NİCE YILLARA!
Çocukken mutluluk, küçük şeylerde gizliydi. Dünyaya baktığımız pencerelerin buharlanmış görüntüsün de, açık ve net görünürdü. Sevdamız ise başımızda esen kavak yelleri… Bunu abartırdık fırtına diye…
Dünya ya; mutlu olacağımız sözcükleri ve resimleri çizerdik. Bu dahi mutlu olmak için yeterdi. Huzur diye düşündüğümüz mutluluk, açıkça bu kadar küçük şeylerin içinde saklıydı. Sonra büyüdükçe Hz. Mevlana’nın sözlerinde aşikâr olduğunu görmeye başladık.
“Aşkın esiri olmuşum, bu rütbe padişahta bile yok. Sana vurgunum Şems, böyle bir makam şahta bile yok. Cemâlini aynada görürsen, dersin ki; benim aşkıma kul köle olanın günahı yok.
Gönlüme inersen görürsün, aşk sancağını öyle bir yere diktim ki indirmenin yolu yok. Aşkıma yemin olsun ki her âşık senin esirindir. Onu bu kapıdan kovarsan gidecek yeri yok”.
İnsan nereye yelken açtığını bilmedikçe hiçbir rüzgâr doğru rüzgâr değildir ama yine de açarız bilmeden... Hatalarımız olur ve bazen yanlış tercihlerimiz… Sonrası tabi ki pişmanlık!
Hani şairin dediği gibi; “Ben artık korkmuyorum, Her şeyde bir hikmet var. Gecenin sonu seher, kışın sonunda bahar”... Sonra anladık ki; Bize sözlerimizden çok, yüreğimizden anlayan biri gerek. Ardından bir kapı kapanır ve diğeri açılır.
Fakat biz genellikle kapanan kapıya öyle uzun süre pişmanlıkla bakarız ki, hangi kapının ne kadar güzel açıldığının farkına bile varamayız. Fark ettiğimiz zaman da hayatın hazinesini bulmuş gibi mutlu oluruz. Artık o zaman çok zenginiz demektir. Yeter ki fark edelim!
Nasılsa insan, hayatının dörtte üçünü yapamayacağı şeyleri istemekle geçiriyor. Doğru seçim, doğru karar… İşte akıllı adamın kararı…
Bazen de insanlar ağaçlardan ders almalıdırlar. Ne üzerlerinde barınan kuşların, ne gölgelerinde yatan insanların ne de verdikleri yemişlerin hesabını tutarlar. Kalbini temiz tut ki, Rabbin hep yanında olsun.
Başa gelen cehaletlerden başkalarını sorumlu tutmak cehalet alametidir diye düşünerek, sorumluluk duygusu içinde bir karar vermek gerekti. İşte o tarih 24 Aralık’tı. Yani sevda denizine yelken açmaktı benimkisi…
İyi ki, dediğim anlardan biri… İyi ki…
Rabbim huzur bozmaz, huzuru insanın kendisi bozar ama dil alışkanlığı işte… “Rabbim huzurumun bozulmasına izin vermesin!” Ben o, 24 Aralık gününe yüreğimin panjurlarını açtım. Şimdi içeri giren güneşin sıcaklığını yaşıyorum! Allah’ım! Sana şükürler olsun!
Nice yıllara! 24 Aralığın güneşi!
Selam ve muhabbetle…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.