Türkiye'nin ekonomik ve siyasi krizler yaşadığı dönemlerde yaptığı vesayet ve darbe çağrılarıyla krizleri derinleştiren Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) kirli bir operasyonun fitilini ateşledi.

TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Mehmet Ömer Arif Aras'ın "kent uzlaşısı" adı altında CHP'li belediyelerin içine yuvalanmış terör örgütü PKK üyelerine karşı başlatılan soruşturmaları eleştirerek, "Son haftalarda politik hayatta da olağanüstü olaylar yaşıyoruz. Seçilmiş belediye başkanları görevden alınıyor yerlerine kayyum atanıyor. Bir siyasi parti lideri hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Birçok sanatçının menajerliğini yapan bir iş kadını hakkında önce soruşturma başlatılıyor sonra farklı bir nedenle tutuklanıyor. Bir büyükşehir belediye başkanı hakkında, yaptığı konuşmalar nedeniyle basın toplantısından dakikalar sonra soruşturmalar açılıyor." ifadeleriyle bağımsız yargıyı hedef aldı.

Aras'ın sözlerine "adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs" ve "gerçeğe aykırı bilgiyi alenen yayma" suçlarından resen soruşturma başlatılırken görevi üretim, istihdam ve ülkenin kalkınması olan patronlar kulübü TÜSİAD'ın 3 Şubat'ta yayımladığı raporda ise Türkiye ekonomisinin 2024 yılı enflasyon ve büyüme verilerine övdüğü ortaya çıktı.

Ve bu bağlamda Mahmut Övür özün özünü ortaya sermiş:

"Türkiye'de siyasi alanda da bir sıkışma yaşanıyor. Özellikle CHP içindeki aday kavgası hem siyasete yönelik Türkiye'deki yeni bir süreç başlıyor. Bir taraftan Suriye meselesinde önemli bir hamle geldi, arkasından Öcalan'ın açıklamasıyla Türkiye bütün prangalarından kurtulma gibi bir yola girdi. Bu yola giriş ne demektir, Türkiye'deki vesayetçi zihniyet dahil hepsinin sonu demektir. Bence oraya yönelik sokağı harlayan sokaktan hareket eden bir çıkış aranıyor. Tıpkı Gezi'deki gibi, o dönemi hatırlayın Türkiye belki tarihinin en parlak dönemlerinden birini sürdürüyordu. Hatırlayın IMF'ye borcunu bitirmiş bir Türkiye vardı, milli gelir 12 bin 500 doları geçmiş ve Türkiye inanılmaz bir demokrasi hamlesine hazırlanıyordu. Bunun için de önce şiddeti, terörü devreden çıkartmak için çözün sürecini başlatmıştı. Neyle karşılaştık, ilk karşılaştığımız neydi, 7 Şubat ve Gezi ile hükümeti yıkmaya yönelik kalkışma başladı.

Türkiye terör prangasından bir türlü kurtulamadı. Şu anda da benzer bir sürecin içinden geçiyoruz. Öcalan'ın çağrı yapacağı ve terörsüz Türkiye hedefinin gerçekleşeceği bir dönemdeyiz. Türkiye şunu hedefliyor, demokrasi ve hukuk eksikliğini gidermek için bir defa siyasal zemini kirleten terörün ortadan kaldırılması gerekiyor. Kayyum meselesi bu, ırkçılık, şiddet meselesi bu. Bugün Ümit Özdağ denilen hakikaten ırkçı diyebileceğimiz bir siyasi aktörün önce attığı tweetlere ilişkin tek kelime etmeyeceksin, tutuklamasına yönelik Türkiye'de büyük bir hukuk eksikliği var diyeceksin. Bu çifte standart.

Gördüğüm kadarıyla hem CHP sokağa yönelik bir hareketlenmenin içerisinde hem de CHP'ye yakın siyasi gruplarda da böyle bir hava var. Bu iş dünyasına da yansımış. Bu eski vesayet yapısını tekrardan hayata geçirmeyi amaçlıyorlar. Bütün prangalarından kurtulan bir Türkiye olmadan dışarıya bağımlı, dışarının dediğini yapan kendi başına siyaset geliştirmeyen bir Türkiye özlemi."

PEKİ NEDİR BU TÜSİAD?

Uluslararası güç merkezleriyle her daim birlikte hareket eden TÜSİAD, 12 Eylül'de ve 28 Şubat'ta sahnedeydi. Adı hep darbelerle anılan TÜSİAD Gezi kalkışmasında da 17-25 Aralık darbe girişiminde de hep hükümete ve bağımsız bir Türkiye hedefinin karşısında yer aldı. Bir darbe ile doğup her darbenin arkasında olmak. Bir baskı grubu zenginler kulübü TÜSİAD. Bir sivil toplum örgütü mü? Ekonomik baskı grubu mu? Siyasi parti mi?

Üstünde derinlemesine düşünülesi bir mevzu.

Selâmetle…