Erol Sunat

Erol Sunat

Saltanat Hikayesi

Saltanat Hikayesi

Uzun uzun zaman önce memleketin birinin bir şehrinde hırslı gözü mevki ve makamda olan bir Bey hatunu varmış. Uzun yıllar çocukları olmamış. Sonunda bir erkek evlatları olmuş. Bey kurbanlar kesmiş, fakir fukarayı doyurmuş. Aradan birkaç sene geçmiş. O iyi niyetli, herkesin sevdiği, Allah başımızdan eksik etmesin dediği Bey, bir gece ansızın ölmüş. Memleketin Sultanı şehre gelmiş. Bey hatununa, Bey demiş, benim çok sevdiğim bir dostumdu. Oğlu oğlumdur. Oğlunu yanıma alıyorum. Seni de bu şehri yönetmeye vazifeli eyledim. Yalnız her ne yapacaksan bana danışmadan yapmayacaksın. Halka zulmetmeyeceksin. Ahali, Bey zamanında nasıl yaşıyorsa hayatına öyle devam edecek. Sultan üç yaşlarında olan Bey oğlunu almış yanına çıkmış gitmiş şehirden.

Bey hatunu ilk aylarda ahaliye öyle güzel davranmış ki, ahali biz yanılmışız demişler. Bu hatunun aslı gaddar ve kindar bir aileden geliyor. Bunun gaddar dedesi, isyankâr bir adamdı. Bir ara zorla Bey oldu. Kellesi gitti. Aile, Beyliği ele geçirmeye ant içti. Beyle evlendiğinde de aynı tereddütlere sahiptik, lakin Bey bu hatuna âşık oldu, onunla evlendi. Yalnız çözemediğimiz bir şey var, Sultan, Bey oğlunu o yaşında neden aldı gitti? Ahali bu soruları bir müddet daha sorduktan sonra soruların üzerini zaman küllendirmiş.

Bey Hatunu, şehrin gelişmesi için elinden geleni yapıyormuş. Aradan iki yıl geçmiş. Bey hatununa uzaktan akraba bir Bey oğlu talip olmuş. Bey oğlu öyle zenginmiş ki, zenginliği anlatılırken, zamanın Karun’u diye anılırmış. Bey oğlu ben demiş, Bey olmak falan istemem. Ben gençken bir tek seni sevdim. Baban olmaz dedi. o günden beri kimseyle evlenmedim. Babanla konuştum. Yine olmaz dedi, ancak kendi rızası olursa da karışamam diye ekledi.

Bey Hatunu, seni bilirim demiş, ancak, seninle evlenmek için Sultanın izni gerekir. Bir ikincisi de asla Beyliği istemeyeceksin. Beylik benim. Ne zaman ölürüm bilmem, amma ölene kadar da Beyliği kimselere vermek niyetinde değilim. Bu oğlum bile olsa…Bey hatunu, atlamış atına varmış Payitahta Sultanın huzuruna. Sultanım demiş, anlatmış meseleyi. Sultan, Beylik demiş sende kalacak. Kocan aklından Beylik geçirirse, bu hem evliliğinin hem de onun hayatının sonu olur. Şimdi var git oğlunu gör. Bey hatunu oğlunu görmüş, birkaç gün sonra da Payitahttan ayrılmış. Ahali bu evliliğe pek bir akıl sır erdiremese de neler olacağını merak etmeden duramamışlar.

Bey oğlu damat, bir süre sonra varmış kayınpederinin yanına, babam demiş senin etrafında akrabadan kabiliyetli, iş bilir, aklı çalışır, pratik zekalı kim varsa bir kısmını benim yanıma, bir kısmını da kızının yanına alalım. Böylece Beyliği kontrol edersin. Ben de benim yanımdakilerle uzak diyarlarda ticaret yaparım. Hem uçan kuştan haberimiz olur hem de kızın yükümü hafiflettiler sanır. Beyliği istemiyor musun? Hatun, bu işi anında sezmiş, dönen dolapları fark etmiş. Kocasına senim demiş niyetin ne? Bir taşla kaç kuş vuracaksın? Bu şehirde tesis ettiğim saltanatı ne sana ne de Bey olma hırsıyla yanıp tutuşan babama yâr etmem.

Ahaliden her şeye ilgisiz olduğu bilinen biri toplamış olduğu malumatı almış gitmiş Payitahta. Şehirde herkesten şüphe etseler, üzerine yemin bile etseler kimse o adamdan şüphe etmezmiş. İşte o adam her kimi gördüyse görmüş, yine geldiği gibi sessizce geri gelmiş şehre. On gün kadar sonra Sultan, Hatunun kocasını ve babasını Payitahta çağırmış. Bir daha o ikisinden haber alan olmamış. Hatun, Beyliğine gölge etmeye çalışanları bir gece baskınıyla yaka paça yakalatıp, atmış her birini zindana. Ardından başlamış düşünmeye. Bu durumu demiş kim öğrendi? Kim Payitahta gitti. Yoksa Sultanın bu şehirde bilinmez ve görünmez adamları mı var? Böyle düşünceler içerideyken, Sultandan payitahta gelmesi için bir emir almış.

Payitahta Sultanın huzuruna vardığında, Sultan, hatunun babasının ve kocasının kellelerini atmış önüne. Şimdi demiş, bu akıbeti gördün, Beylik hırsına kapılma, fazla ileri gitme, benim dediğimden dışarıya çıkma. Biraz sonra huzuruma gelecek olan adamla burada evlenip şehrine öyle gideceksin. Hatun, merak içinde beklerken, içeriye şehrinin etliye sütlüye karışmayan, vurdumduymaz, gailesiz, bundan ne köy olur ne kasaba denilen adamı girmiş. Saygıyla eğilmiş Sultanın önünde. Çağırdınız geldim Sultanım demiş, emriniz başım üstüne. Hatun, kusura bakmayın Sultanım da demiş, bu adama emir verseniz ne olacak, verdiğiniz emri yarı yolda unutur hatta kendini bile.

Sultan, tek bir şartla Beyliğe devam edeceksin demiş. O şartım, bu adamla evlenmek. Değilse, şehrine Bey göndereceğim. Hatun Beyliği benden almayın Sultanım demiş. Ben ahaliye hizmet etmeyi seviyorum. Yalnız bu adam, ben Bey olacağım demesin yeter. Sultan, kesinlikle Bey olmayacak demiş. Hatta sen ne görev verirsen onu yapacak. Sana tabi ancak senin kocan olacak. Hatun, Sultanım demiş, bu nasıl bir imtihan. Siz beni saltanatla imtihan mı ediyorsunuz? Sultan, sen Beyliği ve şehri güzel yönetiyorsun Hatun demiş. Benim dileğim bu. Beyliğe devam etmek istiyorsan, bu akşam benim de şahitliğimde bu adamla evleneceksin.

Kendine artık hatun kocası denen, ahalinin hiçbir şeye benzetemediği adamla hatun elde ettiği saltanatın devamı adına evlenmiş. Hatun, sen demiş aslında ahalinin hakkında hiçbir şey bilmediği, Sultanın has adamısın. Bakalım seni şehre nasıl anlatacağım demiş, dalmış düşüncelere. On beş gün kadar sonra şehre geldiklerinde, Hatun ahaliyi meydanda toplamış. Ahali demiş ben Sultanımızın emriyle bu adamla evlendim. Şehre ve Sultanımıza karşı olan öz babam ve eski kocamın kellelerini gördüm. Hatun olarak Beyliğime devam edeceğim. Yeni kocam ise hatun kocası olarak bana danışmanlık yapacak.

Ahali başlamış gülmeye. İçlerinden biri öne çıkmış, Hanımım demiş, hatun kocası olan adam benim ortağımdı. Öğleye kadar uyur. Kimseye yardım etmez. Hiçbir işe gitmez. Kimseyle konuşmaz, dostu, arkadaşı var desem yok. Ben biraz dardaydım. Ortak arıyordum. Ortaklığa ne kadar lazım dedi. Dediğim akçeyi verdi. Ortaklığımız devam ediyor. Hiçbir işe karışmadı. Ne aldın ne sattın ne kadar kâr ettin diye hiç sormadı. Ne verdiysem itiraz etmedi. Allah birini bin etsin dedi.Lakin işin zor be hanımım. Hatun da başlamış gülmeye.

Hatun kocası, ey ahali demiş, ömrümde hiç bu kadar dinlendiğim bir şehir olmadı. Hepinize minnettarım. Ahali yine başlamış gülmeye. Hatun kocası, bundan böyle demiş aranızdayım. Bakalım yeni halimi beğenecek misiniz? Yaşlı bir kadın, hadi inşallah demiş. Sana miskin mi desek ne desek bilemedik. Hatun, ahaliye eğlence çıktı demiş, sen bu halden memnun musun? Hatun kocası, ben halimden memnunumda demiş, nedense benim halim sana dokunur. Merak etme ne beyliğine ne saltanatına bir zeval gelmez.

Aradan bir ay kadar geçmiş, hatun kocası, girmiş halkın arasına, kimin ne derdi ne sıkıntısı var hepsini çözmeye başlamış. Ben demiş siz bana yattı derken, şehrin cümle derdini tespit ettim. Şehrin hatırlı adamlarından biri, Hanımım demiş, senin koca ahali arasında çok sevilmeye başladı. Adam aynen bir Bey gibi. Hatun kocasıyla yalnız kaldığında, sen demiş fazla ileri gidiyorsun. Yapmak istediğin ne? Beni işe yaramaz, bir işten anlamaz konumuna mı düşürmeye niyetin var? Ben buna razı olamam. Bu şehri yarından tezi yok terk ediyorsun. Nereye gidersen git. Ben kimseyi Beyliğime ve saltanatıma ortak etmem.

Hatun kocası, ben gidersem başkası gelir demiş. Bey olan kocanı da sırf onun yerine geçmek için ortadan kaldırmadığın ne malum? Hatun ya şimdi gidiyorsun demiş ya da ölümlerden ölüm beğen. Hatun kocası direnince, Bey konağı koridorunda başına bir çuval geçirmişler, bir uçurumdan aşağıya atmışlar.

Hatun kocasının ölüsünü gören de olmamış bulanda. Bu olaylar Sultana ulaşmadan, Sultan bir savaşta hayatını kaybetmiş. Sultanın altı oğlu, üç kızı varmış. Oğulları arasındaki taht kavgası yıllarca sürmüş. o günleri kaydedenler, yaklaşık yirmi yıl kadar sürdü bu karışıklık diye kaydetmişler o dönemi. Hatun o kargaşa ve karmaşa yıllarında Bey olarak hüküm sürmeye devam etmiş. Payitahtta sular durulmuş, kardeş kavgaları nihayete ermiş, sıkıntılı bir dönem sonunda ayakta kalan Şehzade, beş kardeşini de saf dışı bırakarak, Sultan olmuş.

Yeni Sultan, sürekli taraf değiştiren ancak ayakta kalmasını bilen hatuna, senin neler yaptığını, Beyliğin ve saltanatının devamı için neleri göze aldığını iyi biliyorum demiş, ancak, senin yerine kim gelse yaşatmayacağından da şüphem yok. Bu oğlun bile olsa. O zaman bize tek bir seçenek bırakıyorsun. Ya güzellikle bu işten vazgeç ya da sen bilirsin. Senin yerine o şehrin Beyi oğlun olacak. Hatun, razı olur gibi susmuş. Ancak bu suskunluğu hem Sultan hem de hatunun oğlu çok iyi biliyorlarmış. Yeni Bey, ilk mola yerinde kendine pusu kurulduğunu görmüş. Hatun, pusu kuranlara pusu kurulan bir tuzağa düşünce, çekmiş kılıcını, oğlum dahi olsa Beyliğimi ve saltanatımı kimse elimden alamaz diye saldırmış. Sultan bu saldırıya oldukça sert bir şekilde müdahale etmiş, Hatunun üzerine ok yağmış. Yanında kim varsa hiçbiri sağ kalmamış.

Anlatırlar ki; Hatun, bedenine saplanan onlarca oktan kurtulamamış. Hatunun oğlu şehre Bey olmuş. Babası Bey gibi ahaliye elinden ne geliyorsa yardımcı olmuş. Bu arada, Sultanın kız kardeşiyle evlenip saraya damat olunca, Sultan ona Vezirlik vermiş. Karısı Prenses, tahtta benim de hakkım var dese de, Vezir, anasının saltanat hikayesini anlatmış. Bana dahi saltanatı için kıymaya kalkan bir hatunun oğluyum ben demiş. Beni birkaç kez haricinde ne sevdi ne de görmeye geldi. O Beyliği seviyordu, hükmetmeyi seviyordu. Prensesi o isteklerinden vazgeçirmiş. Sultanla birlikte el ele vermişler memlekete huzur ve refah getirmişler. Saltanat hikayesi ise makamın ve saltanatın başını ve gözünü döndürdüklerine asırlarca anlatılmış.

Şehir şehire, Bey hatunu Bey hatununa, Hatun kocası Hatun kocasına, Bey oğlu damat Bey oğlu damada, hatun babası hatun babasına, Sultan Sultana, Bey beye, Oğul Oğula, niyet niyete, ahali ahaliye benzer.

Bir kıssadır anlatılan. Her kıssadan bir hisse alına denmiştir. Bu hikâyede, anlatılanlarla bir benzerlik var ise, tamamen tesadüften ibarettir. Ne kimse gönül koya ne de alınganlık göstere…

Sürçü lisan eylediysek affola…

Bir daha ki sefere daha güzel bir hikâye anlatırız inşallah…

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR