Kırılma noktası
“Herkesin bir kırılma noktası vardır.” Bu cümle “Yargı” dizisinde geçmişti. Google den girip baktım. Bu laf Pablo Ricardo’ya ait . Adam uyuşturucu baronu. 1940’ lar da ölmüş. Bir uyuşturucu baronu herkesin bir kırılma noktası olduğuna inanmasa, insanları nasıl ikna edecek o zehiri alıp içmeye, onca mal elinde patlar.
Dizidekiler uyuşturucu baronu değildi. Bir savcı diğer savcıya söylüyordu bunu. Ancak buna en çok içerdeki katil inanıyordu. İçeri girmeden hazırlığını yapmış, herkesin kırılma noktasını bulmuş, belgelemiş, dışardakileri tehdit edip duruyordu, şantaj yapıyordu. Hesap tutarsa, o kadar uğraşıp içeri tıktıkları katili işbirliğiyle dışarı çıkaracaklardı. Şantaj yaptıklarının kimisi savcı, kimi komiser, kimi emniyet amiri, kimi avukat, kimi öğrenci. Kimini makamıyla, kimini çocuğuyla, kimini kardeşiyle köşeye sıkıştırmaya kalkışıyordu.
Nisa suresi 105. ayet der ki:” iman etmişseniz adaleti titizlikle ayakta tutarsınız. Kendiniz, ana-babanız, akrabanız aleyhine de olsa” Bu ayete iman etmiş bir insana şantaj yapacak konu bulamazsınız.
“ Bir kavme duyduğunuz kin sizi adaletten alıkoymasın” (Maide suresi, 8) yani hüküm verirken hislerinizi işin içine katmayın. Dizideki Hakime hanım hakka girmiş, hislerini gerekçe göstermişti.
Malum, fizik kuralı, sağlam bir şey çok kolay kırılmaz. Kuran sağlam duruşlu insanlardan söz eder. (ulul-elbab) Lüb öz demektir. Kuran bağ kuran akla lüb der. Bağ kuran akla sahip kişiye de ulul elbab der. Yani sağlam duruşlu olmak için bağ kuran akılla düşünmek gerekir. Lübe sahip kişi ilkesel davranır, kırmızı çizgileri vardır. Akli ve mantıki delillerle duruşunu belirler. Doğru bilgi kaynağından beslenir. En ufak bir batıl esintisinde savrulup gitmez. (Kemal Gürger, Rad Suresi-19)
Zaman zaman adli davalarda pek çok usulsüzlükler döner. Hakimlere rüşvet vermek, yalancı şahitlerle suçluyu suçsuz göstermek, suçu masum birinin üstüne yıkmak.. gibi. Peki bunları yapanlar nerden alıyorlar cesareti. “ Kitabına uydururuz kimse anlamaz ” kafası. Nisa suresi 108. Ayet :” Bunlar insanlardan gizlemeye çalışırlar da Allah’tan gizleyemezler ”
Benzer durumlar Peygamberimizin zamanında da yaşanmış. Tu’me adındaki bir Müslüman başka bir Müslümanın silah takımını çalar. Yakalanacağını anlayınca da götürüp bir yahudiye emanet bırakır. (Yahudi malın çalıntı olduğunu bilmemektedir) sonra adaleti yanıltmak için kabilesinden yalancı şahitler bulur getirir. Bunlar da işe yaramayınca suçu yahudiye atar. “Çalıntı mal zaten onun evinde çıktı ya” der. Yahudiye ceza verilecekken Nisa suresi 105. Ayeti iner: “Sakın hainlerin savunucusu olma” Nisa suresi 107: ” Kendilerine hainlik edenleri savunma” (çünkü hıyanetin cezası kendilerine döner)
Nisa suresi 112: “Kim bir hata veya günah işler de sonra onu bir suçsuzun üzerine atarsa, muhakkak iftira etmiş ve apaçık bir günah yüklenmiş olur.”
Yalancı şahitliğe gelince: Furkan suresi 72 “ müminler, yalan şahitlik etmezler” Mearic suresi 33 “müminler şahitliklerinde dosdoğru davrananlardır”
Tu’me Mekke’ye kaçar. Müşriklere sığınır, dinden döner.
Hakimlere rüşvet verme konusuna gelince bu konuda Bakara Suresi 188. Ayete bakabilirsiniz : “ Mallarınızı aranızda batıl yollarla (faiz, hırsızlık, dolandırıcılık, gasp, kumar, yolsuzluk ) yemeyin. Bile bile haram yollarla insanların mallarını yemek için o malları hakimlere rüşvet olarak vermeyin.”
Nisa suresinde buyrulur ki hainleri savunmayın onları savunursanız kıyamet günü Allah’a karşı sizi kim savunacak. (Nisa suresi, 109) buradaki hitap hakimler ve avukatlarla ilgilidir. Hakkaniyetin gerçekleşmesine katkıda bulunmakla avukatlık ve hakimliğin meşruiyeti gerçekleşmiş olur.
Bazen de tehdit edilen insanlar adaleti yanıltma yoluna giderler. Maide suresi 42. Ayet onlardan bahseder. “ Hep yalana kulak veren ve haram yiyenler, onlar sana bir dava için başvururlarsa ister aralarında hüküm ver istersen de bırak ne halleri varsa görsünler. Onlardan yüz çevirirsen sana bir zarar veremezler…”
Adaleti yanıltmaya çalışanların kaçırdığı nokta şudur: çabaları boşa gidecek. Çünkü gerçek eninde sonunda ortaya çıkacaktır. Bu Allah’ın vaadidir. Yunus suresi 82. Ayet: “ suçlular hoşlanmasa da Allah değişmez kanunlarıyla ve icraatıyla gerçeği ortaya çıkaracaktır.” (hem bu dünyada hem öbür dünyada) ilahi adalet hiçbir zaman suçlularla suçsuzları aynı kefeye koymaz. (Kalem suresi, 35)
Yani failler susar, tanıklar susar, ölüler zaten konuşamaz ama kan, deri, saç, parmak izi bağırır, kimmiş katil.
Herkes sadece ettiğinin karşılığını bulur, Rabbin kimseye zulmedici değildir. (Kehf suresi, 49)
Hayır ve esenlik üzerinize olsun.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.