Kaldırımlarla Aranız Nasıl?
Mecbur kalmadıkça arabaya binmem. Fırsat buldukça yürürüm. Yürümeyi seviyorum.
Yollara paralel bir şekilde taş, kilitli taş, mermer gibi şeylerle hafif yüksekçe yapılmış yaya yolu dediğimiz kaldırımlar, araç trafiğinin yoğun olmadığı tenha yollar, mahalle araları ve bazı parklarda bulunan yürüyüş parkurları yürüyüş için ilk akla gelen yerlerdir.
Çarşı merkezlerinde bulunan kaldırımlar insan yoğunluğu bakımından kalabalık olduğu için seri yürümeye çok müsait değil. Her yerde yürüyüş parkuru yok. Geriye mahalle aralarında bulunan sokak ve caddeler kalıyor. Sokak kaldırımları, buraya kaldırım yaptık anlamında öylesine yapılmış süs kaldırımlardır. Üzerinde yürünmez. Çünkü daracıktır. Geniş kaldırım yapılmaya kalkılsa orta yerde zaten yol kalmaz. Yürümek için geriye mahalle aralarından geçen alternatif yolların kaldırımları kalıyor. Çünkü bu yolların kenarına yapılmış kaldırımlar biraz daha geniş. Öyle ya! Yollar araçlarınsa kaldırımlar da yayaların.
Yayalara ait bu geniş kaldırımlara rağmen kaldırımlarda yürümek maharet ister. Yürümek için bol zigzag çizmek zorundasın. Çünkü kaldırımlarda yürüyen yayanın dışında ne ararsan var: Aynı hizada olmayan ağaçlar, özel mülkün bahçesinden sarkan ağacın dalları, yönlendirici ve bilgilendirici trafik levhaları, beton direk, demir direk, ağaç direk, elektrik ve telefon kutuları, kaldırımın tam ortasına gömülmüş çöp konteynırları, kaldırıma araç konmasının önüne geçmek için kaldırım üzerine sabitlenen demir dubalar, yönlendirici okul levhaları, reklam panoları, otobüs durakları, kaldırımda bisiklet sürenler vs. Birkaç sene öncesine kadar esnafın kaldırım üzerine teşhirlik ürün koyma modası vardı. Belediyelerin sıkı denetim ve uyarıları sayesinde bereket şimdi kaldırımlara teşhirlik ürün konmuyor. Kaldırım üzerinde tüm bunları görmeye alıştık. Bu yüzden kaldırıma çıkınca dümdüz gitmen mümkün değil. Sürekli sağa, sola sapman gerekecek. Hafif bir dikkatsizlik kaldırım üzerindekilerden birine çarpman demektir. Hepsine dikkat etsen bile sağdan gitmeyip sana çarpacak gibi tersinden gelen, hiç istifini bozmayan tipler çıkıyor karşına. Bu cinslere yol vermek için araçların seyrettiği yola inmen gerek. Zaman zaman çökmüş kaldırımlar, taşı çıkmış veya taşı oynayan kaldırımlar da eksik değil.
Yaya yolu diye bildiğimiz kaldırımları bizim milletimiz bir başka amaçla daha kullanıyor: Kaldırımlara aracını park ediyor. Kimi enlemesine, kimi boylamasına aracını koyuyor. Bu, diğer yürümeye engel kaldırım işgallerine rahmet okutan cinsten. Çünkü geçemezsin. Bu durumda yapacağın tek şey yürümeye devam için yola inmek. Yolun kenarına inmek de yeterli değil. Ta yolun ortasına, araçların vızır vızır geçtiği yere kadar kendini tehlikeye atarcasına inip yürümelisin. Çünkü yolun kenarında da park edilmiş diğer araçlar var. Tüm bunları yaparken yani geçip giderken hem kaldırım üzerindeki hem de kaldırıma paralel park edilmiş araçlara azami gayret göstermek gerek. Çünkü araçlar pahalı ve önemli. Bir yaya olarak ben kimim ki... Kaldırımlar ve yol kenarları işgal altında olduğundan dolayı yürümek için önden ve arkadan araç çarpsa ne olur. Önemli olan araçların zarar görmemesidir.
Hasılı bu ülkede yürümek zor mu zor, mesele mi mesele. Bu yüzden yayaların yürümesine engel olacak şekilde kaldırımlar bu şekilde amacı dışında kullanılıyor ve buna engel olunamıyorsa en iyisi kaldırımları kaldırmak. Başka da aklıma bir şey gelmiyor.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.