VALİ BEYİ LİNÇ EDEMEDİNİZ…
Geçtiğimiz hafta kısa bir süreliğine yurt dışında idik. Ama yurt içinde de olsak, yurt dışında da olsak bizim Konya’mızdan sokaklarımızdan, mahallelerimizden insanlarımızdan uzakta kalma gibi bir şansımız yok. Çok şükür.
Ancak Türkiye’ye ayak basar basmaz yepyeni nur topu gibi bir bombayı kucağımızda buluverdik.
Biz yolculuğun telaşesinde koştururken dostlarımız sosyal medyada dolaşan Konya ile ilgili paylaşımları bizimle paylaşmaya başladılar.
Bu ve bunun gibi onlarca paylaşım.
Yanılmıyorsam ya pazar gecesi ya da dün sabahın erken saatlerinde çok sevdiğim dahası duruşuna hayran olduğum bir abim Ahmet Çapanoğlu’nun sosyal medyadaki şu paylaşımını da beğendim.
“(Tabiri caizse; ADAMSINIZ SAYIN VALİM, HEM DE ADAMIN HASISINIZ.
Merhum Vali Kemal Katıtaş'tan buyana böyle babacan, böyle devlet terbiyesi almış ve gördüğü yanlışlıklara ayar vermekten kaçmayan bir Valisiniz. Dilinize sağlık, ömrünüze bereket.)
Konya’da Selçuklu Kongre Merkezi’nde gerçekleştirilen 24 Kasım Öğretmenler Günü programına katılan Vali Cüneyit Orhan Toprak, konuşma yaparken bacak bacak üstüne atan bir öğretmeni fırçaladı. Konuşma yapmak için kürsüye çıkan Toprak, bir öğretmenin bacak bacak üstüne attığını fark etti.
Öğretmene sert tepki gösteren Vali Toprak, “Sen öğretmen misin? O zaman öğretmen gibi otur da görelim. Bu kadar güzel bir günde, güzel duygularla karşınıza geliyorum, güzel bir hareketle karşılaşmıyorum. Valinin karşısında ayak dikip oturmak, bana değil eğitim camiasına saygısızlıktır.” ifadelerini kullandı…
……….
Ama o saate kadar inanın Avrupa’dan bile direkt telefonla arayan dostlarımızdan tutun da dünyanın taaa öbür ucundan mesaj gönderen okurlarımız Vali Beyi yerden yere vuruyorlardı.
Telefon edenlere, dilimin döndüğünce durumun böyle olmadığını tahmin ettiklerimi, kafamda bazı soru işaretleri olduğunu, Türkiye’nin asla Avrupa’dan bakıldığı gibi olmadığını ve tanıdığım kadarı ile de Vali Beyin nasıl samimi ve doğru bir adam olduğunu anlatmaya çalışıyordum.
Ancak Türkiye dışında yaşayan Konyalı dahi olmayan okurlarımız dostlarımız dün sabah günün doğması ile linç operasyonuna tam gaz devam ediyorlardı.
Mesela biri de şu fotoğrafları gönderirken
Altına da şunları yazıyorlardı
“Merkel ile röportaj yapan gazeteciler. Konya Valisi bu konumda olsa ne yapardı acaba?”
……….
İşte güler misin ağlar mısın dedirtecek bir görüştü bu. Bunu yazan dostumuz son derece olumlu ve bilinçli bir insan idi. Konyalı olmasa da Konya ve Türkiye hayranıydı. Ama sosyal medya algısı rüzgarından etkilenmiş o da Sayın Toprak’a dümdüz gidiyordu.
Kendisine sadece şunları yazabildim.
“Abicim olayın tam detaylarını bilmiyorum. Sadece Sayın Valiyi tanıdığıma inanıyorum. Verdiğiniz örnek ise sadece Avrupa’da geçerli. Türkiye’mizde bırakın bir devlet büyüğü ile röportaj yaparken bacak bacak üstüne atmayı, Türkiye’de devlet büyükleri röportaj yapacakları gazeteciye bile kendilerine göre seçerler. Öyle herkese röportaj filan da vermezler…”
Yalan mı?
……………..
Neyse dün sabah saatler ilerliyordu ama daha Konya şartlarına göre evden çıkmamıştık. Bu kez bilgiler şu şekilde gelişmeye başladı
“Abi hayırlı sabahlar.
Valinin azarladığı kişi öğretmen mi gazeteci mi? Basın açıklamasında gazeteci demiş de…”
………..
Bu dostumuza da basın açıklamasından dahi haberim olmadığını yazdım.
Sabah gazeteye geldim. O an için köşemize yapılan yorumlarla ilgili müdürümüz bilgi verirken şu yorum dikkatimizi çekmişti;
Emekli “Uğur Bey sizi sadece sosyal medyadan tanıyan bir insanım. Gözüme takılan bir durumu burada sizle paylaşmak istedim. Bir köşe yazarınız dün 24 Kasım törenlerinde yaşanan olayla ilgili sosyal medyada “SAYIN VALİM ADAMIN HASISIN..” gibi paylaşımlar bulunmuş ve öğretmen kökenli siz bu paylaşımı beğenerek destek vermişsiniz. Daha sonra bu olayı bir öğretmen değil sizin meslekten birinin yaptığı anlaşıldı. Ben siz gibi değerli bir insanın bu tür ön yargılı ve hoş olmayan gereksiz alkışlama paylaşımları beğeneceğinizi sanmıyorum muhtemel sizden habersiz beğenildiğini de eminim ve bu konuda sizi uyarmak istedim. İyi çalışmalar diliyorum. Siz her zaman doğrunun yanında olduğunuz için yorum yazdığımı da belirtmek isterim. Saygılarımla…”
………………
Çok değerli büyüğüm ya da çok değerli samimi güzel okurumuz; ben de olayın ne olduğunu tam olarak bilmeden öğrenmeden hatta anlamadan sadece sosyal medyada “Sayın Vali niye yaptı? Nerede yaptı? Neden yaptı?” diye tam araştırmadan o ana kadar yok öğretmen idi, yok gazeteci idi…. Gibi farklı bilgi kirliliği içerisinde bile hiç tereddüt etmeden Vali Beye hak verdim.
Yani farkında olmadan değil bilerek bilinçli olarak hak verdim.
Doğrudur.
İzninizle o anda bile Vali Beye niye hak verdiğimden başlayayım.
Devlet anayasasında bildiğim kadarı ile şöyle der;
“Vali İlde Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Cumhurbaşkanını temsil ediyor. Makam aracında Türk bayrağı dalgalanan dört makam vardır. Cumhurbaşkanı, Vali, Büyükelçi ve Kaymakam.
5442 Sayılı İl İdaresi Kanunu’nun “Valilerin hukuki durumları, görev ve yetkileri” başlıklı 9’uncu Maddesinde “… Vali, ilde Cumhurbaşkanının temsilcisi ve idari yürütme vasıtasıdır. Bu sıfatla: Valiler, ilin genel idaresinden Cumhurbaşkanına karşı sorumludur…” hükmü yer almaktadır.”
…………………
Öğle saatlerine kadar 10 kişiden 9.9’u, yüz kişiden 99’u Vali Beyi linç ediyordu.
Bu satırları yazmadan telefon eden bir başka büyüğüm ise Zeki Sayıcı abimizdi. O da durumu duymuş “olay neyin nesidir?” diye bize soruyordu.
Kendilerine üç cümle kurdum;
“O arkadaş öğretmen değil gazeteci imiş”
“Bırakın oturuş biçimini bir gazetecinin A protokolde, en önde işi nedir?”
“Sayın Toprak biz gazetecileri isim isim bilir. Bu arkadaşı tanımadığı için “öğretmen misin?” diye sormuş. O arkadaş herhalde tecrübesiz ki kafa işareti ile durumu izah etmeye çalışmış. Ve durum anlaşılamamış. Aslında bu arkadaş ayağa kalkıp yüksek sesle “Hayır efendim gazeteciyim” deseydi iş de buralara gelmezdi.”
Deyince Zeki Abim “tamam tamam Uğur’um. Edep… Edep… Edep…” diyerek olaya noktayı koyuveriyordu.
……………
Bu olay aslında sadece biz gazeteciler için değil her insan için şöyle olmayı diye düşünüyorum. Bu durumu da sık sık yazarak tarihe not düşüyorum “Haddimizi bilmek”….
Had bilmek olayı inanın insanlığın ve İslamiyet’in en önemli noktalarından birisidir.
Şimdi yazımızı da toparlamak noktasında küçük notlar paylaşmaya devam edelim.
“Vay efendim Vali Bey niye birader” demiş.
…………..
İki önceki valimiz de çok muhterem üstelik de çok güler yüzlü idi. Ve samimiydi de. Bu samimiyetten dolayı pek çok insana Valiliği kastederek “Bizim dükkâna da gel” derdi.
Şimdi bence birader kelimesi ya da dükkana (!) davet etmek Konya’da “Türkiye Cumhuriyeti Devletini ve Cumhurbaşkanını temsil eden” insanların yüreklerinin zenginliğinden kaynaklanmaktadır. Ama Vali Beyi tanımadan sosyal medyada ya da bazı yayın organlarında Vali de olsa insanı böyle yargısız asmanın bir de bedeli olmalıydı.
İşte bu sosyal medya özgürlüğünün yolunu Allah için AK Parti iktidarları açtı. Ama o kapı öyle bir açtı ki özgürlüğün adı başıboşluk, sahipsiz arena da isteyenin istediğini aslanlara yem olarak atma işine döndü.
…………..
Gelelim şimdi şahsi görüşümüze;
Biz Müslüman ve Türk insanı olarak ailemizden önce ailemizden, anamızdan babamızdan, atamızdan sonra da öğretmenlerimizden (Yıllar öncesinin eğitimcilerini kastediyorum. Çünkü bu konu ülkenin en büyük kanayan yarasıdır) aldığımız terbiye ve eğitimle bırakın bir valinin, bir vekilin, bir belediye başkanın, geçtik makamlardan yaşça büyük birinin karşısında hele hele o ortamda bir de üçüncü şahıslar var ise bacak bacak üstüne atma şansına sahip değiliz.
Oturuş biçimi bir adaptır.
Ve benim küçük cahil dünyamda adaba uymamaya edepsizliği de yer olmadığı gibi taviz de yoktur.
Oğlum da kızım da bir öğretmenin bir büyüğünün karşısında bacak bacak üstüne atamaz. Görürsem, duyarsam o bacağı kırarım.
……………..
Haaa hala bu gazeteci arkadaş kimmiş bilmiyorum.
Ona tek tavsiyem gidip Vali Beyden özür dilesin. Tarif ettiklerine göre genç bir arkadaşımızmış. Gidip Sayın Valimiz Cüneyit Orhan Toprak Bey’in elini öpsün. Sayın Toprak onu öpecek bağrına basacak “Eğer bizim bir kusurumuz olmuş ise kalbini kırmışsak özür dileriz” diyecektir.
…………..
Benim bu kadar içimi boşaltmama vesile olan EMEKLİ rumuzlu okurumuza da bir kez daha en içten duygularla sevgi ve saygılarımı sunuyorum.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Özgür olmadıkları halde, kendilerini özgür sananlar kadar hiç kimse tutsak olamaz
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Çolakoğlu Camiinin önünde yolun sağ yanı yasak olmasına rağmen park edilmiş araçlar ile dolu iken bazı dolmuş sürücüleri yolun sol şeridinde durup yolcu indisi bindisi yaptırmadığı zaman daha iyi ADAM oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.