TARİHİN PEŞİNDE
Sadece yirmi yıldır tanıyorum, yıllarca aynı koridorda birlikte çalıştık. Yaş ve tecrübe olarak benden büyük olması bir tarafa, aynı toprakların insanı olarak kendisine tâ o yıllardan beri saygı ve muhabbet besledim. Defalarca aynı sofrada yemek yedik, yurtdışında yurt içinde sayısız yolculuk yaptık. Fakültemizi temsil adına, oynadığımız her maçta koruduğum kalede gol yememem için en sağlam defans oyuncusu oldu.
İnsanlar birbirlerini niçin severler, birbirlerine neden muhabbet beslerler bilemiyorum. Ama ben önce Allah için ve sonra da aynı toprakların evladı eli nasırlı anaların gariban köylü çocukları olarak, benden, bizden, özümden pek çok şey taşıdığı için en başından itibaren muhabbete zaten meyilli idim. Burada, hayata bir sıfır-iki sıfır geriden başlamış olduğumuz felsefesini yapmayacağım. Âlemlerin Rabbi Yüce Yaradan’ın verdiği nimetler karşısında nankör olmaktan hep korktum ve korkuyorum. Onun için hayatın içinde pek çok insanın yaşadığı bin bir türlü zorluk ve mücadelenin içerisinde kendi mücadelemizden dem vurmak yakışıksız olur. Lakin yazdıklarımız çizdiklerimiz ürettiklerimiz açısından, köyümüz, kasabamız ve memleketimiz adına hizmette bir mesafe alınmışsa bunun tek bir izahı vardır ki o da bana göre çalışmak, çok çalışmaktan başka bir şey değildir. Seversiniz sevmezsiniz ama bugün temsil ettiği her ne var ise ister şahsı ister mensubu olduğu üniversitesi veya yöneticisi olduğu fakültesi adına ürettiği onca bilimsel çalışmanın, projenin, makalenin, kitabın, derginin yani ortaya koyduğu başarının yahut bu zamana kadar aldığı kayda değer mesafenin yegâne izahı çalışmaktır. Şahsi işinden gücünden, keyfinden, uykusundan feragat edip ister nefsani ister insanı nasıl bakılırsa bakılsın bulunduğu cemiyete ciddi katkılar sunmuş olmasını asla göz ardı edemeyiz. Daha pek çok kimsenin online dergiciliği bilmediği dönemlerde dizgisinden yazısına kadar yıllardır her şeyi ile nerdeyse tek başına ilgilenerek uluslararası bir dergi çıkartmak her baba yiğidin harcı değildir. Üstelik neredeyse 10 yıldır hiç sekmeden ve gittikçe artan bir kaliteyle bu yayıncılığı sürdürmek de kolay değil. Buradaki başarının detaylarını tek tek ele almayacağım. Ancak fakültelerin enstitülerin dahi sürekliliğini sağlamakta zorlandığı hakemli dergiciliği bütün imkânsızlıklara rağmen yıllarca tek başına devam ettirme başarısı asla tesadüf olamaz. Nitekim bu yayıncılık başarısının da son üç yıldır yurtdışında bir ülkede yurtiçinden ve dışından yüzlerce bilim adamının iştirak ettiği uluslararası kongrelerle taçlandırmak da işin cabası. Dile kolay onlarca ülkeden bine yakın bilim adamının iştirak ettiği bir uluslararası kongreyi düzenlemek değil asıl başarı, nerdeyse her kongreden bireysel veya kurumsal akademik işbirliklerine fırsat ve zemin hazırlayarak çıkmak. Allah nazardan saklasın. Nasıl bir enerji ki atandığı kurumda daha üç ayını yeni doldurmuşken, içinde pek çok kıymetli çalışmanın yer aldığı adıyla sanıyla uluslararası bir dergiyi çıkartmayı, ülkemizin turizm ve kültürel mirasına sahip çıkmak ve tanıtmak adına çok önemli bir zemin oluşturacağına inandığım uluslararası bir kongrenin bütün hazırlıklılarını tamamlamış olmayı, hala sürdürdüğü dersleri ihmal etmeden “Konya Turizmini” geliştirmek adına daima sahada olmayı sağlayabiliyor.
Sanıyorum bu enerji Çukurkent’ten Çatalhöyük'e neolitik dönemde ıslah edilebilmiş buğdayın sırrı olmaktan ziyade, yoklukla yoksullukla mücadeleyle elde edilen küçücük bir imkanı bile memleket adına millet adına fırsata çevirebilme kıvraklığı ve Anadolu Köylü çocuğu olma UYANIKlığıdır. Burada sohbetlerimizde sık sık dile getirdiği ve anlatırken gözlerindeki parıltıyı ateş gibi içimde hissettiğim yeni projelerinden bahsetmek isterdim. Ancak bir kısmını bu yılın Turizm Haftasında hayranlıkla göreceğimize inandığım projelere işin sürprizini kaçırtırım endişesiyle değinmeyeceğim. Zira onlar uluslararası dergi ve kongre düzenleme devamlılığı veya üniversitemiz kantinlerinde başlattığı yardım projelerini gölgede bırakacak ve Turizm öğrencilerine "balık tutmayı" yahut Seydişehir, Beyşehir veya Akşehir hangi ilçesi olduğu fark etmeden bölgemizin Turizmine veya Turizm alanında öğrencilerin istihdamına son tahlilde ise Beyşehir'in balığına, Akşehir'in kirazına, Seydişehir'in leblebisine Seyyid Harun'un helvasına havasına ve sıcak suyuna yerinde müşteri oluşturacak projeler olacaktır.
Bayram değil seyran değil eniştem beni niye öptü diyenler olursa, onları herkese yardım eden yardımcı olan kimseye zararı olmayan Anadolu insanı bu yiğit ve çalışkan ağabeyimi ve projelerini tanımaya ve anlamaya davet ediyorum. İşte o zaman göreceklerdir ki ona muhabbetimiz ve iltifatımız bir beklenti işi değil, yıllardır aramızda süren hukuka binaen bir ahde vefa işidir. Biliyorum ki her daim peşinde olduğumuz tarih bir gün Anadolu'nun bağrından çıkmış ve helal süt emmiş o köylü çocuklarının başarılarını da yazacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.