy verelim Taşkentli Ahmet Davutoğlu başbakan olsun ülkeyi düzlüğe çıkarsın, öyle mi? Evet. Demek istediğim gardaşlarım, şimdi siz diyebilirsiniz bu AK Parti’nin hiç yanlışı yok mu? Vardır. İnsanların olduğu yerde yanlışlar da olur ancak bunların yanlışları belki insanlar arasında ufak tefek incir çekirdeğini doldurmayacak kadardır ancak ya diğerlerinin yanlışlarına ne demeli. Öyle kötü yanlışlar ki devleti batırmak, ülkeyi küçük düşürmek o İMF mi ne garın ağrısı ise ona ve diğer devletlere muhtaç etmek üzere siyaset yapıyorlar. Aklımız başımıza alıp bu seçimde mutlaka tek partiyi iktidar yapmak ve ülkeyi düzlüğe çıkarmak lazım. Bu gerçekleşir mi bence gerçekleşir. Çünkü aklıselim ve ülke sever insanların hepsi bu görüşteler.

Acizane ben yetmiş yaşımın 55-60 senesinin siyasi tecrübelerini kısmen hatırlıyorum. 1950’lerde Demokrat Parti iktidar olunca ülkede büyük değişikler oldu. Yıllarca baskı altında tutulmuş, insan olarak bile görülmemiş olan halk büyük bir refaha ve serbestliğe kavuştu. Oh be dünya varmış dünyada böyle yaşam da varmış diye takkesini göğe atıyordu, bunları bizzat gördüm ve yaşadım.

Yaşadığım bir olayı anlatayım.1950’lerin sonları idi. Köyümüze bir akşam siyasiler geldiler propaganda yaptılar, vaatlerde bulundular. Hatta Halk Partisi kazanırsa çocuklarımızı şehre götürüp iş vereceklerini filan söylediler. Birkaç kişinin çocuklarının isimlerini yazdılar. Bu toplantı köyümüzün halk odası diye tabir edilen muhtarlığın büyük binasında yapıldı. Meraklı oluşum nedeni ile babam merhum ile ben de gitmiştim bu kalabalıktaki konuşmaya. Bir partili hararetli konuşuyor yanında bulunan birisi de notlar alıyordu, elinde Yeni Harman sigarası vardı onun parlak yüzüne yazıyordu. Onlar gittiler bizler dağılıp evlerimize geldik. Babam merhum “Hepsi yalancı bunların, biz bu yalanları çok dinledik oy avcılığından başka bir şey değil bu” diyor, ben de hayretle onu dinliyordum ama bu serzenişe bir anlam veremiyordum.

O gecenin sabahı ben kuzularımızı otlatmak için araziye gittim. Köyümüze gelen vasıtaların yolunun kenarlarında kuzuları otlatırken bir güzel sigara paketi gördüm. Dolu zannedip aldım sevinçle paketi içi boştu, arkası önü de yazılıydı okudum yarım yamalak yazılarla akşam konuşup da köylüye vaad edilenler bu sigara paketinde yazılı idi. Adam köyden çıkışını şükür bilmiş ve paketi köylülere sövercesine yol kenarına atmakta bir beis görmemişti. Bu paketi babam merhuma getirip gösterdiğimde babam bunu bütün köylüyle hatta muhtara kadar duyurmuştu.

Zaman ilerledi ben İzmir’e, İstanbul’a gittim geldim, tabi siyasetten de çok şeyler öğrendim. Köyüme gelip muhtarlık idaresinde görev aldım. Köyümüze gelen içme suyu şebekesinin eski künklerden oluşu ve yılların verdiği yıpranma dolayısı ile aksamalar oluyordu bu şebeke için bir miktar plastik boruya ihtiyacımız vardı. Şimdi Kültürpark’ın karşısındaki kız yurdu o günlerde YSE (Yol Su Elektrik Dairesi) idi. Buraya müracaat ettik ve 100’lük boru talebinde bulunduk. İçme suları ile ilgilenen müdür bey (halen sağdır) 40’lık boru vereceğini söyledi. Biz itiraz ettik efendim kifayet etmez, 100’lük verirseniz uzun müddet başınızı ağrıtmayız 40’lık iş görmez bir yıl sonra yine göz göze geliriz dedik. Onun cevabı şu oldu, Muhtar’ın ceketinin omuzundan tutup “Senin bu ceketin kaç para eder muhtar?” diye sordu. Muhtar “20 lira eder sanırım müdürüm” deyince, “Doğru, işte benim ceket de 100 lira eder, aramızdaki fark. Sizin köyünüz Halk Partisi’ne bu kadar oy verdi. Alacağınız boru da bu kadar isterseniz alın isterseniz almayın terk edin daireyi” deyip bizi kovalamıştı.

İşte bunların yaşamayan genç kardeşler bu yazıyı okuyup dikkate alsınlar. Hiç olmaz ise daha az hata yapan ehveni şerde karar kılsınlar. Zaten AK Parti’ye 7 Haziran’da verilen ihtar yerini bulmuştur. İnşallah 2 Kasım’da ülkemiz insanlarının yüzde 90’ının isteği hasıl olur da ülke aydınlığa çıkar.

Oyunu iyi kullanmalı kuklayı değil, kuklacıları sandığa gömmeli. Bize vatanını memleketini seven siyasetçi lazım. Kalın sağlıcakla.

 

  

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
İsmail Detseli Arşivi
SON YAZILAR