Doktorlar Veryansın Ediyor, Soru İşaretleri Artıyor
Hastanelerin durumu, doktorların durumu, hastaların durumu… Son günlerde yoğun bir şekilde bunları sorguluyorum.
Diğer illerde uygulamalar nasıl, Konya’da ne eksik yapıldı sıkıntı ne; bununla ilgili doktor, hasta, yönetici kimi bulsam konuyu açıyor ve bildiklerini, gördüklerini dinliyorum.
En nihayetinde bir kanaat oluştu. Buna geleceğim.
Konya’da bir şeyler ters gidiyor. Yanlış gidiyor. Burası bir gerçek. Zira ilk 5’te olmanın suçunu sadece vatandaşa yüklemek acımasızlık olur. Kaldı ki Konya birçok şehre göre hem eğitim hem kültürel seviyesi olgunlaşmış bir şehir…
1 Haziran’a kadar yurtlardaki hastaları saymazsak yerel halkta ciddi bir durum söz konusu değildi. Hazirandan sonra sanki patlamak için bekleyen bomba harekete geçti. Bir tsunami gibi hasta sayıları biranda fırladı.
Konya’da pandeminin ana yükünü çeken kurumlardan birinde aktif nöbet tutan 13 uzman acil doktoru olduğunu öğrendiğimde bu işin vahametini bir kez daha anladım. Her ay onlardan birinin testi de pozitif çıkıyormuş. Normal poliklinik hastaları dahi covid acile geliyormuş. Tabi bu ekip görevlendirmelere göre şehirdeki hastanelerde hem Covid Acil hem de Covid yoğun bakım ünitelerinde çalışıyormuş.
Haliyle hasta sayısında yoğunluk oluşuyor. Hatta test için bekleyen sağlam kişi ile Covidli kişinin aynı ortamda kalması sonucu sağlam olan da hastalanıyor.
Testlerde uygulanan kota; acil vakalarda ve adli vakalarda farklı sorunlar oluşturmaya devam ediyormuş.
112 derseniz ayrı bir sorun şuanda. Boğazı ağrıyan da midesi bulanan da ambulans çağırıyor. Bazı hastalar pozitif şekilde geliyor. Bu kez evlerine dönmeleri sorun oluyor.
Diğer şehirlerde doktor havuzları oluşturulmuş. Yani mesele 8-10 kişinin sırtında yürümüyor. Dün pandemi başladığından beri ölen sağlık çalışanı sayısı 50’yi geçti.
Ayrıca özellikle evde doktor kontrolü ve aile hekimi gözetimi uygulamalarına geçilmiş. Konya’da da hastanelerinin yükünün azaltılması için bu tür şeyler artırılabilir.
Bunların yanında şehrimizi yönetenlerin alacağı bazı radikal kararlar var. İyi niyetle evlerine gönderilen pozitif hastalar söz dinlemiyorsa yurt faktörü devreye girmeli.
Evet, biz bir Çin değiliz. İnsanların üzerine kapılarını kilitleyecek halimiz yok. Ancak umrecilere yapıldığı gibi kurallara uymayanlar için yurtların yeniden gündeme gelmesi Konyalının sağlığı için oldukça önemli…
Tüm bunların yanında, Konya’da hastane yönetimleri ile İl Sağlık müdürlüğü arasında bir kopukluk olduğunu düşünen bir kesim var. Diğer şehirlerdeki uygulamaların bu yüzden Konya’da biraz daha geç hayata geçtiğini söylüyorlar. Ortada bir organizasyon sıkıntısından bahsediliyor. Nerden bakarsanız bakın soru işaretleri artıyor. Bu sorun ile ilgilenecek kişiyi sanırım hepimiz tanıyoruz!
DEVA MI GELECEK Mİ?
Başlığın yanlış anlaşılmaya müsait olduğunun farkındayım. Ancak siyasetle ilgilenenler için ince bir çizgi bu. Takılmadan devam edelim.
Hafta sonunda Gelecek Partisi Konya’da il kongresini gerçekleştirdi. Daha evvel açıklanan yönetim listesi resmileşmiş oldu. Gelecek Partisi ve Konya ile ilgili söyleyeceklerimi daha evvel paylaştığım için yeni bir şey eklemeyeceğim.
O günden bugüne Deva Partisi ortaya çıktı. Konya il yönetimi kuruldu. Binalarını tuttular ve faaliyete geçtiler.
Ulusal medyadan da hem Gelecek Partisi’ni hem de Deva Partisi’ni takip ediyorum.
Ana argüman olarak Sayın Cumhurbaşkanı ile daha evvel yaşadıklarını ortaya dökmekten öte bir söylem gelişimi yok. Oraya ne kadar vurursak o kadar taraftar toplarız düşüncesi hâkim.
Evlilikler tatlıdır. Erdem ise boşandıktan sonra yatak odasının BBG evine çevrilmemesidir.
Konya’da her iki parti yönetiminde de tanıdığımız dostlar var. Geçmişteki Başarı, güç ve çap dengesinde değerlendirme yaparsak; Gelecek, Deva’ya göre Konya’da çok daha önde görünüyor. Bu partiler işin şuanda teşkilatlanma evresinde olduğu için daha fazlasını söylemek doğru değil. Teşkilatlanma olarak baktığımızda ise Gelecek Partisi Deva partisine göre çok daha önde ve ufuklu hareket ediyor.
ÖZEL OKUL AÇILACAK DEVLET OKULU BAKACAK MI?
Eğitimle ilgili Bakan Ziya Selçuk Bey’in tüm açıklamalarına ve uyarılarına rağmen kafa karışıklığı devam ediyor. Bakan Bey özellikle dünkü cümleleriyle yüz yüze eğitimin sıcaklığıyla online eğitimin soğukluğunu en net şekilde ortaya koydu. Bakan ‘her yer açık tek sorun okullar mı’ eleştirisini ciddiye alıyor ve okulları açmak için elinden geleni yapıyor. Lakin iş sadece Bakan Bey'le bitmiyor.
Evet, kafeler restoranlar açık, düğünler nişanlar serbest. Fakat bu alanlarla ilgili özgürlük söz konusu. Yani isteyen gider isteyen gitmez. Okullar ise zorunlu alanlar. Kronik hastalığı olanlar var. Sadece çocuk olarak düşünmeyin evdeki diğer fertleri ve çocukların taşıyıcı özelliğini de düşünün.
Kendimize ‘kayıp nesil mi ölü nesil mi’ sorusunu bir kez daha soralım. Eğitimin telafisinin her türlü yapılabileceğini unutmayalım.
Özel okullar malumunuz önemli ticarethanelerdir. Çarklarının dönmesi gerekiyor. Devlet okulunda 30-40 olan sınıf mevcutları orada 15-20 civarında. Servis işini ailelerin çocuklarını kendilerinin getirip götürmesi yoluyla çözmeye çalışıyorlar. Yemek için ise ekstra gayretliler. Belli şartları sağlayan özel okullar için Milli Eğitim yüz yüze eğitim izni veriyor. İlk etapta 1.- 5. – 8. ve 12. sınıflar başlayacak.
Tabi vaka çıkan ve yayılan okulların karantinaya alınacağını ve yüz yüze eğitimin duracağını şimdiden bilmeleri gerekiyor.
Halk arasında bu durumun özel - devlet ayrımının yeniden ciddi şekilde sorgulanmasına neden olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.