Pusulanızı Şaşırmayın
Her işe ‘Besmele’ ile başlamakta fayda var.
Zaten besmelesiz işlerden kimseye hayır gelmiyor.
Pusulayı şaşırmamak adına biz de Allah’ın adıyla Pusula’ya ‘merhaba’ diyor, yazılarımızın tesirli olması adına ve bir kulaktan girip, öbür kulaktan zâyi olmaması temennisiyle önce kulağımıza, sonra yüreğimize cesaret vermesini Yüce Mevlâ’dan diliyoruz.
Büyüklerimiz “önce selâm, sonra kelâm” demişler.
Pusula okurlarına cümleten Selâmün Aleyküm.
Biliyorsunuz, pusula iki anlama geliyor.
İbresi sürekli kuzey yönünü gösteren âlete pusula dendiği gibi, üzerine not veya hesap yazılmış küçük kâğıt parçasına, tezkere ve fişe de pusula deniliyor. Hani o bilinen Çanakkale’nin söylenmemiş türküleri arasında, Sivas yöresine ait “Ana Benim Geleceğim Kalmadı” türküsünde yer alan “Pusulam da köyden köye okunur.” sözlerinde olduğu gibi.
Gazeteniz Pusula insandan insana, esnaftan esnafa elbette okunur. Gazeteyi değerli kılan ise kıymetli okurlarıdır. Gazeteciler ise, toplumu aydınlatan diyojenlerdir.
Sivaslı Diyojen, bir gün elinde fenerle gündüz vakti o sokak bu sokak koşuşturup dururken kendisine bu telaş içerisinde görenler sorarlar; “elinde bu fenerle gündüz vakti ne arıyorsun?” diye. Oda cevap verir; “adam arıyorum, dürüst bir adam!”
Memleketin dürüst insanlara, dürüst adamlara, dürüst gazetecilere büyük ihtiyacı vardır. Gazetelerin de dürüst okurlara.
Bu vesileyle hayatta siz siz olun asla Pusula’nızı hiç şaşırmayın diyorum!
***
Türkiye ile Konya’nın gündemi oldukça yoğun.
MHP ve AK Parti’de yaşanan dâhili gelişmeler ülkemizin gündemini oldukça etkiliyor. Telefonun öbür ucundaki yağbasan nükteleriyle renkli siyasetçilerimiz arasında bulunan ve Konya’nın geleceğime vizyoner bakışıyla bildiğimiz Mustafa Kabakcı, bir sohbetinde; “Bir âlimin başın gelecek en büyük felaket, kendinden başka bir âlimin civarda olmamasıdır. Ak Parti’nin başına gelen en büyük felaket de kendisinden daha iyi bir muhalefetin olmamasıdır.” demişti.
Türkiye’nin şansızlığı her ne kadar muhalefetin olmaması olsa da Ak Parti, meydana gelen son siyasi gelişmelerle birlikte kendi içinde bir muhalefet oluşturarak bu muhalefetsizlik sendromuna son vermiş oldu. Ben, Ak Parti’de yaşanan iç gelişmeleri bu şekilde algılıyorum.
“Ahmet Hoca’yla buraya kadar” denilerek AK Parti’nin Amiral Gemisi’nin başındaki kaptandan ‘Yeni Türkiye’ye çeki düzen vermek adına Ak Parti’de yaşanan bu olağanüstü son gelişmeler; aynı zamanda erken seçimin habercisi de sayılmalı. MHP Genel Başkan adaylarından Meral Akşener, CNN Türk’e verdiği röportajında, araştırma anketlerinde MHP’nin oyunun ortalama yüzde 22 dolayına çıktığını kaydederek Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, önümüzdeki yılın Ağustos ayında bir erken genel seçime gidebileceğini ima etmişti. Bunu da MHP’nin başına kendisinin seçilmesi durumunda olabileceğini varsayarak ifade etmişti.
Herhangi bir aksilik olmazsa MHP’nin Olağanüstü genel kurulu 15 Mayıs’ta, AK Parti’nin Olağanüstü Kongresi ise 22 Mayıs’ta yapılacak. 7 Haziran ve 1 Kasım genel seçimlerinde Ak Parti’de, “genel başkan” ve “başbakan” sıfatıyla iki imtihan veren Ahmet Davutoğlu’nun görevden alınması, kendisinin son konuşmasında demokrasi dersi verircesine her türlü makam ve mevkiyi elinin tersiyle itmesi; Türk siyasi tarihi ve parti içi demokrasisi açısından ileride çok tartışılacaktır.
Sayın Davutoğlu’nun görevi devretmesiyle birlikte “güçlü başbakanlık” devri de sona ermiş oldu. Başkanlık Sistemine giden yolda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın eli sağlamlaşmış, Yeni Anayasa’nın kimler tarafından yazılacağı hususu büyük önem kazanmıştır.
Türkiye’de çok olağanüstü gelişmeler yaşanıyor. Siyaset başkanlık sistemi öngörüleri çerçevesinde âdeta yeniden dizayn ediliyor. Dünya konjonktüründe yaşanan/yaşanabilecek yeni gelişmeler ister istemez Türkiye’yi yakından ilgilendirmekle birlikte dâhili politikasını da dış tesirlere açık hale getiriyor. Görünen köy kılavuz istemez. Bu, Ak Parti’siz ne yazık ki olmuyor. Nitekim Sayın Başbakan Davutoğlu da, bunu daha önceki Ak Parti Grup Toplantısı’nda dile getirmişti.
AZİZİM DİYOR Kİ…
Türkiye’nin siyaset gündeminde bu olağanüstü gelişmeler yaşanırken, Türk Pasaportlarına AB’ye vizesiz geçişte Avrupa Meclisi’nin şart koştuğu 72 maddenin neler olduğunu Türk kamuoyu pek tartışmadı.
Ayrıca, İsrail'in Brüksel'deki NATO karargâhına temsilcilik açma isteği NATO tarafından olumlu karşılandığı ve kararın, Türkiye'nin vetosunu kaldırması sayesinde alındığı da bu arada sessiz sedasız geçiverdi. Bilindiği üzere 12 Eylül askeri ihtilâlinden sonra Yunanistan, Türkiye’nin vetoyu kaldırmasının ardından tekrar NATO’ya dönmüştü.
Birileri yoksa bize; “cambaza bak cambaza” oyununu mu oynuyor?..
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.