Çin ve Yunanistan
Bu iki ülkenin hiçbir ortak noktası aklınıza gelmez. Bir tarafta 2008 sonrası Avrupa Birliği’nin yaramaz çocuğu ekonomik anlamda iflasın eşiğine gelmiş siyasi istikrarı bir türlü yakalayamayan Avrupa Birliği üyesi sınır komşumuz Yunanistan. Diğer tarafta neredeyse dünya ekonomisinin itici gücü haline gelmiş yıllık 2 trilyon doları geçen ihracat yapma kapasitesine sahip inanılmaz bir insan kaynağını elinde bulunduran Çin. Gelin görün ki 2009 yılından bu yana Yunanistan ile Çin arasında siyasi ve ekonomik ilişkiler giderek artmakta. Düzenli olarak yapılan karşılıklı ziyaretler sonrasında bir çok antlaşmaya imza attılar. Pekala bu ilişkilerin gelişmesi bizi ne kadar ilgilendirir diye düşünebilirsiniz.
Orta ve uzun vadeli ekonomik olarak baktığınız zaman yanı başınızda Çin gibi bir rakip ister misiniz? Bu soruya cevap vermek gerekir diye düşünüyorum. 2008 öncesi global dünya İhracatı yıllık bazda %16 artış gösteriyordu. Türkiye bu dönemde yıllık bazda %23 artış hızıyla aradaki farkı hızla kapattı. Aynı dönemde Çin yıllık ihracatını ortalama %27 artırmayı başarıyordu. Artık global ticaret yıllık bazda %4’ler civarında büyüme gösteriyor. Türkiye için de aynı oran geçerli. Çin ise ihracatını yaklaşık %10 seviyesinde her yıl büyütebiliyor. İhracatının yarıya yakın kısmını Avrupa Birliği üyesi ülkelere yapmakta olan Türkiye için bu oran yeterli diye düşünülebilir. Zira Euro Bölgesi 2009’dan bu yana neredeyse dağılmayı bile gündemine aldı. Alınan bütün kararlara rağmen hala büyüme yok ve işsizlik rakamları tarihi zirvelerde. Ancak büyümede bütün gücü ihracata dayalı olan Çin %10’luk büyümeyi yeterli görmüyor.
Türkiye krizi bir noktada avantaja çevirdi. Zira düşen talep sipariş miktarlarını daha esnek hale getirdi. Bölgeye yakınlığı ve esnek üretim gücünü kullanarak krizdeki Avrupa’ya mal satmayı başardı. Çin bu dönemde bölgeye olan uzaklığı ve navlun maliyetleri açısından düşen siparişlere cevap vermekte fiyat avantajını kaybetti. İhracat gücünü kaybetmek istemeyen Çin 2009’da Yunanistan’ın özelleştirme kapsamına aldığı Pire Limanı’nın bir kısmını 35 yıllığına devraldı. Bunu devlet şirketi olan Cosco üzerinden gerçekleştirdi. Cosco dünyanın en büyük 5. konteyner gemi filosuna sahip. Limana bu güne kadar 4,5 Milyar euro civarında yatırım yapan Çinliler iki yıl içerisinde limanın kapasitesini 4 milyon konteynere çıkarmayı başardı bile. Hedefleri 2016 yılında 6,5 milyon konteyner ile Avrupa’da ilk 4 liman arasına girmek. Lojistik problemlerini bu liman üzerinden çözme düşünceleri uygun fiyat ve esnek teslimat unsurları da göz önüne alındığında Çin için son derece iyi bir hamle.
Son yıllarda hammadde ve enerji piyasalarında Çin’in hakim güç olduğu herkes tarafından biliniyor. Herhangi bir emtiada fiyatı çoğu zaman Çin’in talebi belirliyor. Buna ilave olarak Çin, son yıllarda işçilik maliyetlerindeki artışı dengede tutmak adına batı eyaletlerine çok büyük altyapı yatırımları yapıyor. İşçilik yoğun sektörleri batı eyaletlerine taşırken, daha gelişmiş bölgelerde teknolojik ve katma değeri yüksek ürünlere ağırlık veriyor.Bunların yanına bir de gelişmiş pazarlara uzaklık problemini çözmeyi eklerseniz Çin ile rekabet konusunda epey zorlanacağımız ortada. Yunanistan Başbakanının bu yıl yaptığı Pekin ziyaretinde havalimanları ve ulusal demiryolları noktasında Çin’in ilgisi de kamuoyu ile paylaşılmış durumda.
2023 yılında 500 milyar dolar ihracat hedefimizin yakalanması için her yıl ihracat hacmimizi %15 civarında artırmamız gerekiyor. Türkiye, doğal olarak bunu başarabilecek bir coğrafik konuma sahip. Ancak ikili Serbest Ticaret Antlaşmaları, Gümrük Birliği Mevzuatı veya Rusya’nın oluşturduğu yeni gümrük birliği sözleşmeleri bizim hareket alanımızı giderek zayıflatmakta. Bir de Ortadoğu’da yaşanan kaosu dikkate alırsanız Türkiye’nin neden güçlü olmak zorunda olduğu daha iyi anlaşılabilir diye düşünüyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.