Milliyetçilik “ırkçılık” mıdır?..
“Dokuz Işık” adlı kitapta Alparslan Türkeş, “Milliyetçilik anlayışımız, maneviyatçı, akılcı, demokratik, çağdaş bir milliyetçiliktir” demek suretiyle Türk Milliyetçiliğinin hiçbir zaman şoven olmadığını belirterek şu ifadelere yer veriyor:
“Türk Milliyetçiliği hiçbir zaman şoven olmamıştır. Hiçbir zaman başka bir milleti küçük görmek, yok etmek veyahut o millete zulüm etmek fikri ile, duygusu ile alâkası olmamıştır. Eğer öyle olsaydı 500 sene, 800 sene, 900 sene bizim idaremizde, elimizin altında kalmış olan milletlerin 500 sene sonra, 900 sene sonra ayrı bir millet hüviyeti, varlığı göstermemiş olmaları, içimizde eriyip gitmiş olmaları icap ederdi.”
Türkçülük ve Milliyetçiliği “manevi şuurlanma” olarak gören Başbuğ Türkeş, milletlerin kuvvet kaynağını teşkil eden ve toplumları yükselten ana ilkeleri özet olarak şöyle sıralıyor:
- Sağlam mânevi inanç ve yüksek ahlâk sahibi olmak.
- Kuvvetli millî şuur ve milliyetçilik ruhu taşımak.
- İlim ve teknikte en yüksek seviyeye ulaşmak.
- Sanayide ve tarımda modern, kitle halinde çok üretim yapabilmek.”
***
Şoven olmayan, vatanını, milletini ve dinini sevmek anlamına gelen milliyetçiliğe karşı olmayı “ihanet” olarak nitelendiren ve milliyetçilikten asla taviz verilemeyeceğini ifade eden Türkeş, “Kültür savaşına karşı en müessir silâh milliyetçiliktir” demek suretiyle kişinin kendi öz değerlerini, öz varlığını koruması ve geliştirmesinin moral bir güç ve milli şuurla mümkün olacağını da söylüyor.
Milliyetçi Hareketin temel felsefesine “insan sevgisi”ni oturtan Alparslan Türkeş, Milliyetçiliği, “sosyal ve ekonomik hamlelerde fikrî, ruhî, fizikî bir atlama tahtası” olarak da görüyor.
Prof. Dr. Erol Güngör de, milliyetçiliğin, “Türkiye’de millî birliği tehdit eden kültür buhranının zorunlu bir neticesi olarak ortaya çıktığını” ifade ederek milliyetçiliğin, millî kültüre dayandığını fakat, batlılaşma hareketleri sonucunda aydın (okumuş) tabakanın Türk kültürüne büyük ölçüde yabancılaştığına da dikkati çekerek millî kültürümüzü daha çok halkın koruduğunu belirtiyor. Erol Güngör hoca şu tesbitte bulunuyor:
“Şu halde milli kültürün modern imkânlarla geliştirilmesi demek olan milliyetçilik, ister istemez, halk içinde yaşamakta olan temel kültür unsurlarına dayanmak zorundadır.
……………..
Biz büyük bir imparatorluğun ve büyük bir medeniyetin çocuklarıyız, bizim milliyetçiliğimiz sömürgecilerin işgalinden kurtulmak ve devlet kurmak için yapılan siyasi istiklâl mücadelelerine, yahut sıfırdan başlayarak milli kültür yaratma hareketlerine benzemez.
Türkiye’nin milli kültür dâvası sadece bir akademik spekülasyon konusu değil, aynı zamanda bir millî politika meselesidir.”
***
Yaşadığımız günümüz gelişmeleri ışığında Erol hocanın şu tesbitini nasıl yorumlayacağız:
“Bugünkü Batı dünyası, bilhassa Amerikalıların tesirinde olmak üzere milliyetçilik denilince daha çok faşizm ve nazizmi anlamaktadır. Hakikatte milliyetçilik bir kültür hareketi olmak dolayısıyle ırkçılığı, halka dayanan bir siyasî hareket olarak da otoriter idare sistemlerini reddeder.
……………..
Milliyetçilik, milli kültürü bizzat bir medeniyet kaynağı haline getirmek ve cemiyeti soysuz değişmelerin açık Pazar yeri halinden kurtarmak hareketidir. Binaenaleyh milliyetçilik aynı zamanda bir medeniyet dâvasıdır.” (Türk Kültürü ve Milliyetçilik, Prof. Dr. Erol Güngör, Ötüken, 1980.)
Türkiye’de eğitim ve kültür, son 15 yıldan bu tarafa ne yazık ki Müslüman Türk halkı “soysuz değişmelerin açık Pazar yeri” olmaktan kurtarılamadığı gibi Batı Kültür Emperyalizminin hegemonyası haline getirilmiştir.
***
Şüphesiz milliyetçilik, “vatanını, milletini ve dinini sevmek” anlamında asla ırkçılık değildir. Dinimize göre de “milliyetçilik” yasaklanmamaktadır.
Hucurât Sûresi, 13. Âyet buna en güzel örneklik teşkil etmektedir.
Her millet “milliyetçi” olmak zorundadır.
AZİZİM DİYOR Kİ…
“Beyin sömürü ve ihracına son verilmelidir.” (Alparslan Türkeş)
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.