ÇOCUKLARIMIZA SAKSI MUAMELESİ YAPMAYALIM
Yaş kemale erdiğinde, insanlar eski günlerine daha çok özlem duyuyor sanırım.
Müflis tüccarın eski defterleri karıştırması gibi, eski fotoğrafları karıştırırken ilkokul fotoğraflarım elime geçti. Öğretmenim ve arkadaşlarım gözümde canlandı. Bir anda o yılları yaşamaya başladım sanki.
Bizim öğrencilik yıllarımızda aileler çocuğu öğretmene teslim ederken de, tatillerde bir ustanın yanında pişsin, bir sanat öğrensin diye ustaya teslim edilirken de “eti senin kemiği benim” diyerek teslim edilirdi. Öğretmenin de, ustanın da çocuk üzerinde hakkı olurdu.
Öğretmen veya usta kızdı diye, ya da kulağını çekti diye kapısına dayanılmaz, yapılacak işin çocuğun hayrına olduğu düşünülürdü. Eğer çocuk şikâyet edecek olursa hemen ağzı kapatılır, “O senin ustan” ya da “o senin öğretmenin. Senin iyiliğin için yapmıştır” denilirdi.
Okula odun veya kömür gelmişse bizler taşırdık. Okulun mıntıka temizliğini bizler yapardık. Mevsiminde ağaç dikme ve bakımı bizden sorulurdu. Münazara ve müsamere gibi sosyal faaliyetlerde öğretmenimiz bizi çok teşvik ederdi.
İnanır mısınız bu yaşımda bile ilkokulda öğrendiğim bilgileri kullandığım oluyor. Benim ilkokulda öğrendiklerimi lise öğrencilerinin bilmediğine şahit oluyorum zaman-zaman.
Bugün bir öğretmen bir öğrencisine simit aldıracak olsa ertesi gün aileler okulu basar, “benim çocuğum senin hizmetçin değil” derler.
Bugün dünyanın süper güçlerinden olan Japonya’da sınıflar, kantinler hatta tuvaletler bile öğrenciler tarafından temizlenmektedir.
Japon eğitim sisteminde, öğrencilerin temizliklerini kendilerinin yapmasının onların birlikte bir ekip olarak çalışabilmelerini ve birbirlerine yardımcı olmayı öğrettiğine inanılır.
Japon çocukları bu işleri yaparken hem kendi emeklerine, hem de başkalarının emeklerine saygı göstermeyi öğrenirlermiş.
Bu ağır işçiliği bir tarafa koyalım. Biz çocuklarımıza çanta bile taşıtmıyoruz. Çünkü çocuklarımızı çok seviyoruz. Bu anlayışa göre Japon’lar çocuklarını ağaç kovuğundan çıkarmış olmalılar.
Son yıllarda anne babaların çok korumacı olduğuna şahit oluyoruz. Karşılaşabilecekleri zorlukları nasıl aşacakları hakkında çocukların bir fikri yok. O kadar ki ev ödevlerini bile bizler yapıyoruz.
Sanıyoruz ki; çocuklar hep çocuk kalacak. Sanıyoruz ki; bizler her zaman onların yanında olacağız.
Bırakın, çocuklar kendi çantalarını kendileri taşısınlar. Yol gösterin ama ödevlerini kendileri yapsınlar. İyiyi kötüden ayırt etmeyi öğretin ama, lütfen fanusun içinde saksı gibi yetiştirmeyin çocukları. Kendilerini korumayı yaşayarak öğrensinler.
“Aman çocuğum yorulmasın” diyerek çantasını taşımak, çocuğunuzu çok sevdiğinizin bir alameti değildir. Yüksek not alsın diye ödevini yapmak çocuğunuza ihanettir. Çok kısa mesafelerde bile “aman yürüyüp yorulmasın” diyerek servisten yararlanmak sosyal statü göstergesinden öteye geçmeyen sonradan görmelikten başka bir şey değildir.
Ahkâm kestiğime bakmayın. Bu yanlışların bazılarını bizler de yaptık zamanında.
Geleceğimizin teminatı çocuklarımıza yapabileceğimiz en güzel şey, onların “özgüvenli, cesaretli ve maharetli” olarak yetişmesidir.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.