Dış Politikamızı Gözden Geçirme Zamanı
Küçüklüğünüzde, Sadık Şendil tarafından yazılmış, tiyatrolarda sahnelenmiş, sinemaya da uyarlanmış “Yedi Kocalı Hürmüz” filmini izlemişsinizdir. Filmde, Hürmüz değişik meslek erbabından altı kişiyle gizlice evlenmiştir. Evlendiği her erkeği haftanın bir günü ağırlayan ve onları hoş eden Hürmüz’ün gözü ve gönlü yedinci kocadadır. Berber kocasının dükkanında gördüğü doktora aşık olur. Bir hastalığını bahane ederek doktorun da evine gelmesini sağlar. Doktor da Hürmüz'e aşık olur. İkili, tüm engelleri aşarak evlilik yolunda adım atarlar.
Mizahi bir şekilde işlenen bu tür bir evlilik şeklinin ne dinde ne ahlakta ne de örfte yeri vardır ve tasvip edilmez. Çünkü bu tür bir evlilik aile yapımıza terstir. Değil yedi kişiyi idare etmek, bir başkası ile aldatmak bile affedilemez. Böyle bir evliliğin en hafif sonucu boşanmadır. Ki çoğu aldatmalar öldürme ile sonuçlanır.
Yedi Kocalı Hürmüz filmindeki Hürmüz'ün yedi kişiyi idare etmesini unutmadan, bu filmi şimdilik bir tarafa bırakalım. Dış politikaya gelelim. Zira ben dış politikamızı Yedi Kocalı Hürmüz'e benzetiyorum. Ne alaka demeyin.
Birinci Dünya Savaşından sonra savaşın galipleri, sadece Osmanlı’yı parçalamakla kalmadılar. Bizden kopardıkları topraklar üzerinde, küçük küçük devletçikler kurdurarak kendilerine bağladılar. Bize de bu küçük Anadolu toprağını bırakırken tam bağımsızlık vermediler. Yönümüzü Batı'ya çevirmemizi, kendileriyle birlikte hareket etmemizi bizden istemediler, dayattılar. İkinci Dünya Savaşından sonra oluşan iki kutuplu dünyada, başını Sovyetlerin çektiği Varşova Paktına karşı ABD'nin başını çektiği Batı blokunda saf tutma rolü verildi bize. Bu rol “Ben bu rolü beğenmedim, ben oynamıyorum artık, rolümü değiştiriyorum” şeklinde bize bırakılmış ihtiyari bir rol değildir.
Bakmayın siz, sınırları belli bir vatanımız ve üzerinde dalgalanan bir bayrağımız olduğuna... Biz bağımsız bir ülke falan değiliz. Göbeğimize kadar Batı'ya ve ABD'ye bağlı ve bağımlıyız. Kendi göbeğimizi kendimiz kesecek şekilde kendi kendine yeten ne güçlü ekonomimiz var ne savunma sanayimiz yeterli ne teknolojimiz ne de bize kol kanat gerecek güçlü bir ülkeyiz. Kısaca bize biçilen rol, sınır ötesinde inisiyatif alan lider ülke olmak değil, uydu devlet olma rolüdür. Onların ürettiğini alan, onların verdiğiyle yetinilmesi gereken bir pazar olmaktır. Hal böyle iken sınır ötesinde inisiyatif almak, bölgesel güç olmaya çalışmak, haksızlıklara karşı çıkmak, bölgede ben de varım demek, bizim için ateşten gömlek giymektir. Aynı zamanda bize biçilen bu rolü beğenmeyip kutup ya da cephe değiştirmeye kalkmak da kefen giymektir. Yakın tarihimizde yapılan 60 ihtilalinin, Batı'dan/ABD'den umduğunu bulamayıp yönünü Sovyetlere/Rusya'ya çevirmeye yönelen Adnan Menderes'e karşı yapıldığı söylenir.
Bütün bunları niye anlatıyorum. Türkiye son yıllarda Batı'dan ve yeterince ilgi ve alaka görmedi. Yalnız bırakıldı. “Stratejik ortağımız” tarafından defalarca hançerlendi. ABD/Batı/NATO zor günümüzde yanımızda yer almadı. Türkiye yönünü Rusya’ya çevirdi, ikili ilişkileri artırdı. Sonuç, ABD ve Batı'dan sonra İdlip konusunda Rusya'dan da büyük bir darbe yedik. İdlip sahasındaki askerlerimize yapılan saldırı sonucunda yazıyı kaleme aldığım saatlerde Hatay Valisinin açıkladığına göre 33 askerimiz şehit düştü. 32 askerimiz de yaralı. Türkiye, geç saatlerde “Ülkemizde yaşayan Suriyeli göçmenler kara ve deniz yoluyla gitmek isterlerse engel olunmayacağını” açıkladı. İdlip sorunu nasıl çözülür, bize bedeli ne olur, bizi bir savaşın içine çeker mi? Bunu zaman gösterecek.
Görünen o ki dış politikada Türkiye’nin ABD ve Rusya arasında izlediği denge politikası çökmüştür ve yalnızız. Maalesef hem Rusya hem Batı ile hareket etmek bize yaramadı. Ben işte bu durumumuzu -kızacaksınız ama- “Yedi Kocalı Hürmüz'e benzetiyorum. Tekrar ediyorum, teşbihte hata olmaz...
Allah rahmet eylesin şehitlerimize. Yaralılara da acil şifalar diliyorum. Başta ateşin düştüğü haneler olmak üzere milletimizin başı sağ olsun. Allah ülkemizin yardımcısı olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Barbaros Bey yazınıza katılamıyorum, benzetmelerinizde bence olmamış, ABD ve Rusya verdikleri sözlerde durmuyorsa bunda suçlu bizmiyiz, koca koca devletler verdikleri sözlerde durmuyorlar, üstelik ordumuz idlibe girmeseydi orda bir terör devleti kurulacaktı, şehitlerimiz boşa şehit olmuyor, orda kurulacak bir terör devleti yarın öbür gün antep, hatay, urfa, kilis ve diğer şehirlerimize saldırmayacakmı, biz sonuna kadar orda olmalıyız, şehitlerimiz ülkemizin bugünü ve yarını için şehit olmaktadırlar. Ayrıca denge politikası yürütmek birine körü körüne bağlı olmaktan her zaman daha iyidir.
Yanıtla (4) (0)Memet Çavuş Bey, yazıma ve benzetmeme katılmadığınızı belirten yorumunuzdan sonra yazımı tekrar okudum. Doğrusunu isterseniz yazının içeriğini ve benzetmeyi ben de beğenmedim. Bu yazıyı “Çok şehidimiz” var haberlerinin fısıltı şeklinde yayıldığı, hayat valisinin önce 9, ardından 21, az sonra 29 ve sonra 33 şehit ve 32 yaralımız var” açıklamasını yaptığı gece, gecenin haleti ruhiyesi içerisinde sıcağı sıcağına kaleme aldım. Tamamen duygusal bir yazı. Kolay değil, 33 şehit birden verdik bir gecede. İçimde şehit sayısının daha da artacağına dair bir endişe vardı. Böyle bir atmosferde yazıp gönderdiğim bir yazıdır. Cumartesi yayımlanması gerekiyordu, pazartesi günü yayıma verildi. Bugün olsa böyle bir yazı yazmazdım. Şehitlerimiz yüreğimizi burksa da ilk güne göre soğumaya yüz tuttu. Duyarlılığın için teşekkür ediyorum.
Yanıtla (0) (0)Mesele vatan ve batanı korumak ise değil 33, belki de daha fazla şehit vereceğiz. Çünkü etrafı ateş çemberi olan bu ülkede yaşamak kolay değil. Mutlaka bir bedeli olacak. Türkiye’nin Suriye’de sınırımıza paralel uydu bir terör devleti kurulmasına karşın Suriye’de inisiyatif almasını yerinde bir karar olarak görüyorum. Zamanında inisiyatif almamanın bedelini Irak işgalinden sonra çok çektik. Irak tamamen bir terör yuvası oldu. Gözümüzü kapar, içimize kapanırsak Suriye’de ikinci bir Irak olacak. Üstelik Suriye’deki PKK Irak’takine göre daha bir organize. Allah ülkemizin yardımcısı olsun.
Cevabınız ve sağduyunuz için teşekkür ederim.
Yanıtla (0) (0)sukünet
Yanıtla (1) (0)Eyvallah, teşekkür ediyorum.
Yanıtla (0) (0)