Erol Sunat

Erol Sunat

ELLERİNİ TAŞIN ALTINA KOYACAKLARMIŞ!

ELLERİNİ TAŞIN ALTINA KOYACAKLARMIŞ!

 

“Biz Heybeli de her gece mehtaba çıkardık” diyor ya o güzel şarkı. Bizde ne zaman coşsak, mehtaba çıkma misali, hemen elimizi taşın altına koyacağız diye, atıyoruz kendimizi meydana!

Yalandan kim ölmüş derler ya…

Elini taşın altına koyacak olanlar, bildik bileli böyleler!

Koronaya karşı, fırsat bu fırsat diyenler, yine ellerini taşın altına koyma edebiyatlarıyla meydanları inletirlerken, bizlerinde kulakları çınlıyor her nedense!

Yalnız bu durum, bildikleri o eski durum değil! Edebiyat parçaladıkları o günlerle alakası yok!

Çünkü bu Korona’nın sağı-solu belli değil! Torpil işlemiyor. Tezgaha, ayak oyunlarına, ortak iş yapmaya gelmiyor!  Şakası, esprisi deyim yerindeyse hiç yok!

Elimizi taşın altına koyduk koyacağız, zevahiri kurtaracağız hikayeleri sizlere ömür!

İsterseniz açıklayın üç-beş satır, olmadı düşüncenizi birilerine güzelce bir anlattırın!

Sonra devlet yardımı gelinceye kadar,

Aheste çekin kürekleri,

İplere unları serin,

Güneşi balçıkla sıvamaya devam edin,

Arada üç beş tatlı kelam edip, siz sağ, biz selamet deyip kurtulun, sıyrılın işin içinden!

Korona, öyle yağma yok diyor!

Öyle deyince de, nutku tutulanlar belli ki, ilk bu arkadaşlar! Önce can, sonra canan diyenleri de, uzaklarda aramayın, tamamı bu kendinden başkasını düşünmeyenlerden başkası değil!

Fırsatçılar, yalancılar, merdiven altını icat edip, milletin başına musallat edenlerde bunlar. Göz yumanlarda, görmezden gelenlerde bunlar!

Son ana kadar, zevahiri kurtarmaya çalışan boş laflar etmekten kendilerini alamayanlarda bunlardan başkası değil!

Elini taşın altına bunlar mı koyacak? Ölür giderlerde yine koymazlar! Ellerini bir türlü koyamadıkları taş, bir gün başlarına düşse de, ne ders alan çıkar, ne de akıllanan!

 

“AT MARTİNİNİ DEBRELİ HASAN DAĞLAR İNLESİN!”

“Elimi taşın altına diye…” her kim konuşmaya yada yazılı bir açıklama yapmaya kalksa artık geriliyoruz. Adamlar, “At Martinini Debreli Hasan dağlar inlesin” babından konuşmaktan zevk alıyorlar!

Atıyorlar, savuruyorlar, yağıyorlar, esiyorlar, gürlüyorlar, çünkü meydan geniş!

Laf dediğinizde bedava nasıl olsa!

Allah aşkına…

Allah rıza için!

Koyun artık şu ellerinizi taşın altına da, bitsin bu dedikodular, konuşmalar!

Hele ki, böyle bir zamanda…

Elinizi taşın altına bugün de koymayacaksanız ne zaman koyacaksınız?

Böyle bir salgınla karşılaşmak kimin aklına gelirdi diyenler olabilir!

Bunu bekleyen vardı!

Öngörenler vardı.

Tehlike çanlarının çaldığını hissedenler vardı.

Ciddi bir şekilde aldıranlar vardı!

Hiç aldırmayanlar vardı!

Ciddiye alanlar oldu, gelip de bizi mi bulacak diyenler oldu!

Alemle gelen düğün bayram diye yaklaşanlar pek çoktu!

Bugün gelinen nokta, tahmin dahi edilemeyecek bir süreci işaret ediyor!

Yarın ne olacağını kimse kestiremiyor!

Oldukça sisli, puslu olan bu dönemde, sisten iki adım ötesini göremeyen ülkeler var!

Ve o sisin içerisine girmiş ülkelerden biriyiz!

İşin özü şu; Elimizi taşın altına koymaktan başka, paylaşmayı, bölüşmeyi, hoş görüyü gerçek anlamda, samimi ve içten olarak ortaya koymaktan başka bir çaremiz yok!

TAŞ ORTADA, ELLERİNİZİ BEKLİYOR!

Bugüne kadar, elimi taşın altına koyacağım, koymayı düşünüyorum, koymaya karar verdim diye edebiyat parçalayanlar, deniz bitti, kara göründü!

Taş ortada, ellerinizi bekliyor!

Bu günler sınanma günleri, imtihan günleri…

Ak koyunun, kara koyunun ayan-beyan belli olduğu günler!

Koronavirüsün insanları sorgusuz sualsiz alıp götürdüğü bir zaman dilimindeyiz!

Avrupa’da insanlar, sokaklarda, meydanlarda, parklarda, kanepelerde kendi kendine, bir başına ölüp gidiyor.

Korona, ölümden kaçışın kurtuluşun olmadığını, bilene bilmeyene, anlayana-anlamayana, şu ana kadar on binden fazla can alarak göstermedi mi?

Elinizi taşın altına koyma konusunda ister tereddüt edin, ister etmeyin. Korkunun ecele faydası yok!

Korona, zengin fakir seçmiyor. Şu maskeliydi, şu maskesizdi demiyor. Şu kaçtı, şu uçtu, filan kendini sakladı, filanca en güvenli yere saklandı demiyor.  

Hiç tahmin etmediğiniz bir şekilde gelip sizi buluyor!

Kefenin cebi filan yok! Hoş olmadığını bilmeyende yok!

Lakin, bu ne tereddüt, bu ne imtina, bu ne anlamsız bekleyiş?
Sahi neyi bekliyorsunuz? Hani elinizi taşın altına koyuyordunuz ya?
Yardım isteyene yardım edecektiniz, düşene elinizi uzatıp, kalk kardeşim diyecektiniz ya! Hani neredesiniz? Şu ellerinizi hayırlısıyla bir görseydik!

 

BÖYLE BİR GÜNDE DE, BAHANE BULMAYA ÇALIŞIYORSUNUZ YA!

Her şeyi devletten beklemeyelim, bizimde bir şeyler yapmamız lazım diyen, gani gönüllü, vatanını ve milletini seven insanlar var. Bu insanlar dünde yalnızdılar, bugünde.

Aynı laf bazılarının yine dilinin ucunda! Yani, kendi çıkarlarına olmadığı sürece, her ne olursa olsun parmağını dahi kıpırdatmak istemeyenlerin duruşunda, durdukları noktada!

Kim mi onlar?

Goygoycular, ahkam kesiciler, mangalda kül bırakmayanlar, açıkgözler, fırsatçılar, eliyle cebi arası bir kilometre olanlar!

Gemilerini havada-karada yüzdürmeye alışık oldukları için, aradıkları bahaneyi bulmak onlar için zor olmadı.  

Evham denen, bahaneye can simidine yapışır gibi yapıştılar.

İnanın bırakacakları filan da yok!

Nasıl mı?

Acaba bana korona bulaşır mı?

Bulaştı mı?

Taşın altına elimi koyacağım amma!

Ya taşa da bulaştıysa?

Diyenler, yine taşa doğru bir adım bile atmadılar!

Ancak, Korona’nın herkese olduğu gibi onlara doğru adım ve adımlar atmasına da mani olamıyorlar! Ekonomik müjdeler karşısında dahi yüzleri buruk!

Koronayla anlaşma imkanı yok. Aşı deseniz, en az bir yıl sonra güvenilir hale gelebiliyor. O süre zarfında kim öle-kim kala bir vaziyetle yüz yüze herkes.

Taşın altına ellerini koyacaklar mı? Oldukça uzak ihtimal!

Çalışanlar, işçiler, asgari ücretliler, emekliler, yaşı 60 ve üzerinde olanlar, onlar ne alemde?

Bu kesimin hali önce “Cep delik, cepken delik, cebimde yok metelik” diye yazmış olan, Orhan Veli’lik, Sonra da, “Alemin keyfi yerinde, yine maşallah” diyen Erkin Koray’lık!...

Sevgili büyüklerimiz, bu kesimlere yok  mu, akıllı-uslu bir kolaylık!

 

 

 

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Erol Sunat Arşivi
SON YAZILAR