Er Ona Derler Ki…
Büyüklerimiz; “Er ona derler ki, sözü gönlünün arkasında olur / Sözü gönlünün önünde olanlardan her şey umulur.” demişler.
Burnumuz havada, gurur ve kibrimizden sağımızı-solumuzu göremeyecek bir halde olduğumuz için, ne büyükleri, ne deyimleri, ne de atasözlerini duyacak halimiz var!
Birde evlere şenlik olarak çok meşgulüz!
Böyle şeylere ayıracak zamanımız filanda olmaz!
Telefon konuşmalarını bir dinleseniz, bu meşgul olmanın ne anlama geldiğini öğrenememişlere yardım edesiniz bile gelir.
Hele birde şu olmadı, şu bitmedi, şu yetmedi yakınmalarını dinlersiniz, oturup onlarla beraber ağlamaktan kendinizi alamazsınız!
İşin hakikati arkadaşlar çok güzel oynuyorlar, göz boyamada, ajitasyonda üzerlerine yok!
Pireyi deve, habbeyi kubbe yapma konusunda ellerine kimse su dökemiyor.
Varsa yoksa kendileri!
Önce can, sonra canan demişler ya…Bunlarda önce can, canı çıktıktan sonra akıllarına gelirse canan!
Özel hayatlarından, yaşantılarından standartlarından taviz verme gibi bir niyetleri yok!
Yalan, atlatma, göz boyama gani…
Er olma ve söz konusunda ise, evvelallah mangalda kül bırakmıyorlar!
Kendilerini tanıtma ve tanıttırma konusunda her biri uzman!
Bunlardan bir şey istediğinizde ise işiniz kül!
Haliniz duman!
Hele birde bunlara bel filan bağlamışsanız, inanın sürünürsünüz de dönüp bakanınız olmaz.
Duysalar da o kim diye dönüp bakmazlar bile…
Egolar tavan yapmış, egoistlik ve kendilerini düşünme önceliği anlatılır gibi değil!
SÖZÜ GÖNLÜNÜN ARKASINDA OLANLARLA İŞİMİZOLMAZ!!
Nedendir bilinmez, biz sözü gönlünün arkasında olanların değil, sözü gönlünün önünde olanların peşinden gidiyoruz. Favorimiz onlar, hayranlığımız onlara!
Delisi dışında,
Medeni cesareti yüksek,
İçinden geldiği gibi konuşan,
Sondan söyleyeceğini önden söyleyip geçen,
Söylemek isteyip de söyleyemediklerimizi söyleyen,
Diye özellikler yüklediğimiz edepsizleri,
Münasebetsizleri,
Densizleri, haddini bilmeyen hadsizleri el üstünde tutuyoruz!
Ortalık bunlardan ve bunların taklitlerinden geçilmiyor.
Başınızı nereye çevirseniz bu saydıklarımızdan birkaç tane var!
Sözü gönlünün arkasında olan, er olan erleri sevmiyoruz. Hatta hazzetmiyoruz. Onlarla olan selam-sabahımızı çoktan kesmişiz.
Gerçekleri ve hakikatleri duymak gibi isteğimizde yok zaten!
Yalan olsun, güzel olsun, beni eğlesin, günü yalanlarla oyalanıp geçireyim, yarını da, yarın geldiğinde düşünürüz diye bir felsefe geliştirmişiz.
KEŞKE NEYİ ARADIKLARINI BİLMİŞ OLSALARDI?
Aldatmak, atlatmak, kandırmak, inkar etmek, tokatlamak, haksızı haklı çıkarmak, masumun, mazlumun elinde ne varsa çekip almak, söz verme konusunda, o gün verdim, bugün geri aldım, başlatma sözünden diye meydan okumak, sözü gönlünün önünde olanların uyguladığı yöntemler.
Bu günlerde en büyük sıkıntımız sözle alakalı.
Cafcaflı, fiyakalı sözleri kalkana benzetmiş, aslımızı, özümüzü, sözümüzü gizliyoruz!
Aynen devekuşlarının gizlediği gibi!
Saklanınca bulunamayacaklarını, anlaşılamayacakları sanıyorlar!
Kendilerinden başka akıllı, kendilerinden başka zeki, kendilerinden başka maharetli kimse yok iddiasındalar!
Hz. Mevlana diyor ki, “can konağını aramadaysan, cansın; Bir lokma ekmek arıyorsan ekmeksin, bir damla su arıyorsan susun, zulmün peşindeysen zalimsin, aşkı arıyorsan aşıksın, gönlün neye kapılmışsa O’sun sen. Şu nükteyi biliyorsan, işi biliyorsun demektir: “Neyi arıyorsan O’sun sen.”
Keşke, neyi aradıklarını bilmiş olsalardı?
Günü kurtaran, günü ve o anı yaşamaktan başka hiçbir amacı, hedefi ve gayesi olmayanlarla ne konuşacaksınız?
Gönül almayı bilmeyen, teşekkür edemeyen, sağ ol dahi diyemeyen, gurur ve kibirden arınmayan nefislerin, yıkmadığı, paramparça etmediği ne kaldı ki?
HATIR-GÖNÜL YOK! SEVGİ SAYGI YOK! BÜYÜK-KÜÇÜK YOK!
Pandemi döneminde, ambulansların artık sayısını takip edemediğimiz siren sesleri, artan vakalar, ölüp giden yakınlarımız, dostlarımız bize ibret olmuyor.
Yine bildiğimizi okumaya devam ediyoruz.
İnsan, eğer ölümlerden de ders almıyorsa, çıkarmıyorsa nereden ders alacak, nasıl ders çıkaracak?
Hatır-gönül yok! Sevgi saygı yok! Büyük-küçük yok! Ana-babaya karşı nezaket, anlayış yok!
Kim bunlar?
Yeni nesil insan tipi! Ruhları olmayan, yalnızca kendileri için yaşayan, egolarının zırhı delinmedikçe akılları başlarına gelmeyecek olan yeni bir tür!
Egoları öylesine başlarını döndürmüş ki, kendileri dışında kalanları karınca gibi görüyorlar!
Grip karşısında, diş ağrısında yalpalayanlar! Pandemi karşısında tir-tir titreyenler!
Kendilerini koruma adına trajikomik hallere düşenlerde onlar!
Değişik bir şımarıklık! Değişik bir kendini beğenmişlik!
Sözlerinin gönüllerinin önünde olması handikapları. Onlar bu özelliği, kendilerine tanınmış bir ayrıcalık olarak görüyorlar.
İnsanlara tepeden baktıkça ve bunu karakterleri gereği dışarı vurdukça, foyaları ve boyaları ortaya çıkıyor. Hele birde rüzgar tersine dönmüşse, yelkenler inmiş, madden çöküş başlamışsa, sinmiş, korkmuş, ürkmüş, süt dökmüş kedi gibi hallere bürünüyorlar. Tehlike geçince de, eski hamam, eski tas! Nasıl bir şahlanış, nasıl bir ayağa kalkışsa artık! Ağladıkları, sızladıkları günleri anında unutuyorlar!
BU İNSANLARDAN KİMSE GÜZEL BİR SÖZ İŞİTMEDİ!
Akşama kadar yalan söyleyenler bunlar. Göz boyayan, laf cambazlığı yapan bunlar. Olduğundan fazla görünmeyi sanat edinmiş olanlar da bunlar. Bu insanlardan kimse güzel bir söz işitmedi! İşittiyse de insanları kullanma adına işitti. İş bitti, insanlara varken kendini yol dedirtti böyleleri…
İnsanlar bunlardan güler bir yüz görmedi! Tebessüm ise binde bir!
Bu insanlar her yerde var.
Ailenizin içinde, hısım akrabanın arasında, ticarette, işyerlerinde, siyasette…
Bu insanlar bulundukları ortamı geriyor! Kimyasını bozuyor.
Bunlara katlanmak zorunda mıyız diye ister istemez soruyorsunuz!
İşin daha garibi… Hayranları kıyamet gibi! Onlar gibi olmak isteyenlerin haddi-hesabı yok!
Efendi, dürüst, terbiyeli, ağzından nezaketsiz tek bir kelime çıkmayanların yanında ise kimse yok.
Bu insanların nesine hayransınız?
Pabuç gibi dillerine mi?
Küfürbazlıklarına mı?
Edepsizliklerine mi?
Kuralsızlıklarına mı?
Büyük küçük tanımaz tavırlarına mı?
Aslında olduğu gibi kabulümüz diyeceksiniz de, şimdilik kaydıyla diyemiyorsunuz! Çok yakında onu da dersiniz!
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.