Sahada her şey negatif, sonuç pozitif
Konyaspor ile Kayserispor arasında oynanan maçı normalden biraz farklı değerlendirmek istiyorum. Bu sefer iki takımı ayrı ayrı değerlendirmeyi düşünürken ortada dolaşan siyah kıyafetli arkadaşa da parantez açmayı ihmal etmeyeceğim nedenini yazının içeriğinde zaten anlayacaksınız.
İlk olarak Kayserispor nedir ne değildir ne yer ne içer bakalım isterseniz. Kimse kusura bakmasın, son yıllarda Konya’ya gelen ekipler içerisinde futbol oynamamak için bu kadar çaba gösteren bir takım görmedim. Kayserispor’un yaptığı şey oyunu bozmak, hakeme oynamak, oyunu soğutmak top bizim oyuncularımızda iken tabiri caiz ise futbol sertliği dışında mahalle arasında kullandığımız çirkef bir oyun tarzı benimsemekti. Yaptıkları iyi şeyler yok muydu elbette vardı. Konyaspor’un alışılagelmiş pas trafiğini gerek fizik ile gerek hakem ile kesmeyi başardılar. Hani Anadolu’da bir laf vardır babayiğit görünen insanlar küçük şeylerden etkilenince kalıbının adamı değil bu falan diye takılırlar. Samba Sow için bu söz sanırım cuk oturur. İki ayağının üzerinde gören var mı bilmiyorum bir oyuncu bu kadar mı düşmeye oynar anlamak zor. Bir ara top kendine gelirken yanında Konyasporlu oyuncu olmadığı halde kendini atmaya başladı. Hakem faul verecek diye korkmadım değil yani. Bu oyuncuyu görünce yıllarca Galatasaraylı Arif Erdem’in hakkı yenmiş demekten kendimi alıkoyamadım. Tolunay Hoca’nın rakip takımda bir oyuncuya (hele ki bu oyuncu rakip takımın kaptanıysa) saldırmaya kalkmasını anlamadım.
Konyaspor cephesine bakarsak ilk yarı dediğimiz gibi Kayseri ekibi oyunu bozdu, fakat Torku Arena’da daha önce şahit olmadığımız bir durumla karşı karşıya kaldık. Sanki saha bir buz pistiydi bizim oyuncularımız ayakta duramadılar. Devre arası her halde kramponlarda değişim oldu ki yere daha sağlam bastı oyuncularımız. İlk yarıda doğru dürüst pozisyon bulamadık ancak ciddi pozisyonda vermedik diyebilirim. Meha ve Traore gerçekten çok ama çok kötü günündeydiler. Aykut Hoca’nın ikisini birden oyundan alması isabetli karardı. Mbamba’nın girişiyle orta alanda fiziksel dengeyi de kurduk diyebilirim. Son dakikada Vukoviç’in ayağından gelen galibiyet golü ise bizlere bu takım artık kötü günündeyken bile kazanabiliyor, düşüncesini oluşturdu ki büyük takım olma yolunda bu çok önemli. Mehmet Uslu muhtemelen ilk on birden uzun süre ayrı kalacak ama kardeşim insanda biraz istek olur forma için savaşır. Normalden çok daha kötü bir performans gösterdi. Sahanın görünmeyen kahramanı her zaman olduğu gibi yine Ali Çamdalı oldu benim gözümde…
Türkiye’de hakemlerde şu algı oluşmuş ikili mücadele diye bir şey yoktur. İki futbolcu yanyana iken düşen oyuncuya özellikle defans oyuncusu ise mutlaka faul vermek gerek. Yalnız Kayseri maçında bu durum çok daha farklıydı. İlk yarı Traore’nin pozisyonuna penaltı vermeyen bir hakemin futbol bilgisi endişe verici boyuttadır. Düdüğü verseler Tolunay Kafkas tereddüt etmeden penaltı verir o derece yani. İnsan utanır yine verir bunu 6 tane hakemin kaçırması İMKÂNSIZ.
Futbolcular (Kendi oyuncumuz da olsa) hakem kullanma konusunda mastır yapmış kişiler, hakemin kişiliğine göre oyunu şekillendiriyorlar. Etliye sütlüye karışmadan maçı uzaktan uzaktan yöneten hakemler olduğu sürece bu ligde de sadece hakemler konuşulmaya devam eder.
Sonuç olarak; toparlamak gerekirse altın değerinde bir üç puanı daha kötü oynarken bile kazanmasını bildik. Türkiye’de iki yıldır taraftar anlamında konuşulan tek şey Konyaspor taraftarı, buna darbe vurmak niyetlerimi var onu düşünüyorum bu ara, hem cumartesi hem 13:30 hem -15 derece bu nedir ya, yine 10Bin taraftar geldi tebrikler arkadaşlar hepinize.
Kazanma alışkanlığı takımda oluşması değinilmesi gereken ayrı bir nokta. Yönetim Hocayla sezon bitmeden planlar yapmalı uzun vadeli bir kontrat yapıp geleceği şekillendirmeli.
Maçın Sözü: Sahada her şeyin negatif olduğu bir ortamda, skorun pozitif olması ayrı bir mutluluk verdi.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.