Atalarımızın dini ve bizim kör takibimiz
Biz büyüklerimizden böyle gördük! Dedelerimiz de böyle yapmış, onların dedeleri de… O halde biz de aynısını yapalım, sorgulamayalım, değiştirmeyelim, sadece taklit edelim. Neden mi? Çünkü araştırmak zahmetli, öğrenmek zor, anlamaya çalışmak kafa yorar!
Dini, kültürü, gelenekleri bir miras gibi devralıyoruz ama onu nasıl kullanacağımızı bilmiyoruz. Kutsal saydığımız birçok şeyi neden yaptığımızı bilmeden uyguluyoruz. Bayram sabahı neden şu şekilde dua ederiz, namazda neden belli hareketleri yaparız, şu tesbihat neden elli kez tekrar edilir? Çoğumuzun vereceği cevap aynı: “Böyle gördük.”
Öğrenmek, sorgulamak, anlamak yerine ezberlemek bize daha kolay geliyor. O yüzden çocuklarımıza da “Şunu yap, bunu yapma” diyerek geçiştiriyoruz. “Neden?” diye sorarlarsa hemen susturuyoruz. Çünkü kendimiz de bilmiyoruz!
Ama şu var ki; atalarımız belki de bizden daha bilinçliydi. Onlar bu ritüelleri anlatarak, düşünerek, idrak ederek yapıyordu. Onlar için din bir kalıp değil, ruhsal bir yolculuktu. Bizse geriye sadece şekilleri, seremonileri, kuralları bırakıp işin özünü kaybettik. Şimdi sahiplendiğimizi sandığımız o inanç, bizim değil; çünkü anlamıyoruz, içselleştirmiyoruz.
Sorular sormaktan korkuyoruz: “Ya öğrendiklerimizin bir kısmı yanlış çıkarsa?” O yüzden hiçbir şeye dokunmuyor, hiçbir şeyi kurcalamıyor, ezberin dışına çıkmıyoruz. Böylece nesiller boyu “kör taklit” zincirini sürdürüyoruz.
Oysa bir şeyi yapmak yetmez, neden yaptığını bilmek gerekir. İnanç, anlam kazanmadığında sadece boş bir ritüel olur.
Gerçekten inanmak mı istiyoruz, yoksa sadece geleneklere sadık bir tiyatro mu oynuyoruz? İşte asıl soru bu…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.