KONYA TURİZMİ RÜZGÂR BEKLİYOR!
Son iki yıldır esen turizm rüzgârı Şanlıurfa’daki Göbeklitepe tepe için esiyor. Göbeklitepe öyle bir gündemde ki, dünyanın ilk tapınağı diye lanse edilmesi, profesyonel bir reklam ve tanıtımdan kaynaklanan cazibesi, gelen ziyaretçilere gösterilen ulaşım dahil kolaylıklar, bir turizm merkezinin nasıl ilgi çekebileceğinin göstergesi olarak gözler önüne seriliyor!
Turizm rüzgârını şehrimizde estirmek çok mu zor?
Ya da şöyle soralım…
Zorlaştıran nedenler daha mı fazla?
Yoksa, turizm adına aman rüzgâr filan esmesin, ne zamanı, ne yeri deniyor da, turizm kendi kendine “ah bir rüzgâr esse” şarkıları söyleyerek, teselliyi şarkılarda mı arıyor?
Ah bir rüzgâr esse tabi ki…
Geç bile kaldı o rüzgâr!
Meltemi gördük!
Poyraz’ı gördük!
Karayel’i gördük!
Lodosu gördük!
Göremediğimiz, görmeye hasret kaldığımız, esmesi bir hayli geciken bir rüzgârdır beklediğimiz!
Turizm denen o rüzgâr esmiyor şehrimize doğru!
Dargın desek değil! Kırgın desek hiç değil! Küs olması, küs durması mümkün değil!
Mevlana’ya doğru esmekten mutluluk duyarken, bu şehrin diğer turizm değerlerine doğru esmemesi diye bir şey olabilir mi?
Sizde olamaz diyorsunuz değil mi?
O rüzgâr bu şehre doğru esmeyecek de, nereye esecek diye hep bir ağızdan soruyoruz, sormasına da, sorularımız laftan öteye nedendir bilinmez gidemiyor!
Sonra, turizm adına o kadar çok şey var ki bu şehirde, deyip -deyip oturuyoruz!
Bizim ne dediğimizi, ne söylemek istediğimizi, neyi gündeme getirmeye çalıştığımızı, bilmesi ve görmesi gerekenler de biliyorlar.
Duyması gerekenler çok şükür işitme problemi filanda yaşamadıklarına göre, geriye ne kalıyor diye soruluyor ya…
İşte hep birlikte tam da o noktadayız!
Görülmeyi, gezilmeyi dört gözle bekleyen, her geçen gün bunu gerçekten hak eden bir şehir burası!
Hem de onlarca yıldan beri!
En fazla bir yemek yenilen şehir olmaktan kurtulamayacak mıyız?
Transit gelip geçen, şehre uğramayan, şehrin tarihi ve turizm mekanlarını pas geçen tur otobüslerinin hikayelerini dinlemekle geçiyor ömrümüz!
Oysa, gelen turistleri şehrin merkezinde dahi birkaç gün eğleyecek, hoş vakit geçirtecek mekanlara sahibiz!
Turizme açılan yollar üzerinde bir türlü kaldıramadığımız engeller var! Bu engeller aslında zor değil! Tuvalet problemini çözemediğiniz, en azından bir çay içilebilecek bir mekan oluşturamadığınız, yolunu rahatlıkla gidip-gelinecek hele getiremediğiniz, o kadar çok yer var ki…
Mesela, Zazadın Kervansarayında iki tuvalet var. Buraya tur gelse, ne yapacak?
Kilistra da, da durum aynı… İnanın bu meseleler zor meseleler değil!
Allah’ın aşkına diliniz rüzgâr essin derken, icraatınız dilinize uysun artık!
“SULTANLAR ŞEHRİNE HOŞ GELDİNİZ”
Selçuklu medeniyetinin hakim olduğu, doğduğu, yeşerdiği, bütün Selçuklu coğrafyasına yayıldığı bir şehirde, Selçukluya yapılacak yolculukla, şehrimizi adım adım gezdirmeye, Alaeddin tepesinden başlamak, Selçuklu Sultanlarını ziyaret etmekle olmalıdır.
Turizmle uğraşan kardeşlerimiz, bu şehrin “Sultanlar Şehri” olduğunu dile getiren çalışmalar yapması olmazsa olmazdır.
Konya, hem Selçuklu Sultanlarının hem de gönül sultanlarının otağı bir şehirdir.
Çünkü, kendi şehrimizden habersiz olmamız düşünülemez!
“Sultanlar şehrine hoş geldiniz” diyerek başlayabilirsiniz! Sultanlar şehrini gördünüz mü, gezdiniz mi diyebilirsiniz!
Konya’ya yeni imajlar, yeni sloganlar, yeni heyecanlar, yeni coşkular gerekiyor.
Rüzgar durup dururken esmiyor.
Siz şehrinizi turizme açmazsanız, turlar ve turistler neden gelsinler! Şehrinizi ziyarete gelen misafirlerin rahat edebileceği ortamlar hazırlamazsanız neden şehrinizde kalmayı, vakit geçirmeyi düşünsünler.
Bu şehrin turizme bakış açısında ki yanlışlar, alt alta yazılıp, kimse kimseyi kırmadan, üzmeden, incitmeden hoşgörü dairesi içerisinde çözüme kavuşturulmalıdır.
Şu olmadı, bu olmadı, şunlar-bunlar yapılmadı lafları zaten bir hayli zaman kaybetmiş turizmin derdine çare değil.
Şehrimizin turizmi için yeni bir beyaz sayfa açılmalıdır.
Bu işi bilenler, sevenler, fikri olanlar, görüşünü söylemek isteyenler dinlenmeli, yanlışlar, eksikler, yapılamayanlar, kısa vadede yapılması mümkün olanlar tespit edilip, yeni bir turizm yol haritası vakit kaybetmeden yapılıp, yola çıkılmalı, Konya turizmle barışmalı, barıştırılmalıdır!
ŞEHRİMİZİ TANITMAYA VAR MISINIZ?
Bu şehrin turizmi için dileğimizi ve temennilerimizi izninizle büyüklerimize şu şekilde arz edelim;
Defalarca dile getirmeye çalıştığımız turizm köşelerimiz yeni bir heyecanla, şehrimizi ziyarete gelenlerle tanıştırılmalı ve gezdirilmelidir.
Turizmcilerimizin haklı gerekçeleri dinlenmeli, neler yapılabileceği konusunda yardımcı olması gereken kurumlarca gerekli destekler bir an önce yapılabilmelidir.
Artık, “bir zamanlar Meram” dediğimiz, Konya’nın nefes alabileceği mekanlara sahip olan Meram, Sille gibi değişik ve hoş bir hale büründürülüp, Konya turizmine derin bir nefes aldırabilmelidir.
Alaeddin Tepesinin, bir hayli sürüncemede kalan halinin, adına yakışır bir hale getirilmesine, bir an önce başlanmalıdır.
Bedestenimiz kültür ve turizm faaliyetlerine açılarak, kültür ve turizm günleri ve turizm şenlikleriyle turizme yeni bir renk ve ahenk getirilmelidir.
Şehrimizi seven insanlar olarak, bize en fazla dokunan, ne olacak bu tepenin hali dedirten tepedir, Alaeddin tepesi.
Bu şehir, hanlarıyla, kervansaraylarıyla, kümbetleriyle, tarihiyle, kültürüyle, Selçuklu ve gönül sultanlarıyla iç içe bir şehir.
Hani biz istesek diye başlayan cümleler vardır ya…
Bütün o biz istesek diyenler, istesinler artık!
Turizm bu şehrin kanayan yarası, halledilmesi gereken öncelikli meselesi…
Konya turizmi rüzgâr bekliyor sevgili okurlar!
Bu rüzgârın kendiliğinden ya da tesadüfen eseceğini düşünmüyorsunuz değil mi?
Şehrimize çok güzel yapılar, köşeler, eserler kazandırmıyoruz değiliz. Bu yapıları şehrimizi tanıtmak adına, kültür ve turizme açmamız gerekiyor.
O halde…
El ele vermek, bir ve beraber olmak, turizme gönül vermek bu işin ilk adımı olacaktır. Şehrimizi ve tarihi, turistik mekanlarımızı adım adım gezdirmeye ve tanıtmaya var mısınız?
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.