CİNLER ve İNSANLAR
“Başta Kurucu Meclis milletvekilliği olmak üzere birçok üst düzey kamu görevinde bulunmuş olan … Hoca, yaşlılık yıllarında felç olmuştu. Saygın ve tanınmış bir kişi olması münasebetiyle, tedavisi için memleketteki en ünlü şifacılardan, en tanınmış tıp doktorlarına kadar herkes seferber olmuştu. Hepsi elinden geleni yaptı ama olumlu bir sonuç alamadılar.
Bir gün, hocaya yakın olan, olgun yaştaki bazı öğrencileri yeni bir fikir ortaya atarlar: Hocam derler, Allah’tan umut kesilmez ama memlekette çalmadığımız kapı kalmadı sayılır. Hastalığınıza insanların şimdilik bir şifa bulamayacağı anlaşılıyor. Siz izin verirseniz biz bu konuyu bir de cinlere sormak istiyoruz derler ve bu düşüncenin detaylarını hocaya anlatırlar.
“Doktorların bilemediğini cinler nereden bilecek? Siz tekamül yeteneği verilmiş olan insanoğlunun araştırmalarını, buluşlarını ve dolayısıyla doktorluğu hafife almayın, cinlerle falan kafanızı karıştırmayın, oradan bize bir fayda gelmez” diyerek, önceleri hoca bu fikre karşı çıktıysa da gençlerin ısrarına dayanamaz, kabul eder. Sonunda öğrenciler, hocalarına anlattıkları gibi, cinlerle görüştüğü bilinen, başka bir hocanın yanına giderler. Adama hocanın selamını da iletip, durumu anlatırlar. Adam, “Hocamın emri olur, o cinler bunu bilmez diyorsa doğrudur. Ama siz buraya kadar yorulmuşken, cinlere de bir soralım”, der. Aslında o adam da bir hocaymış ve cinciliği meslek edinen, dine aykırı işler yapan biri değilmiş. Cinlerle de sadece böyle önemli durumlarda görüşüyor, bundan maddi bir çıkar sağlamıyormuş.
Bizimkiler üç kişilermiş. Adam, misafirleri bir odaya almış, içerden kapıyı kilitlemiş. Kalaylı bir bakır tepsi getirip, odanın ortasına koymuş. Kapının yanındaki ibrikten o tepsiye biraz su boşaltmış. Hep beraber tepsinin çevresine oturmuşlar. Kısa süre sonra tepsideki suda insanlar belirmeye başlamış. Televizyon ekranında izlediğimiz gibi, canlı bir görüntü varmış tepside. Bunların, insan şeklinde görünen cinler olduğunu bizimkiler hemen anlamışlar. Adam, cinlere durumu anlatmış, onların bu konuda bir bildiği olup olmadığını sormuş. Cinler bir anda kaybolmuşlar. Çok geçmeden tekrar göründüklerinde adama bir ilaç karışımı ile onun nasıl kullanılacağını anlatmışlar. Bizimkiler sevinç ve heyecan içinde geri gelmişler. O tarifeye göre ilaç yapılmış, anlatıldığı gibi de kullanılmış ama hiçbir faydası olmamış. Tekrar gidip, durumu adama bildirmişler. Acaba cinler başka bir ilaç biliyorlar mı diye, tekrar sorması için rica etmişler. Aynı şekilde adam cinlere tekrar sormuş. Cinler, “Size söylediğimiz ilaçları biz de zaten insanlardan öğreniyoruz diyerek, dağılıp gitmişler.”
Bana bu olayı rahmetlik babam anlatmıştı. Kendisine de tepsideki suda cinleri gören o üç öğrenciden biri olan, bir yakınımızın anlattığını söylemişti.
Cinler ve insanları Yüce Allah, kendisine ibadet (Kulluk ) etsinler diye yarattığını bildirmiştir (Zariyat suresi 56. Ayet). İnsan topraktan, cinler alevden yaratılmıştır (Rahman, 14-15, Hicr, 27). Cinler de insanlar gibi iradeli varlıklardır. Şeytan da cinlerdendir. (Kehf, 50- Sebe 40-41) Şeytan, insanın düşmanıdır (Yasin, 60 ). Şeytanın cinlerden ve insanlardan yardımcıları vardır (Enam, 122- Nas, 6 )
Allah’a sığınan insanlara ne şeytan, ne de cinler bir zarar veremezler. Şeytan ve yardımcısı olan cinlerin insanlara zararı; insana vesvese vermek, insanın iyilik ve ibadet yapmasını engellemek, insanı şaşırtıp, doğru yoldan saptırmak, aşırı telaş ve endişe verip, gereksiz yere acele ettirmek, iman konusunda kafasını karıştırmak gibi aklı ve duyguları yanıltan zararlardır. Yoksa insanın vücuduna ve sağlığına doğrudan bir zarar veremezler.
Cin korkusu kendi ürettiğimiz, yapay ve gereksiz bir korkudur. Bizim için cinler değil, şeytanın yardımcısı olan, şeytanlaşmış insanlar tehlikelidir. Baksanıza bunlar, şeytani politika ve fitneleriyle insanlığı ve özellikle İslam alemini ne hale getirdiler!
Şeytan ve yardımcısı olan cinler, Allah’ın adını anmakla, hatta Allah’ı akla getirmekle bile insandan uzaklaşırlar. Ama şeytanın yardımcısı olan insanlar için aynı şeyi söyleyemeyiz. Bu yüzden, asıl onlar tehlikelidir. Bunlar Müslüman ülkelerin arasını açarlar, Müslümanları ustaca birbirine düşman eder, birbirine düşürürler, hatta Müslümanları birbirine öldürtürler. Daha da ileri giderek bunu onlara sözde Allah adına ve tekbirlerle yaptırırlar. Müslümanlığı geri plana atıp, ırkçılık vs. gibi çirkinlikleri ön plana aldırırlar.
Onun da beteri, bunları dünyaya öyle şeytani bir ambalajla kamufle ederek sunarlar, öyle masumca takdim ederler ki, Müslümanlar onları yöneten şeytanı fark edemezler. Bilmeden, şeytanın tarafını haklı çıkarırlar. Hatta bazı Müslümanlar şaşırıp, şeytana ve o sinsi düşmanın insan neslinden olan yardımcılarına gizlice destek bile verirler.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.