SUÇLU KİM?
Geri kalmış ülkelerde zülfü yâre dokunan fikirlerin ifade edilmesi çoğu kez cezalandırılır. İktidarı, yöneticileri öven fikir, söz ve yazılarsa ödüllendirilir. İleri demokrasilerde ise düşünce ve ifade hürriyeti vardır. Halkın istek ve beklentilerine tercüman olan, ülkenin ilerlemesine katkı veren düşüncelerin ifade edilmesi, zülfü yâre dokunsa bile teşvik edilir. Ancak bu fikirlerin bir işe yaraması için onlara kulak veren, değer veren, uygulamada dikkate alan, anlayışlı kadroların da olması gerekir.
Örneğin 5941 sayılı yasanın eksik ve yanlış olduğunu, bunun ekonomiye çok zararlar verdiğini bugün belki de kırkıncı kez yazıyorum. Buna karşın yargı reformu paketlerinde bu konuya dair henüz bir cümleye bile rastlayamadık. Bu yasa 2016 yılında çıktı, iki yıl sonra kriz oldu. Çünkü bu yasa yüzünden ekonomimiz hızla zayıfladı, iki yıl içinde dış manipülasyonlara dayanamayacak hale geldi.
Ekonomi, düştüğü o girdaptan hala çıkabilmiş değildir. Bana göre böyle yanlış yasalarla çıkması da mümkün değildir. Çünkü bu yasa, o eksik ve yanlış haliyle hala yürürlüktedir. Otuz beş yaşın altındaki gençlerde işsizlik oranı yüzde otuzu geçmiştir. Üstelik bunların çoğu da tahsilli gençlerimizdir. Ülkenin en değerli iş gücü, bir inat uğruna heba edilmektedir. Allah korusun ülke, ekonomik sebepli sosyal çalkantılara doğru sürükleniyor. Bu yasa böyle durduğu sürece işsizlik daha da artmaya devam edecektir, bu kesin. Çünkü bu şartlarda yeni bir işyeri açmaktan, işini büyütmekten herkes çekiniyor. Enflasyon ve faizler, piyasadaki durgunluktan dolayı düşüyor. İhracat, doların hala çok yüksek olmasından artıyor. Ama bunlar halka ekonomi iyiye gidiyormuş gibi anlatılıyor. Bu göstergelerin iyileşmesi olumlu sebeplere dayanmadığı için gerçek bir ölçü olamaz. Bunlar bizi yanıltmamalıdır.
Ekonomiyi ilerletecek olanlar müteşebbislerdir. Çalışan işletmeler zora düştüğünde ayağa kalkması için devlet elinden geleni yapmalıdır. Bu salt finans ve kredi desteği demek değildir. 5941 sayılı yasada doğal afetler, ekonomik krizler, savaşlar gibi olağan üstü haller için bir istisna tanınmamıştır. Bu sebeple 2018 yılındaki ekonomik krizde mağdur olan ve çeklerini ödeyemeyen iki yüz bini aşkın dürüst müteşebbis, çek dolandırıcılarıyla aynı muameleye tabi tutulmuş, hapis cezasına çarptırılmıştır. Bunu gören herkes korkup, kabuğuna çekilmeyi yeğliyor. Bu durumda istihdam artar mı?
Müteşebbis; istihdam yaratandır, iş verendir, ülke ekonominin risk alan motor gücüdür. Haksız yere suçlu muamelesi görecek kadar hakir görülürse ülkeler ilerlemez. Ekonomiyi gerileten, işsizliği artıran, bu yasaları bu şekilde yapanlardır. Onlar borçlu ile suçluyu hala ayırt edemeyenlerdir. Suç kavramını, ilerlemiş dünyanın tanımladığı gibi değil de kendi anlayışına göre tanımlayan insanlardır. İstihdam yaratacak insanları haksız yere, fütursuzca hapse atanlardır. Halkın girişim cesaretini yok edenlerdir.
Ekonomik kriz yüzünden çeklerini ödeyemeyen dürüst iş insanlarımız suçlu değil, borçludur. Senedini ödeyemeyen için sadece icra takibi yapılırken, senetten farksız olan vadeli çek için icra takibine ek olarak bir de hapis cezası verilmesi bir çifte standarttır. Çifte standart, adaletsizliktir.
Bu yargı sisteminin konkordatosu da anlaşılmaz durumdadır. Örneğin varlığın terki yoluyla konkordatoda mahkemenin “Borç ödenmiştir” diyen kararına rağmen çek hapis cezaları kalkmıyor. Bunu sağlamak için borçlu daha uzun uğraşlar vermek zorundadır. Belki de daha yıllarca kaçak veya hapis yaşamak zorundadır. Oysa hapis cezanın tek gerekçesi olan borç ödenmiştir.
Dava süresi içinde ödeme imkanı doğmuş olsa bile, konkordatodan önce yazılan çekleri, dava sonuna kadar borçlunun ödeme şansı yoktur. Çünkü bütün ödeme yetkisi konkordato mahkemesindedir ve dava sonuçlanıncaya kadar hiçbir alacaklıya ödeme yapılamıyor. Ama borçlu borcunu ödeyecek miktarda varlık ortaya koymuş ve kendisine kesin mühlet verilmiş olduğu halde icra ceza mahkemesi ödenemeyen çeklerin hapis cezalarını hemen veriyor. Bu durumda borçlu hapse atıldığı için işini, alacaklarını ve mahkemeyi takip etme imkanı, bir başka mahkeme tarafından elinden alınmaktadır.
Bir de dava çok uzayıp yılan hikayesine dönünce yargı, fayda yerine zarar vermeye başlıyor. Anlaşılan bu yasaları hazırlayanlar bu işleri hiç bilmiyor. Avrupa yasalarında borçlu ile suçlu yüz yıllar önce ayırt edilmiş, borçludan ceza kaldırılmıştır. Biz henüz borçlu ile suçluyu ayırt edemiyoruz. Yanlışımızı kabul etmeye, düzeltmeye de hiç niyetimiz yok gibi görünüyor. Allah’a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.