Karakuşi Kadı…
Konya polisinden hep övgüyle bahsettim. Gerekçesi ise gezi olayları da dahil olmak üzere pek çok toplumsal olayda ve eylemde, yürüyüşte birlikte olduğumuz memur arkadaşlarımızın, Konya’da gösterdikleri sağduyulu tavır ve davranışlardı. Eylemcilerle diyalog kurmaya çalışarak sorunları çözmeye çalışmalarıydı. Başka şehirlerde olduğu gibi “kahramanlık” yapmamalarıydı.
Hoş kahramanlık yapmamalarının, vatandaşa iyi davranmanın ödülünü de aldılar… Hani bir söz vardır. Türkiye’de hiçbir başarı cezasız kalmaz diye… İşte öyle…
Bana göre kurdukları toplumsal olaylardaki diyalog ve gösterdikleri tutum sebebiyle bir teşekkürü hak eden Konya polisi ne yazık ki cezalandırılıyor ve yer değişikliklerine maruz bırakılıyor.
Tam bu noktada ise siyasal iktidarın “kahraman” polisi, Konya’da sahne alarak ve vatandaşla yaşadığı tartışma sonucu vatandaşı gözaltına alıyor…
Yurttaşımızın anlatımına göre olay kimlik soran sivil bir şahsın “polis” vatandaşımızın polis kimliğini görmek istemesi üzerine yaşanıyor. Bundan daha doğal bir talep olabilir mi?
Bana kimlik ya da hesap soran kişi üzerinde kim olduğunu gösterir tanıtıcı bir üniforma veya işaret taşımıyorsa, ben müneccim değilim ki, karşımdakinin polis olduğunu bileyim. Kimlik gösterip açıklama yapayım… Polis olduğunu söyleyen kişiye kimlik sorgulaması vatandaşımızın en doğal hakkıdır. Polisin kimlik sorması veya kontrolü konusunda nasıl bir yetki ve hakkı varsa vatandaş olarak da bizim kolluk güçlerinden kimliğini göstermesini isteme hakkımız vardır. Kolluk görevlisi kendisini tanıtarak kimliğini göstererek ve olayı size açıklamak zorundadır. Eğer kolluk gücü, kimlik kontrolünde bunu yapmak yerine sizi azarlayıp, darp edip “kahramanlık” yapıyorsa suç işlemektedir.
Ancak ne yazık ki bir hukukçu olarak polislerin şikâyet edildiği dosyalardan pek sonuç çıkmadığını gözlemlemekteyiz. Sembolik birkaç dava ve dosya dışında ne yazık ki durum budur. Kolluk gücü suçlu bile olsa sonuç alınamamaktadır. Bu davada da muhtemelen böyle olacaktır.
Yıllar önce Yunak’a duruşmaya giderken -tanıyanlar bilir hız yapmayan biriyim- kendi halimde seyrederken yanımdan yabancı plakalı bir araç son sürat bir şekilde, makas atarak geçip gitti. Durdurmak isteyen ekibin de üzerine hafifçe kırarak durmadan devam edip gitti. Sonrasında ise ekip aracı beni durdurdu. Ben de yavaş gidiyorum ama farkında olmadan girmiş olabilirim diye “radara kaçla girmişim” diye sordum. Görevli memurun cevabı ise ”hızınız gayet normaldi, siz bizim üzerimize araç sürdünüz” oldu, tutanak tuttular, ilk trafik cezamı yemiş oldum. Çok ağırıma gitti. Şikayet edeyim dedim, dava açayım dedim… Sonra aklıma meşhur Karakuşi Kadı fıkrası geldi ve şikayet hakkımı kullanmadım… Karakuşi Kadı kim diye merak edenler olabilir…
“Osmanlı döneminde yolsuzlukları ile ünlü Karakuşi adında bir kadı varmış. Bir gün Karakuşi kadı, bir fırının önünden geçerken burnuna güzel bir koku gelmiş, vitrinde nar gibi kızarmış sahibini bekleyen nefis bir ördek var... Karakuşi Kadı fırıncıya “ben bunu aldım” demiş. Kadıya itiraz edilir mi? Fırıncı hemen ördeği paket yapıp vermiş. Zaman geçince ise ördeğin asil sahibi gelerek “hani bizim ördek?” demiş. Fırıncı boynu bükük bir halde “uçtu” deyince, kavga çıkmış, kavgada fırıncı, araya giren bir gayrimüslim müşterinin gözünü çıkarınca korkup kaçmış, gayrimüslim de peşinde kovalıyor... Bir duvardan atlarken, bilmeden duvarın öteki tarafındaki hamile bir kadının üstüne düşmüş. Kadın, çocuğunu düşürdüğü için, kadının kocası da fırıncının peşine düşmüş. Can havliyle kaçan fırıncının çarpıp devirdiği yahudi bir vatandaş da kızıp peşlerine takılmış... Sonunda duruma müdahale eden zaptiyeler hepsini yakalayarak Karakuşi Kadı'nın karşısına çıkarmışlar. Kadı sırayla sormuş...
Ördeğin sahibi,”bu adam ördeğimi hiç etti” diye şikáyet etmiş. Fırıncıya sorunca “ördeği ne yaptın” diye, fırıncı “uçtu” demiş. Karakuşi kadı, kara kaplı defterini açarak “ördeğin karşısında tayyar yazılı, tayyar –uçar- anlamına gelir,o halde ördeğin uçması suç değil” diyerek, fırıncının ördek işinden beraatına karar vermiş.
Gözü çıkan gayrimüslim vatandaşa sormuş, kara kaplı deftere bakmış “her kim, gayrimüslimin iki gözünü çıkara, o müslimin tek gözü çıkarıla”… Davacı gayrimüslüm, “benim tek gözüm çıktı,şimdi ne olacak?” deyince Karakuşi Kadı, “fırıncı senin öbür gözünü de çıkaracak, biz de onun tek gözünü çıkaracağız. Tabii gayrimüslim şikâyetinden hemen vazgeçmiş, fırıncı bu davadan da beraat etmiş.
Çocuğunu düşüren kadının kocasına da Karakuşi Kadı, “tamam, karını vereceksin, bu adam yerine yeni çocuk koyacak”…Böyle olunca adam da şikâyetini anında geri almış, fırıncı bu davadan da kurtulmuş. Kadı dönmüş yahudiye ve şikâyetini sormuş. Yahudi bir süre düşündükten sonra ellerini açmış,”ne diyeyim kadı efendi, adaletinle bin yaşa sen!”
Kıssadan Hisse…
Kolluk, yargı, siyaset iç içeyken ve hukuktan bağımsızken kimi kime şikâyet edeceğiz…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.