Japonyadan Örnekler
1963-1966 Yılları arasında Bursa Ziraat Lisesinde, yatılı okudum. Bursa İpekböcekçiliği Enstitüsünde Japonya’da yaygın olan bir ipekböceği çeşidiyle Türkiye’de yaygın olan bir ipekböceği çeşidinin melezlemesi yapılıyordu. Projenin başında her iki devletten de ikişer uzman vardı. Biz, onlara asistanlık yapmak üzere ipekböcekçiliği hocamızın okuldan seçtiği iki öğrenciydik. Biz, gece yapılacak kontrol ve kayıtları yapabilmek için Enstitüde kalıyorduk.
Yaptığımız çalışmadan çok iyi sonuçlar elde ettik. O tarihten bu yana Japonya’da da, Türkiye’de’ de en iyi ipekböceği çeşidi olarak, orada elde ettiğimiz yeni çeşidin tercih edildiğini öğrenince çok sevinmiştim.
O yıllarda Japonya, bu günkü gibi öne çıkmış bir süper ekonomi ve teknoloji devi değildi. Ama yetişmiş insan alt yapısı vardı. O Japon uzmanların anlattıklarına göre bir de Japon eğitim sistemi içinde onları çalışkanlık ve başarı yarışına sokan özel bir yönlendirme vardı.
Projeyi yürütmek üzere sadece gündüzleri çalışan, yüz kadar geçici, bayan işçi ve 8-10 kadar da kadrolu personel vardı. Geceleri devam eden bir kısım teknik kontroller için biz iki öğrenci yetiyorduk. İçimizde en çok çalışan o iki Japon Uzmandı. Yorulmayı bilmiyorlardı. İşlerini öyle severek, öyle ciddi yapıyorlardı ki bazen biz bu kadarının yapmacık olduğunu sanırdık.
Mr. Rachi ve Mr. Tanaka’yı burada minnetle anıyorum. Çünkü biz gerçekten onlardan çok şey öğrendik. Kendileri için zorunlu olmadığı halde çoğu gecelerde onlar da gelir, şartlandırılmış odalardaki ipekböceklerinin elektrik ışığındaki davranış farkına dair, özel kayıtlar tutarlardı. ”Başarı detaylarda gizlidir,” sözünü de başka bir şekliyle ilk onlardan duymuştum.
Japon uzmanlar, bu projenin başarısına göre yeni terfi alacaklarını söylüyordu. Onlarda terfi, bizdeki gibi kıdeme göre değil, başarıya göre veriliyormuş. Uzun süre terfi edemeyen bir çalışan, toplum içinde büyük bir eziklik duyuyormuş.
Uzun zamandır Japon halkını çok çalışmaya, başarmaya, motive eden bu tür düzenlemeler, bir süre sonra meyvesini vermeye başladı.
Onlarda öğrenciyi hem teorik, hem de uygulamada en iyiyi başarma yarışına sokan, buna heveslendiren, başarıyı ödüllendiren bir eğitim sistemi var. Bir de çalışanları, başarı grafiğini sürekli yükseltmeye teşvik eden, başardıkça ödüllendiren bir personel rejimi var. Yolun sonunda ise bu günkü Japonya var.
……….
G. KOREDEN ÖRNEKLER
1983 Yılını Suudi Arabistan’da çalışarak geçirdim. Şehirlerden birindeki şantiyemiz, bir Güney Kore şantiyesiyle komşuydu. O şehre gittiğim zamanlar iki şirketin yöneticileri bir araya gelir, uzun sohbetler ederdik. Onlar Kore savaşından dolayı bize büyük ilgi ve sempati duyuyordu.
Güney Koreliler de çok çalışkandı. Yetişmiş insan altyapısı onlarda da iyiydi. O yıllarda Güney Kore de bu günkü gibi ileri bir durumda değildi. Ancak onlar bize, Güney Kore devletinin, uluslararası alanda çok büyük projeler yürütecek, tek başına büyük AR-GE çalışmalarını yapabilecek güce sahip, büyük çaplı firma sayısını çoğaltmak için kolları sıvadığını söylüyordu.
Şimdi bütün dünya, G. Kore’nin en az birkaç ünlü markasını çok iyi biliyor. O yıllarda bu markaların adı bile yoktu. Ama şimdiye kadar belki de G. Kore’nin o büyüklükte, çok sayıda firması olmuştur. Bunlar, tüm dünyada çok satacak, yepyeni, yüksek teknoloji ürünleriyle şimdi yoldadır.
Anlattıklarına göre onlarda devlet, tüm firmaların performansını çok yakından takip ediyordu. Başarı ödülünü Japonlardaki gibi bireye değil firmaya, firma başarısı arttıkça onun kapasitesini daha da büyütmeye yönelik destekler şeklinde veriyordu. Bu tür düzenlemelerin sonunda da bu günkü G. Kore ortaya çıktı.
Ne Japonların, ne de Güney Korelilerin, ülkeleriyle ilgili siyaset, seçim, rejim, kamu düzeni gibi konulara yönelik tartışmalarla vakit geçirdiğine hiç şahit olmadım. Onlar hep işine bakıyordu.
Ama bu tartışmalar, çöllerde bile bizim insanımız arasında hep birinci gündem maddesiydi, hala da öyle. Bu kadarı gerçekten gerekli mi, yoksa bu bizde bir alışkanlık halini mi aldı, bilmiyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.