Şiddet Eken, Tecavüz Biçer…
Gün geçmiyor ki, bir tecavüz veya cinayet haberi almayalım…
Hemen her gün Türkiye’nin dört bir yanından tecavüz, cinayet haberleri geliyor ve suçun kurbanları çoğunlukla çocuklar ve kadınlar. Tecavüze uğruyorlar, boğularak, parçalanarak, yakılarak vahşice öldürülüp yakılıyorlar…
Şiddet bulaşıcı bir hastalıktır… Siz topluma medyanızla, siyasetçinizle sevgisizliği, şiddeti ve kanı pompalarsanız karşılığında bu olaylarla karşılaşmanız gayet doğaldır. Bu olayların artması şaşırtıcı değildir.
Sizin televizyon dizilerinizde kadın erkeklerin cinsel ihtiyacını karşılamak için yaratılmış bir canlı olarak sunulursa kimi sapkınlar tecavüzü kendinde hak görür.
Ülkemde bir hukukçu Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne bir dilekçe vererek kadına karşı şiddetin önlenmesi için, bekâr erkeklere haftalık 75 lira “cinsellik ödeneği” verilmesi gerektiğini, çünkü bütün sorunların cinsel açlıktan kaynaklandığını yazabiliyor… Hatta işin enteresan yanı bizim yüce meclisimiz bu “münasebetsiz evrak”ı incelemeye alabiliyorlar…
Şiddetin, tecavüzün, cinayetin görünürlüğü ve medyada, televizyondaki yeri arttıkça içinde az da olsa bu yöne yatkınlığı olan insanlar bu duygularını açığa çıkarmak konusunda cesaret kazanıyorlar.
Dolayısıyla bu şiddet olaylarının bu kadar artmasının başlıca sebebi başından kalkmadan ağzı açık bir şekilde izlediğimiz aptal televizyon dizileri, hatta çocuklarımızın çizgi filmleri…
Hepimiz şiddet sarmalında yaşıyoruz.
Bizi yönetenler birbirlerine küfürlü sözleri söylemekten, hakaret etmekten çekinmiyorlar. Bizi yönetenler topluma örnek olmaları gerektiğini unutuyorlar… En üst düzeyden en alt seviyedeki sivil toplum örgütü yöneticisine kadar herkes, şiddet pompalıyor ve haliyle, ön teker nereye giderse arka teker de oraya gidiyor.
Geri kalmış zihniyetlerin, toplum içindeki değer yargılarını etkilemelerine izin verilmemelidir. Alkol ve sigarayı ekrana çıktığı zaman görüntüyü buzlandıranlar, ne yazık ki söz konusu tecavüz olunca, cinayet olunca, kafa kesme olunca aynı hassasiyeti göstermiyor. Kadınların aşağılandığı, şiddetin pompalandığı diziler, filmler, çizgi filmler toplumu ne yazık ki bu noktaya getiriyor.
Hatırlıyorum da benim çocukluğumda hala izlemekten büyük keyif aldığım “Heidi” vardı, “Şirinler” vardı… Bize sevgiyi ve paylaşmayı, toplumsal dayanışmayı aşılarlardı… Şimdi şiddetsiz çizgi film yok. Bütün televizyon programları istisnasız bir şekilde toplumu dejenere ediyor. Bu anlamda görevin büyük çoğunluğu bizi yönetenlere ve medyaya düşüyor.
Bizi yönetenler nefret ekip, kavga biçiyorlar… Töre ekip, cinayet biçiyorlar… Racon kesip, mafya biçiyorlar…
Dolayısıyla yüceleştirdiğimiz konulara özellikle ve öncelikle medyada dikkat etmek gerekir. Bizi yönetenlerin söylemlerine dikkat etmesi gerekir.
İnsan yüce bir varlıktır. İnsan hayatı her şeyin ve bütün yasaların üzerindedir. Bu yüce varlığı yaşanılan sıkıntılı durumlarda rahatlatacak kurum ise hukuktur. Hukuk ne kadar çabuk ve sağlıklı işlerse, adalet ne kadar çabuk yerini bulursa toplumsal tatmin sağlatılacaktır.
Tabi bunun yolu, hukuka saygılı yöneticilerden, hukuku siyasallaştırmayan siyasilerden geçer…
Bir hukukçu olarak, hukuktan böylesine bağımsız bir yargı ve bunu savunan siyasiler varken adalet konusunda ne yazık ki ciddi endişelerim var…
Bunun son örneği yine paketlenen bir yasa… Yine paketlenen yargı…
İç güvenlik paketi adıyla bilinen son paket tam bir hukuk katliamıdır. Bu paket eğer yasalaşırsa yargı tamamıyla yürütmenin eline geçecektir.
Bu paket ülkemizi demokrasiye götürmez. Bu paketin amacı siyasi iktidar muhalif ses çıkaran insanları, örgütleri bastırmak ve sindirmektir.
Şüphelileri “makul”, vali ve kaymakamı polisin adli amiri konumuna getiren bir düzenlemedir…
Bu paketin insani, toplumsal, siyasi ve ekonomik bedelleri son derece ağır olacaktır.
Hukuk sadece siyasal iktidarlara değil; herkese, her yurttaşa lazımdır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.