RAHMETLİLERİ RAHAT BIRAKIN
Rahmetlileri rahat bırakın aranıza girmesinler
Mutluluk kokan yatağınızı size dar etmesinler.
Efendim en büyük dertlerden birisi de ihtiyarlamış insanların belirli yaşlardan sonra eşlerini kaybetmeleridir. Ama ne var ki, bu kaçınılmaz bir sonuçtur. Kadın veya erkek hiç fark etmez hangisi ölürse ölsün kalan mutlaka bazı zorluklalara düçar oluyor. Hele kalan erkek ise onun durumu daha içler acısıdır. Çünkü etrafımızda böylelerini görüyor ve neler çektiklerine şahit oluyoruz. Bu durumlarda çok para ve mal da çok işe yaramıyor.
Kadın her cefaya katlanır belli bir yaştan sonra kadınlık duyguları da iflas eder kıskançlıkları gider çoluk çocuğunun torunlarının yanında gününü gün edebilir. Geline kıza pek karışmaz, işin eksiğini yükseğini pek aramaz, idare eder gider baki ömrünü. Ama erkek hiç de öyle değil hele bazıları var ki hiç çekilmezler avratta avrat (hanım) deyip tuttururlar. Hoş evlatlar da onun evlenmesine yeni hanım getirmesine pek hoş bakmazlar ne de olsa dünya tamahı vardır işin içinde. Babanın yeni alacak hanıma mal vermesini istemezler yeni hanım da malsız altınsız gelmez; ama evlatlar babalarına mal için değil de annemizin aziz hatırası için evlenmene razı değiliz derler. Oysa kazın ayağı hiç de öyle değil. Şimdilerde dul hanım almak çok zor ve pahalı bir iştir. Neden mi? Evvelden bir inanç vardı insanlarımızda; kadınlar nikâh altında ölmeyi çok arzu ederler. Bunun peygamberimizden bir hadis olduğunun idraki içindeydiler. Onun için araya giren büyüklerinde mehel münasip görmesi ile işler tatlıya bağlanır evlilikler yapılırdı. Son ömürleri de ah ile vah ile, birbirlerinin sıcak nefesinde geçer ve nihayet bulurdu.
Geçenlerde bir eski baba dostumuzu gördüm. Hanımı 3-4 sene önce vefat etmişti. Bir münasip kadın bulamadılar hoş bu da mal ve altından yana biraz cimri ama kadınlar da buna gelmiyor bir türlü. Bana bu zatı muhterem sitem ediyor, “Ulen baba dostu! Bana bir avrat buluvırmadın. Hay garam beee” diye. Yaşı da 79. “Emmi nerden bulayım ben yahu” dedim. “Sen bulursun senin ağzın laf yapar hay garam amma dutar el ile dutman ki işi” deyi biraz kahirlendi. İyi de artık ağzın laf yapması falan bu işlerde sökmüyor emmi ya bol para lazım. Ya iyi heriflik lazım, ya bol mal tarla arsa ev lazım, hacca götüreceksin, falan filan istek çok. Geçenlerde köyde bir hanıma sordum, “Yenge kocan merhum Tahir emmi öleli hayli zaman oldu zaten sana kol kanat gerecek çoluk çocuğun da yok bir sürü dul erkek var onlardan birine kocaya varsan da son zamanında rahat yaşasan olmaz mı hem de peygamberimizin hadisini yerine getirmiş olursun” dedim. “Varmam Ismaylım neye herif gahri çekeyim bu yaşımdan sonra len. Devlet bir mayış bağladı alıp bol bol yeyyom ben emmiyin zamanında püsküvüt (bisküvi) nedir nasıl olur bilmezdim şimdi gutu gutu alıp yiyom valla ekmek bile etmeyyom ocakta” deyiverdi.
Geçen senelerde idi sanırım bir ihtiyar feveran ediyordu gazetelerde, “dulavratların maaşını kesin Başbakanım” diye ne kadar haklı olduğunu şimdi anlıyorum.
Şimdi başlığa uygun bir fıkra ile yazıyı bitirelim, dul heriflerin de derdini fazla deşmeyelim.
Efendim adamın birisinin hanımı ölmüş bir yeni hanım bulmuşlar evlendirmişler adamı. Gece gerdeğe girince sohbete başlamışlar. Kadın demiş ki bey benim bir eski herifim vardı ki sorma bir dediğimi iki etmezdi beni bal baklava ile beslerdi. Gözünün üstünde kaşın var bile demezdi ahhh eski rahmetli herifim ahhhh der. Adam duvardaki resime bakarak der ki işte bizim eski rahmetli hanım da şu idi öyle bir hanımdı ki sorma varlığıma da yokluğuma da şükrederdi beni hiç üzmezdi. Çocuklarıma çok merhametli sevecen annelik ederdi beni el içine güzel giydirir kuşatır çıkarırdı beni hiç zelil etmezdi der. Bunlar gerdek gecesinde senin rahmetli iyi idi benim rahmetli iyi idi derken bir dövüş çıkarırlar. Kadının kolu bacağı kırılır sabah doğru mahkemeye giderler.
Hâkim sorar ne oldu hanım. Hâkim beğ oğlum ben bu adamdan davacıyım. Neden biz bununla yeni evlendik daha ilk gecede beni dövdü kolumu bacağımı kırdı hem boşanacağım hem de davacıyım bunu cezalandırın der. Hâkim adama döner bey efendi doğrumu hanımın dedikleri neden dövdün hanımı yenide almışsın.
Adam hayır Hâkim beğ yalan söyleyyor hanım evet, yeni evlendik daha dün gerdeğe girdik tabi ben hanımla ikimize iki kişilik bir karyola yatak yaptırdım. Ama ne var ki biz bir anda dört kişi oluverdik 2 kişilik yatağa 4 kişi girince yatak dar geldi hanım düştü kolu bacağı kırıldı üzgünüm hâkim beğ der. Hâkim nasıl oldu anlat bakalım deyince adam, efendim ilk gece bu rahmetlisini çağırdı ben de rahmetlimi çağırdım yatak doldu birimiz düştü benim suçum yok der.
Hâkim, “kardeşim hanım efendi, beyefendi bırakın rahmetliler toprakta rahat yatsınlar, siz de yatakta rahat yatın canım. Rahmetliler gelirse bu tür olaylar yaşanır yerler yataklar daralır. Hadi bakın bu gece rahmetlileri çağırmayın bir daha ki sefere ikinize de ağır ceza veririm haaa!” deyip nasihatle evlerine gönderir. Bir daha mahkemeye gelmezler.
Benim de eşi ölüp de evlenenlere tavsiyem giden rahmeti rahmana kavuşmuş olan merhumları, merhumeleri uyandırıp kimseyi rahatsız etmeyin geri gelmesinler. Onlar kabrinde siz de yatağınızda rahat uyuyun. Saygılarımla…
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.