Mimari Ruhumuzu Kubbe Etme Zamanı
“Allah’ın Mescitleri ancak Allah’a ve ahiret gününe inanan, Namazını kılan ,zekatını veren ve yalnız Allah’tan korkup çekinen kimseler imar ederler. İşte bunların doğru yolu bulanlardan olmaları umulur. (Tevbe 18)
“Kim Allah için bir Mescit yaparsa Allah’ta cennette onun için bir ev yapar.”(Buhari, Müslim)
Yukardaki Ayet-i kerime ve Hadis-i şerif gereğince Cami ve Mescit yapımı her zaman Müslümanların ilgi alanında olmuştur. Selçuklu ile Mimari ve Kültürel bağı olan Osmanlı buralardan referans alıp Üstad Mimar Sinan’la zirveyi yakalamıştır.
Tanzimat ve Cumhuriyetle birlikte her nedense Cami mimarileriyle ilgili mesafeli duruş, tıkanıklık ve kargaşa başlamış hala devam etmektedir. Az sayıda güzel örnekler olup, kes kopyalama yöntemiyle Cami projeleri çizildi ve bir sisteme oturtulamadı.
Hamama, kiliseye, Müslüman ülkelerin şatafatlı cami projelerinin Konyamızda uygulanması ve dışarıdan kubbe içeriden düz tavan görünümler, bunun gibi yüzlerce sorun oluşmuş durumda.
Peki çözüm ne?
*Konya Büyükşehir Belediye başkanımız Uğur İbrahim Altay bu konuyu acilen ele almalı, Camilerle ilgili ciddi çalışmaya girmeli, bu karışıklığı gidermeli. Bu konunun çalışmasını Türkiye genelinde öncülüğü Konya Büyükşehir Belediyesi yapmalı. Geç kalınırsa şatafatlı, diğer Müslüman ülkelerin mimarileri, yakında Selçuklu şehrine hakim olacak bu Selçuklu başkentinde bir yara olarak karşımızda duracak.
*Mutlaka tek elden Konya Büyükşehir Belediyesi projenin yer tahsisinden Cami iskanına kadar süreci yönetmeli, kısmen diyanette bu sürece belli noktalarda dahil edilmeli. İskandan sonra eklentiler takip edilmeli.
*“Cuma camileri” ve “Mahalle mescitleri” İslam mimarisinde ve cami mimarisinde yoğunlaşmış mimarlarla, icranın bir araya gelip tartışılıp bir zemine oturtulmalı. Kısa aralıklarla, yaklaşık 300 metre civarı kubbesiz, taş ve ahşap kullanılan mescitlere yoğunluk verip gerekirse mihraplarını bile kaldırıp 100, kişiyi geçmeyecek mütevazi, sade mescitler yapılmalı. Osmanlı da bunun farklı uygulamaları mevcut. ”Cuma camileri” ise biraz daha büyük yapılar olabilir. Bunların mesafeleri planlamalarda yapılabilir.
*İlçelerde ve köylerde yapılacak cami ve mescitlerde mutlaka yöresel malzemeler kullanılmalı. Bu kapsamda buralara büyükşehir belediyesi proje havuzu oluşturup mimarlardan çalışmalar isteyip mimarlarda çalışmaları yapıp müellif noktasında belediyelere yardımcı olmalı.
*Uygun olmayan arsalar cami yeri olarak planda yer ayrılmamalı. Bölge araştırmasında ihtiyaç olan yerler olmalı. Bağışlanan arsalar mutlaka gönüllülük esaslı olmalı.
*Büyük cami projeleri oranları belirlenmeli bunlar mutlaka proje yarışması ile yapılmalı.
*Büyük camiler görünür, ulaşımı kolay, otoparkı rahat, sosyal faaliyetlerin yoğun olduğu yerlerde konumlandırılmalı.
Peki mimarlar ne yapmalı?
*Yeni bir anlayışla, günümüzün teknolojisini göz önünde bulundurarak, Selçuklu ve Osmanlı Mimarisinin, kubbesini terk etmeden onların sadelik ve ruhunu alıp yeni tasarımlara imza atmak gerekir.
*Proje çizilen yerin tarihi, kültürel ve mimari alt yapısına hakim olup estetik, fonksiyonel, mukavemetli, sade, güç yarıştırmaktan uzak projeler üretmeli.
*Cami yapıları güven veren, bakıldığı zaman cami olduğu anlaşılan davetkar, yapılar olmalı, taklit etmek öncesi emeği geçenlere çok büyük saygısızlık olur.
*Camilerde betonarme malzemeden vazgeçip doğal malzemeler kullanılmalı, ben buradayım diye bağıran malzemelerden ziyade doğal malzemelerin sesini dinlemeli o yönde hareket etmeli.
*Bütün engellilerin bir arada namaz kılabildiği düz ayak caminin içine kadar tekerlekli sandalyelerle girilebilen, mescit yapılmalı, benzer bir uygulama Eskişehir’de mevcut.
*Pandemi sürecinde görüldü ki cami açık alanları artırılmalı, mevcut camiler yeniden gözden geçirilmeli, pandemi süreci devam ederse kışın cuma ve teravih namazlarında sıkıntılar yaşanır, tasarım sürecinde pandemi geçse bile bunlar göz önünde bulundurulmalı.
*Yenilenebilir enerji cami projelerinde de düşünülmeli.
* Camiye bir hikaye bulma sevdasından vazgeçmeli.(Şu kadar Ayete karşılık şu kadar kemer yaptık gibi)
*Açık alanlarda Cuma , teravih, bayram namazlarının yağmur ve çamurdan korunup kılınabilmesi için açılır kapanır tente sistemleri geliştirilmeli.
*Merkez camilerde avlu sistemi yapılmalı ki cami ile sosyal faaliyetler iç içe olsun çocukların avluda oynaması, sergiler yapılması gibi.
*Şadırvanlarda Abdest alma şekli bir daha gözden geçirip mutlaka çözümlenmeli. Engellilerde unutulmamalı.
*İç kısımlarında havalandırma ve yangın sistemleri değişen teknoloji ile yeniden gözden geçirilmeli.
*İmam ve müezzin odaları yeterli ölçülerde olmalı, projede çizilmediğinde mi sonradan ilaveler oluyor.
*Kadınlar için namaz kılma, abdest alma yerleri girişleri farklı olacak ve dışarıdan girecekleri şekilde planlanmalı ve eski büyük ve merkezdeki camilerde bunlar gerekirse yasal çerçevenin elverdiği ölçüde yeniden düzenlenmeli.
*Cami etrafına bahçe duvarı yapılmamalı, yapılmış olan camilerde mümkün olanları kaldırılmalı.
*Ramazan ayının son on gününde camilerde itikafa giren bir çok Müslüman var bunlar mecbur olmadıkça son on gün dışarı çıkmaz, ibadetlerini yaparlar, bunlar için mutlaka duş yapabilecekleri yerlerin olması gerekir.
*Dükkan yapmak için, dik ve yüksek merdivenlerden vazgeçmeli mümkünse düz ayak camiye girmeli.
*İç mekan ve dış mekan ses sistemlerine dikkat edilmeli, anlaşılır ses sistemleri yapılmalı.
*Mübarek gecelerde yapılan ikramlar için yerler oluşturulmalı.
*Ayakkabılıklarda yeniden gözden geçirilmeli.
Bu mimari karışıklıktan bir an evvel yöneticiler, mimarlar, diyanet cami dernekleri, cemaat kurtulup pirimiz Mimar Sinan’ın taşı yonttuğu gibi bizde düşüncelerimizi değiştirip kafadaki birtakım saplantıları yontma ve ruhumuzu kubbe etme zamanı gelmedi mi? yoksa cami ne kadar büyük olursa olsun imam bildiğini mi okuyacak.
Sağlıcakla kalın
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.