Sis ve iptal edilen uçaklar Konya’nın kaderi
Yeni haftanın şehrimize ülkemize insanlığa yepyeni ümitler güzellikler hayırlar getirmesini dileyerek haftanın ilk yazısına yine farklı konularla başlıyoruz.
Önce bir okurumuzun kendisine iletilen ve hoşuna gittiği için bizimle de paylaşmak isteyen dostumuzun gönderdiği yazıyı hepimize ders niteliğinde olduğu düşüncesiyle biz de sizlere aktarıyoruz.
MUHAFAZAKÂR MÜSLÜMANLARDA MADDE BAĞIMLILIĞI KRİZİ
Esrar, eroin, alkol ve madde bağımlısı Müslümanları AMATEM’e götürüp tedavi ettirdik diyelim peki ya bizim mala, makama, mevkiye, koltuğa, lüks ve gösterişe, dünyaya yani maddenin bizzat kendisine bağlanmış Müslümanları kim tedavi edecek?
Köşklerde “Baby Shower” mevlitlere oluk oluk para akıtan, düğün sonrası “After Party”leri ihmal etmeyen, ezanla karışık müzikler çalarken gelinle damadın muhakkak bir merdivenden aşağı indiği, İngiliz kraliyet balosunu bile geride bırakan düğünlere özenen, lüks yatlarda beyaz elbiseleriyle doğum günü partisi kutlamaya alışan, gösteriş düşkünü, dünya ve madde bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Marka başörtüleri, siyah gözlükleri, yüksek topukları ve lüks jipleriyle gecelere akan, bir konser biletine milyarlar saçan, hiçbir tesettür defilesini kaçırmayan, pahalı telefonlarıyla tik tok videosu çeken, tüm özel hayatlarını Instagram’a açan, kınadığımız ne varsa başına İslami ibaresini koyarak yapan, kadının kocasına bir dilim kek, bir bardak çay vermesine bile itiraz ederek feminizmin kurucularını bile hayretler içerisinde bırakan, marka ve lüks bağımlısı tesettürlü Müslüman kızlarımızı kim tedavi edecek?
VIP umreden aşağı kabul etmeyen, Zemzem Towers’dan aşağı konaklamayan, rezidansların ve özel güvenlikli sitelerin dışında yaşayamayan, yurtdışı tatillerini ihmal etmeyen, sadece zenginlerle oturup kalkan ve bu dünyayı küçük bir cennete çevirmeye çalışan konfor ve madde bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Efendimizin (s.a.s.), “Bir sürüye salınan iki aç kurdun sürüye verdiği zarar, kişinin mal ve şeref (makam, mevki, itibar) hırsıyla dine verdiği zarardan daha fazla değildir” (Tirmizi) hadisinde uyardığı gibi oturduğu makamı korumak veya daha üst bir makama gelebilmek için sürüye dalan bir kurt gibi etrafında kim varsa boğup parçalayıp bir kenara atan, dişinin geçmediği hiçbir makam, dilinin değmediği hiçbir dünyalık bırakmak istemeyen koltuk bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Makam arabasız, sekretersiz, özel kalemsiz, korumasız yaşayamayan, koltuğu elinden alınınca kriz üstüne kriz geçiren, küçük bir müdürlük için bile aşındırmadık kapı bırakmayan, şeref ve itibarı malda, makamda ve parada gören, bunları kaybedince de itibarını kaybettiğini zanneden, yeniden bir makama gelebilmek için gerekirse ahlakını, adaletini, merhametini ve değerlerini bile gözden çıkarabilen makam bağımlısı Müslümanları kim tedavi edecek?
Asıl işi bu sorunlara çare üretmek olması gerekirken devlet destekli projeleri kovalamaktan, protokol fotolarına girmek için çırpınmaktan, vekillerle, bürokratlarla yapılan üst düzey ve çok önemli toplantılardan vakit bulamayan, İslami çalışmaların sadece para ve güçle yapılabileceğine iman etmiş, adı sivil kendi resmi bir kısım STK’larımızı kim tedavi edecek?
Peygamberimizin (S.A.S.) açlıktan karnına taş bağladığını anlatırken bile para kazanabilen, İslam’ın ana prensiplerini ve hatta kaderi bile inkâr edebilecek cesarette olmasına rağmen haramlarla, faizle, haksızlıklarla, adaletsizliklerle ilgili gıkını bile çıkaramayan, statükoyu devam ettirmek ve kazanımlarını kaybetmemek adına kendini bile kaybeden bir kısım hocalarımızı kim tedavi edecek?
Ve en kötüsü de bir asgari ücretle on nüfus geçindirmeye çalışan, çocuğunun okul masraflarını bile karşılayamayan, parasızlıktan evlenemeyen, borç batağında inim inim inleyen garip Müslümanların, tüm bu olup bitene, lükse, israfa, gösterişe, umarsızlığa, pervasızlığa bakarak din ve dindarlıkla ilgili yaptıkları sorgulamalarına kim cevap verecek?
Hiç kimse kusura bakmasın! Bu gidişatımız gidişat değil. Bu dünya sevgisi, bu madde bağımlılığı, bu vehn krizleri hepimizi mahvetti.
Efendimizin (S.A.S.), “Sizden öncekileri mal sevgisi helak etti. Bu sevgi onlara akrabalarıyla ve dostlarıyla ilişkiyi kesmeyi emretti. Kestiler. Cimriliği emretti. Cimrileştiler. Günahı emretti. Girdiler. Zulmü emretti. Yaptılar. En sonunda da helak oldular” (Camiu’s-sağir) uyarısına muhatap olmadan derlenip toparlanalım.
...........
ÖRNEK ŞÖFÖR ARKADAŞ
Yine şehir sevdalısı bir dostum- ismini vermek istemiyorum, çünkü kendisi aynı zamanda çok başarılı bir bürokrattır- yaşadığı bir olayı fotoğraflarla destekleyerek durumu bizimle şöyle paylaşıyordu;
Bugün bizzat bir olaya şahit oldum. Sadece sizinle paylaşmak istiyorum.
“Konya Büyükşehir Belediyesi Ulaşım Planlama ve Trafik Dairesi Başkanlığı bünyesinde 42 Nolu Fevzi Çakmak hattına sefer yapan 42 DEK 04 plakalı belediye otobüsünün 259 sicil numaralı şoförü Hasan Anıl, örnek bir davranışa imza attı.
Akşam saatlerinde seyir halindeki 42 No’lu belediye otobüsü, Mevlana Türbesi durağında yolcu almak için durduğunda, görgü tanıklarının anlattığına göre, bu sırada otobüse binmek için bastonu ile ön kapıya yaklaşan Ali Rıza Çivi isimli vatandaşın ayağı kaldırımın kenarındaki baba direği adı verilen taş dubaya takılınca yere düştü. Başı yere çarpan Çivi’nin kaşı, çarpmanın etkisiyle yarıldı.
Bunun üzerine otobüs şoförü Anıl ve vatandaşlar Çivi’ye yardımcı olmak için seferber oldu. Ambulansın da çağrıldığı olay yerinde belediye şoförü Anıl Bey, ambulans gelene kadar Çivi’nin yanından ayrılmayarak yakından ilgilendi. Sağlık personelinin ilk müdahalesinin ardından Ambulansla Meram Eğitim ve Araştırma Hastanesine kaldırılan Çivi’nin durumunun iyi olduğu bilgisi alındı. Otobüs yolcuları ise çağrılan takviye otobüslere aktarılarak ulaşımları sağlandı.
SÖZ YUSUF YİĞİT’TE
Geçen günkü başkan konuk yazımıza olumlu olumsuz pek çok tepki aldık bu yazımıza yorumları sürekli devam ediyor.
Geçen gün Adnan Bey’in yorumunu yayınlayınca yine konu farklı yerlere gitti şimdi Yusuf Yiğit rumuzlu okurumuzun yorumuyla artık bu konuyu kapatmak ve fazla uzatmak istemiyorum;
“Uğur Bey okuyucu yorumlarına yer vermeniz kendi hakkaniyet tartınız açısından tutarlı olabilir ben de yer vermek isterseniz diye bir yorum yapmak isterim ama yorumları yayınlarken asgari akıl ve ayakları yere basma gibi bazı konulara dikkat etmek memleket için ömrünü vakfeden insanların hevesinin kırılmasını engeller. Mesela küçük bir araştırmayla gördüm ki Serbest Bölge Aralık 2017’de resmi gazetede ilan edilmiş serbest bölge şirketi kurulmuş. Yine mesela TBMM resmi sayfasında komisyonlarda ve kürsüde yaptığı konuşmalarının metinleri bile var. Milletvekili iken eğriye eğri doğruya doğru dediği mesela şeker özelleştirmesi gibi haberlerin daha mürekkebi bile kurumadı. Konya’da ben de meydandaydım, Cumhurbaşkanının sağ tarafındayken pancar parası 300 TL açıklandı. O borç morç işine hiç girmiyorum o zaten tam bir geyik muhabbeti yıllardır bir türlü batıramadılar. Malum çakallar istiyor diye aslanlar ölmez…! Adnan …… Beyin yorumlarını okuyunca aklıma bir fıkra geldi; Adamın biri “kurban” mevzuunu anlatıyormuş: "çocuğu olmayan Hz. Davut, Allah'a dua etmiş, 'ya Rabbi bana bir kız çocuğu ver, onu sana kurban edeyim' demiş. Dua tutmuş, Davut, kızının adını Ayşe koymuş, gel zaman git zaman, çocuğun kurban edileceği zaman gelmiş, Hz. Davut kızı yatırmış, tam boğazını kesip kurban edecekken, Azrail, gökten bir keçiyle çıkagelmiş, 'kızı bırak, al bu keçiyi kurban et' demiş"! dinleyenlerden biri dayanamamış: "yahu bunun neresini düzelteyim; Hz. Davut değil Hz. İbrahim; kız değil erkek; Ayşe değil İsmail; Azrail değil Cebrail; keçi değil, koç" .....
………..
SİS KONYA’NIN KADERİ OLMUŞTUR
Son yıllarda şehrimizde havaların soğuması ile bu aylarda kışın ardından da havalar ısınırken yine geçiş mevsimlerinde hava kirliliği ile birlikte şehrimizin üzerine çöken kalın siz tabakasını kimse inkar edemez değil mi?
Şehri yönetenler, siyasiler sorumlu insanlar gerekçesi ve bahanesi ne olursa olsun artık sis vardı yoktu hava kirliliği vardı yoktu ne derlerse desinler; ulaşımın ulaşılamayan hale gelmesi artık bizler için, sizler için kısaca Konya ve Konyalı için kötü, kara, aynı zamanda da bu yüzyılda gelişmiş bir şehir adına utanç verici bir hal almış durumda tam gaz ilerlemeye devam ediyor.
Bilmiyorum yetkililer, siyasiler bu konuda parmaklarını oynatıyorlar mı_
Ama bildiğim şahit oldum ve artık basında da haber olarak ayyuka çıkan Konya’da sis yüzünden uçak seferlerinin iptal olması İstanbul uçaklarının Konya’ya inememesi Konya’dan İstanbul’a gidecek uçakların da Konya’dan kalkamamasına Allah rızası için bir kişi “yeter” desin bir kişi “dur” desin.
Bu nasıl bir vurdumduymazlıktır bir şehrin ve bu şehrin insanlarının kaderi böylesine ucuz mudur?
Bakın insanlarımız bu mevsimde, karda kışta İstanbul’a gezmeye ya da İstanbul’dan Konya’ya turistik seyahat yapmaya gelmiyorlar ya hastaları var ya iş güç görüşmesinde ya ekmek aş derdindeler hatta bu iptal edilen uçaklarla bağlantılı olarak yurtdışına giden ve yurtdışından gelecek aileler havaalanlarında sefil, perişan durumdalar.
Konya yönetenler devlet hava meydanlarının yetkililerine neden site uçaklara indirecek ve siste uçakların güvenli bir şekilde kalkışını sağlayacak cihazın devreye girmesi için hiçbir gayret göstermezler.
Artık hiç kimse bizim aklımızla oynamasın yok Konya’nın coğrafik yapısı çanak biçiminde yok rüzgâr ve sirkülasyonlar olmuyor bunun için de Konya’da sonbahar ve ilkbahar mevsimlerinde hava sıcaklıklarından oluşan fark ile siz Konyalının kaderidir bu böyle olacak demezsin, bu işin sorumlusu vebali kimdedir.
Bırakın Karadeniz’i, Akdeniz’de doğuda, batıda, Orta Anadolu’da İç Anadolu’da her yere bu hava şartlarında uçaklar inip kalkarken Konya’nın bu makus tarihinin yenmesi için kim kılını kıpırdatacaktır.
Son 15 günde iptal edilen uçak seferlerinin sayısını bir araştırın havaalanlarından yetkililerden sorun ailelerin genciyle yaşlısıyla kadınıyla kızı ile rezilliğini bir anlasınlar. Ben her yıl bu mevsimlerde bu yazıyı yazmaktan utanır hale geldim. Şehir ve şehir insanı her şeyin farkında ama bu şehrin güzel insanlarının elini kolunu bağlayan sadece ve sadece Reis’e olan sevgi ve inançtır.
Ben bunu bilir, bunu söylerim.
GÜNÜN OKKALI SÖZÜ
Bilgi, farklıları bilmek demektir.
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Kul hakkına girerek kendi menfaatlerimizi korumak kollamak ve kabahatlerimizi örtme adına kararlar vermenin vebalinin ağır olduğunu idrak edebildiğimiz zaman daha iyi adam oluruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.