HİÇBİR ŞEY KORKU KADAR HIZLI YAYILMAZ
Biliyorum birçoğunuz bu filim hakkında bir şeyler biliyor. İzlemeyenler de çevresindekilerin tavsiyesi üzerine izleyecek. Ben size ne yapmanız gerektiğini söylemeyeceğim. Lakin film hakkında birkaç kelam etmekte fayda var.
SALGIN (Contagion) 2011 yılında gösterime girmiş, ülkemiz adına son yaşadığımız 15-20 günü birebir anlatan bir film! Sloganı ise bu: hiçbir şey korku kadar hızlı yayılmaz!
Bu söylediğim gerçek olabilir mi?
Filmde, Hong Kong Kowloon bölgesi ve Guandong eyaletinde çıkan salgının nasıl dünyaya tıpkı bugünkü haliyle yayıldığı birebir işlenmiş.
İnanır mısınız, yarasa detayına kadar her şey var.
Kowloon ve Guandong eyaletinin sokaklarını caddelerini filmde görünce içim ürperdi.
Zira daha geçen yıl Çin’e gitmiş ve oralarda yürümüştüm.
Gerçekte ise olay Wuhan eyaletinde çıkıyor.
Dünyanın yaşadığı son birkaç ayın simülasyonu yapılsa ancak bu kadar olur.
9 yıl önce bugünlerin birebir filmi çekilebiliyorsa; şimdi tüm olanların tesadüf olduğuna inanalım mı?
Yoksa zaten yıllardır salgınla ilgili açıklamalar yapan Dünya Sağlık Örgütünden aşırı etkilenerek böyle bir senaryo mu yazılmış? Uzmanlar bu virüsün yeni olmadığını belki 50-60 yıl önceden bilindiğini söylemiyor mu sürekli?
Garip, çok garip…
PROF. DR. BİTİRGEN HOCA’NIN SÖYLEDİKLERİ
Bugün manşetimizde okuyacağınız; Necmettin Erbakan Üniversitesi Tıp Fakültesi Dahili Tıp Bilimleri Enfeksiyon Hastalıkları Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Bitirgen Hoca ile yaptığımız söyleşi aşırı önem taşıyor. Hoca alanında en iyi enfeksiyon uzmanlarından biri. Sağ olsun bu zor dönemde söyleşi teklifimizi geri çevirmedi. Biraz uzun ama satır satır okumanızı öneririm. Uyarılar ve daha evvel pek rastlamadığımız bilgiler haberimizde saklı…
YAŞLILARIMIZI DA ANLAMALIYIZ
Zor günler olağanüstü önlemler gerektiriyor. Siz ne kadar söyleseniz de yaşlılarımızın gönlü evlerinde kalmaya el vermiyor.
Geçtiğimiz aylarda iki arkadaşımın 70’li yaşlardaki aile büyükleri eşlerini kaybetti. Bir erkeğin o yaştan sonra hanımını kaybetmesi gerçekten çok ama çok zor. Evlerine girmek istemiyorlar. Psikolojileri alt üst oluyor. İlerleyen yaşları ve ölümün yaklaştığı psikolojisi dünyalarını karartıyor.
Bu ortamda onların geleceği için bile olsa evde kalmalarını istemek onlar için zül hükmünde.
Günlerdir ben de annemi görmüyorum. Tüm ailem sadece kapısına ihtiyaçlarını bırakıp çekiliyor.
Eminim kendini bilen bu olaya ciddi yaklaşan herkes aile büyükleri için böyle yapıyor.
Yaşlılarımızın bu tür davranışlarını anlayışla karşılamalı, onları telefon ile arayarak rahatlatmalıyız. Özellikle dirliğin olmadığı ortamlarda süreci yönetmek çok daha zor.
Kiminde ölümden aşırı korku kiminde ise “zaten kaç günümüz kaldı” ki psikolojisi var.
Ötekileştirmeden onlara bunu anlatmak zorundayız.
Bizlerin görevi çok daha büyük ve önemli…
Dünyada çeşitli zaman dilimlerinde salgın hastalıklar baş göstermiş ve nüfusun büyük bölümünü yok etmiş. Kısmet bizim dönemeymiş.
Hz. Muhammed (SAV) zamanındaki veba salgınlarını ve onun tedbirlerini artık çevrenizdeki herkes anlatıyordur. Tek çarenin yakın fiziksel temastan uzak durmak olduğunu sanırım hepimiz biliyoruz.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.