DEVLETİ “BATIK BAKKAL” GİBİ DÜŞÜNDÜRMEYE KİMSENİN HAKKI YOK
Dün erken saatlerde sabah hava serinde olsa güneşin yüzünü göstereceği tertemiz atmosferden belli idi. Nitekim ilerleyen saatlerde güneş yazdan kalma sıcaklığı ile içimizi ısıtıyordu. Sonuçta sağlıklı olduğumuz için nefes alıp verebildiğimiz için, ekmek yiyerek çayımızı içerek, tuvalete kendimiz giderek hastane köşelerindeki inim inim inleyen insanlarımızı düşünüp şükrediyorduk. Diğer yandan cezaevlerinde “af” beklentisi ile bin bir hayal kuran insanlarımızı gözcümüzün önüne getirdik hür bir şekilde istediğimiz yere girip çıktığımız için bir daha halimize binlerce şükrediyorduk.
Ancak saatler ilerleyip insanlarımız rutin işlerine dönünce dört bir yandan öfke ile kırgınlık ve ümitsizlik söylemleri ulaşmaya başladı.
Her gelişmeye herkes kendi penceresinden baktığı için biz tüm okurlarımızın ve bizlerle görüşen insanların düşüncelerine saygı duyarız. Hani parmağımız kenarında bir kıymık olur sanırız ki canımız orada, ayakkabı ayağımızı vurur sanırız canımız orada, dişimizi çektiririz sanırız ki canımız çıkıyor.
İşte insanoğlu bu!..
Hastaneye gidersiniz orada bir gözlem yaparsınız sanırsınız ki Konya o hastanede.
Maça gideriz orada öyle şeyler yaşarız ki sanırsınız Konya burada.
…………
Bu yüzden biz herkese, her fikre, her görüşe saygı duyuyoruz.
İzninizle dün öğle saatlerine kadar bize ulaşanları burada paylaşmaya değil bu sütunlar, bu sayfa sığmaz. O yüzden küçük küçük birkaç konuya değinelim izninizle.
HUZUR BAHÇELERİ SAKİNLERİ
ADINA ALTAN BEY’İN DÜŞÜNCESİ…
Sizler yerel basında gerektiği şekilde yer almadığı için bu konuda bilgi sahibi olmayabilirsiniz. Ama bugünlerde iki haftadır yüzlerce aile dolayısıyla binlerce insan hobi bahçeleri yüzünden tedirgin. İşte bu bahçe sahipleri adına Altan ….. Bey de bize ulaşıyor ve şunları söylüyordu;
“Huzur Bahçesi sakinleri olarak kamuoyunda oluşan bir yanlış anlaşılmanın önüne geçmek için bazı konulara açıklık getirilmesi gerektiğini düşünerek;
Huzur Bahçelerine olan talebin belediyenin aldığı kararla karşılanması imkânsızdır. Huzur Bahçesi Sakinleri olarak bizlerde diyoruz ki talebi karşılamak için yeni Huzur Bahçeleri açılsın. Şehrimiz yeni yeşil alanlara kavuşsun. Engelli vatandaşımız doğa ile buluşup rehabilite olsun. Çocuklarımız toprakla buluşsun meyve sebzenin markette yetişmediğini görerek öğrensin. Emeklimiz huzur bulsun stresten uzaklaşsın kendine yen çalışma alanları oluştursun. Yeni bahçelerin açılması ile daha fazla vatandaşımız bu imkânlardan faydalansın.
Süre sınırı konulacak ise yine konulsun ama makul ve gerçekten amacına uygun süreler belirlensin. Biz bahçe sakinleri olarak bundan önce yapılan uygulamanın doğru veya yanlış olduğunu savunmuyoruz. Huzur Bahçelerinin kuruluş aşamasında söylenen ve sonrasında uygulanarak süre gelen, bahçe düzenine uyulduğu ve aidatı ödenerek sözleşme yenilendiği sürece kullanım hakkının devam edeceği hükmünün her ne kadar yazılı olmasa bile sözlü bir kural haline gelmiş olmasından dolayı. Bahçeleri kullanan kişiler buraları sahiplenmiş kendi toprağı evi gibi görerek masraf yapmış ve emek harcamıştır. Bir oldubittiye getirerek buraların ellerimizden alınması doğru değildir.
Bir, iki ve üç yıl gibi kısa süreli bahçeleri kullananlar olmakla beraber beş ve daha uzun süreli kullananlar bulunmaktadır. Huzur Bahçeleri kimsenin tapulu toprağı olmadığı gibi buradan çıkmam deme gibi bir hakkı da yoktur. Bahçelerin kullanım süresinin belediyenin aldığı kararda olduğu gibi iki yıllık kısa bir sürede olmamalıdır. Çünkü Belediye Huzur Bahçesi olarak açtığı yerleri boş bir tarla olarak vermektedir. Boş bir tarlaya iki yıl için gelen kişi uzun süreli bitkileri (asma, böğürtlen meyve ağaçları gibi) dikmeyeceği gibi var olanın bakımını da yapmaz.
Ayrıca boş tarla olarak verilen toprağın üzerinde bir yaşam alanı oluşturmak da istemez. Bu günün şartlarında bir kulübe ve eklentilerinin değeri 10 bin lirayı bulmaktadır. Sadece mevsimlik sebzeler için boş tarlaya iki yıl için bu masrafı kimse yapmaz. Burada bir yaşam alanı da kurmayacağı için buralara olan talep azalır. Böylelikle Huzur Bahçesi olarak adlandırılan bu yerler bakımsız ve boş topraktan ibaret yerler olarak kalır. Bizler de bahçe sakinleri olarak diyoruz ki makul bir süre belirlensin ve bu sürenin ilk hak sahipleri verdiğimiz emeğin karşılığı olarak bizler olalım.
Ayrıca;
Huzur Bahçesi Sakinleri olarak Belediyenin yeni Huzur Bahçeleri açabilmesi adına
1) Belediyeden şu an bahçe olarak kullandığımız yerleri güncel bedelleri üzerinden satın alarak kaynak sağlayabileceğimizi
2) Belediyeden şu an bahçe olarak kullandığımız yerleri güncel kira bedelleri üzerinden uzun süreli kiralamak sureti ile kaynak sağlayabileceğimizi,
3) Sınırlandırılması düşünülen makul sürenin toplam kira bedelini ödemek sureti ile kaynak sağlayabileceğimizi düşünüyoruz.
Eğer bu kararı alanların niyeti gerçekten Huzur Bahçelerine çok fazla olan talebi karşılamak olsa idi bir oldubittiye getirerek bu kararları almazlardı. Bu kadar yıl Huzur Bahçelerine emek vermiş bahçe sakinlerini dinlemek ve onların fikirlerini de almak isterlerdi. Buradan da anlaşılacağı üzeri bu kararı alanların amacı vatandaşa hizmet olmamakla beraber Huzur Bahçesi olarak kullanılan alanların kısa sürede atıl bakımsız hale gelmesi ve akabinde buraların rant ve çıkar alanlarını dönüştürülmesidir. Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
Kayacık Huzur Bahçesi Sakinleri”
…………………
Bu konu ile ilgili olarak Başkan Uğur İbrahim Altay’a da bahçe sahiplerine de Allah kolaylık versin diyorum.
ULUSAL BASINA DÜŞÜNCEYE
KADAR GÖRMEZDEN GELDİK ANCAK
İki üç gündür güzel Konya otobüs tramvay duraklarına asılan afişlerle ilgili sosyal medyada yine kimilerine göre iyi, kimilerine göre kötü sonuçta KONYA aşağı KONYA yukarı yazılıp çizilip duruyordu. İlk günden buyana bize de okurlarımız bu durumu iletiyorlardı. Ama Allah var biz görmezden duymazdan geldik.
Çünkü bu konuya Konya’dan bakmak ile İstanbul’dan ticari, Ankara’dan siyasi gözle bakmak arasında dağlar kadar fark vardı.
Yani bizim kendi insanımız için bile bugün para makam koltuk bütün değerlerimiz ile Allah muhafaza eş değer duruma gelmemiş miydi?
Sonra bu afişler asıldı mı asıldı?
Sonra niye toplatılıyordu?
Amannnn siz beni boş verin ama şu gerçeği isteseniz de istemeseniz de kabul etmek zorundasınız ve zorundasınız burası KONYA yerseniz (!)
…………..
Gelelim bu konunun dün ulusal basında ulusal basının anlı şanlı kocaman gazetesi HÜRRİYET’te ve Hürriyet’te de tüm dönemlerin anlı şanlı en büyük kocaman gazetecisi Ahmet Hakan Konya ile bu konu ile ilgili yazısı;
“Yahudi ve Hıristiyanları dost edinme manifestosu
Zulmü alkışlayan...
Kafa kesmeyi bir spor haline getirmiş...
Zalimlik yapan...
Gözünü kırpmadan yalan söyleyen...
Önüne gelene iftira atmayı mubah sayan...
Haksızlık yapan...
Haksızlık karşısında susan...
Elinden ve dilinden emin olmadığım...
Hakkaniyet ölçüsünü yitirmiş...
Kininin esiri olmuş...
Müslümanlardansa...
Yahudi ve Hıristiyanların erdem sahibi olanlarını dost edinmeyi tercih ederim.
*
“Sen nasıl konuşuyorsun? Ayet var ayet... Allah dost edinmeyin diyor. Sen ayete mi karşı çıkıyorsun” falan diyecek olanlara ise şu cevabı veriyorum:
*
Kurban olduğum Allah...
Zulmeden, zulmü alkışlayan, kafa kesen, yalan söyleyen, iftira atan, haksızlık yapan, haksızlık karşısında susan, kindar, hakkaniyetsiz, emin olmayan Müslümanları bir tarafa bırakıp...
Yahudi ve Hıristiyanların erdem sahibi olanlarını dost edindiğim için benden asla hesap sormaz.
*
Ayrıca...
Hele bir zahmet cevap verilsin:
Yahudi ve Hıristiyanları dost edindiğim için benden hesap soracak olan Allah, Yahudi ve Hıristiyan kadınlarla evlenen Müslüman erkeklerden hesap soracağını söylemez miydi?
…………………….
Bu konuda ben diyeceğimi kendi görüşümü araya sıkıştırdım. Sizlerinkine de şimdiden saygı duyuyorum aldım kabul ettim bile…
SADE VATANDAŞ GÖZÜNDE
DEVLETİMİZİN YÜCELİĞİNİ
KORUMAK ZORUNDAYIZ
Dedik ya dün gün doğup da insanların günlük telaşelerine başlayınca gün yüzü görmemiş şikayetler gelmeye başlıyordu.
Ve öğle saatlerine kadar yaşadıklarım duyduklarım içerisinde Türkiye Cumhuriyeti Devleti kavramını benim gönlümde beynimde ruhumda kahreden şu olay ile bugünün son noktasını üzülerek koyuyorum.
Evet kim ne derse desin işsiz insanımız için de, asgari ücretli için de, orta gelirli için de, emekli için de, küçük ve orta gelirli esnaf ve işveren için de, zengin için de ve Konya’mızdaki süper zenginimiz için de büyük endişe verici bir ekonomik kriz var.
Siz siyasetçilerin koca koca oda başkanlarının bizim gazeteye bile verdikleri demeçlere inanmayın. Onlar korkularından ya da öyle söylemek zorunda oldukları için uçuyorlar, üfürüyorlar.
Haaa büyük insanlar niye büyük oluyorlar biliyor musunuz?
Onlar üfürüyor biz saf millet de her denilene inanıyoruz da onun için.
Hani bizde bir söz vardır “Ümit fakirin ekmeği”…
Atalarımız bile ne güzel görüp söylemişler değil mi?
Neyse boyumuzu aşacak yerlere girmeden okurumuzun ağlayarak üzüntü ile dile getirdiği konuya girelim.
Bu şehirde yaşayan bir bayan dün gece kendi anlatımı ile “elimde telefonla oynarken bir lüzumsuzluk yaptım ve kendi e-devletime girdim” diyor ve durumunu şöyle özetliyordu;
“İcra-dava-borç-haciz var mı diye öylesine bakayım dedim. 2011 yılında vefat eden avukat eşimin, 2009 yılına ait vergi defterini ibraz etmediğim gerekçesiyle; mirasçısı olarak bana vergide usulsüzlük cezası verilmiş. 300 lira. Ve hiçbir tebligat yapılmadan aracıma haciz konulmuş. Sabaha kadar uyuyamadım. Demek ki bir trafik kontrolüne girsem orada aracıma 300 lira için el konulacak. Bir insan için bu nasıl bir utanç durumudur. Sabah ilk işim Vergi Dairesine gitmek oldu. Orada Allah için bir değil üç dört memur arkadaş ilgilendi. 300 liramı ödedim ve aracımın haczini kaldırdım. Bu durum bana şunu hatırlattı. Hani batmış olan bakkal eski borç alacak defterlerini karıştırırmış ya. Bu aynen böyle bir şey.” diyordu.
Yok beyler yok. Bunu yapanlar siyasetçiler ise önce vatandaşın esnafın iş adamının durumunu net ve açık yüreklilikle bir daha düşünecek ve elden geçirecek.
Evet kriz her yerde. Üniversite hocalarından duydum. Üniversite tarihinde ilk defa hocalara ek ders ücretleri ödenememiş. Ama devlette durum buysa vatandaşa tebligatı yapılmadan 300 lira için aracına evine haciz yapılmamalı değil mi?
Bu insanların gönlünde gözünde devletimizi küçük düşürür.
Kimsenin de bunu yapmaya hakkı yoktur diye düşünüyorum.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Tek bir düşmanı olan her yerde her zaman onunla karşılaşır.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Otoparklarda araç sürücüleri sarı çizgilerle belirtilmiş çizilmiş alanların içine araçlarını park etmeyi becerebildikleri zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.