Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

Prof. Dr. Hüseyin Muşmal

KRAL YOLUNDA KRALLAR GİBİ SAFARİ: DEREBUCAK-BEŞKONAK

KRAL YOLUNDA KRALLAR GİBİ SAFARİ: DEREBUCAK-BEŞKONAK

Cennet ülkemizin hangi bölgesine giderseniz, halk arasında kral yolu olarak tabir edilen ve çoğu antik dönemde yapılmış yollara rastlarsınız. Daha eski dönemlere uzanan ama çoğunluğu Roma ve Bizans dönemine ait bu yolların bir kısmı Selçuklu ve Osmanlı dönemlerinde geliştirilerek kullanılmaya devam edilmiştir. Aslında, erbabı bilir ki “Kral Yolu” denildiğinde meşhur Pers İmparatoru I. Darius zamanında ve M.Ö. 5. yüzyılda onarılmış olan antik yol akla gelir. Zira bu yolun imparatorluk boyunca Sardes’ten Persepolis’e kadar ulaşan ve çok hızlı hareket edebilen Pers kuryeleri için yapıldığı söylenir. Denilir ki, o vakitler dünyada Pers kuryelerinden daha hızlı seyahat edebilen başka bir şey yoktur. Bununla birlikte, Perslere ait bu ana yolun dışında kalan güzergâhlarda bulunan “Antik Dönem” yollarına da halk “Kral Yolu” demeye meyilli olmuştur. Bazı bölgelerde eski yollar, “Ulu Yol”, “İpek Yolu”, “Deve Yolu”, “Kervan Yolu” gibi tabirlerle adlandırılmıştır. Buradan da anlaşılmaktadır ki, tarihî süreçte insanlar, ulaşım vasıtalarının ve taşınan ürünün çeşidine ve niteliğine göre yolları isimlendirmişlerdir.

 

KRAL YOLU YERİNE “DÖŞEME”

 

Anadolu bu konuda belki 10 bin yıllık bir tecrübeye sahiptir. Yolların inşası ve kullanımı sürecinde, büyük oranda devletin kontrolünde ama halkın da dışında kalmadığı politikalar neticesinde, doğanın ve coğrafyanın çıkarttığı bütün zorluklar ve engeller karşısında, ulaşılmak istenilen noktaya en kısa ve en uygun şartlarda ulaşabilmenin tecrübesi nesillerden nesillere aktarılmıştır. Belki de bu nedenle dağları geçitleri aşan yollar, organize ve güçlü bir eli gerektirdiği için ve yapılan iş hayli zahmetli olduğundan “Ulu” ve “Kral” isimleriyle öne çıkarılmışlardır. İşte, Konya’mızın şirin ve küçük ilçesi Derebucak sınırları içerisinde başlayan ve aradaki yüksek rakımlı dağları aşarak, sahile, Manavgat Beşkonak’a ulaşan “Kral Yolu” da bunlar arasında bulunuyor. Yol hakkında çevre halkı arasında bir soruşturma yaparsanız, size “kral”ın kim olduğu hakkında bilgi vermez. Ancak şimdi 4x4 araçların ve belki de otomobillerin dahi rahatlıkla ilerleyebileceği bu güzergâhta, “Romalılar” tarafından döşenmiş yollara dair izleri size anlatacaktır. Bu nedenle bazı köylüler yolun ismini verirken, Kral Yolu adını zikretmeyecek ve yolun Döşeme olduğunu söyleyecektir.

 

DAĞLARIN ARASINDAN SAHİLE

 

Tarihi süreçte bu yolun sadece sahile ulaşmak için yapıldığını düşünmek hatalı olur kanaatindeyim. Zira Konya’dan sahile ulaşmak istediğinizde karşınıza birkaç alternatif çıkacaktır. Bu alternatifler Beyşehir ve hatta Derebucak bölgesinde dahi teke düşmeyecek, bazen sahile hangi yoldan gidelim diye düşünmek zorunda kalacaksınız. Bugün son yılların en önemli yol projesi olan “Gembos Yolu” da tarihi süreçte, Konya’dan en hızlı ve en kolay şekilde sahile ulaşmak isteyen, Roma ve Selçuklu gibi büyük imparatorlukların tercih ettiği gibi Beyşehir ve Derebucak üzerinden ilerliyor. Bu nedenle bu yollar üzerinde Roma Döşeme yolları ve Selçuklu Han kalıntılarını bulmak mümkündür. Ancak Derebucak’a bağlı Pınarbaşı Köyü sınırları içerisinden başlayan bu “Kral Yolu” güzergâhı az önce zikrettiğim yerlerden farklı olarak 2 bin 200 metre yüksekliğindeki dağları aşarak kuş uçuşu 30 kilometre boyunca, muhteşem zenginlikteki bitki örtüsü ile çeşit çeşit ağaçların bulunduğu ormanların içinden “Köprülü Kanyon’a ulaşıyor. Anlaşılan o ki, yolun inşası için çaba sarf edenler ve bunu tarihî süreçte daima geliştirenler, bu dağlardaki madenlerden ve ağaçlardan yararlanmak istemiş ve hatta bunu sahildeki limanlara kolaylıkla taşıyabilmiş olmalılar. Belki de köle temin ederek ve bu köleleri de çalıştırarak nakledecekleri malzemeleri develer, katırlar ve hatta esirler vasıtasıyla limanlara aktardılar.

 

FOTOĞRAF VE YÜZME İMKANI

 

Elbette ki onların amaçları, bu yolca bizler gibi 4x4 ciplerin üzerinde safari yapmak değildi. Ancak bendeniz, Beyşehir Kültür ve Turizm Derneği tarafından ilk defa organize edilen, Kral Yolunda Safari etkinliğinde 4-5 saat boyunca süren yolculukta yaşadığım onca keyif ve heyecan arasında, bu yolun 2 bin yıllık yolcularını düşündüm. Heyecanım yeni değildi, zira heyecandan, uyur uyanık tamamladığım gecenin sonunda geciktiğim zannıyla sabahın altısında yerimden zıplayarak uyanmıştım. Eşim ve kızımla birlikte bir gün öncesinden hazırladığımız sırt çantalarımızın içine yedek kıyafetlerimiz ve ayakkabılarımız, fotoğraf makinemiz, sularımız ve benzeri etkinlik malzemelerimizi yerleştirmiştik. Ancak bunların yanında mutlaka güneş gözlüğü, güneş kremi, su geçirmez çantalara da ihtiyacınız olacağını söylemeliyim. Güzergâh boyunca karşınıza çıkacak muhteşem gölcükler ve ırmaklarda berrak ve soğuk sulara kendini bırakmak isteyenler için havlu ve mayo gibi malzemeleri de önermeliyim. Bizler yolculuklarımızda yanımızdan Türk Bayrağımızı da hiç eksik etmiyoruz.

 

KRAL YOLU İÇİN 53 KİLOMETRE

 

Dernek başkanımızın belirlediği hareket saatinde Beyşehir Köprübaşı’ndaki ofisimizde yerimizi almış ve saat 07.00 itibariyle “Kral Yolu”na ulaşabilmek için alacağımız 53 kilometrelik mesafede hareket etmeye başlamıştık. Tabiatıyla Konya ve Isparta istikametinden safariye katılmak isteyenlerin önce Beyşehir’e ulaşmaları gerekiyor. Biz de Beyşehir’den 45 km mesafede bulunan Derebucak’a ve oradan da İbradı istikametinde 7-8 kilometre ilerleyerek Derebucak’tan Pınarbaşı’na dönen yol üzerinde çilek tarlalarının yanı başında bizleri bekleyen ciplerimize kavuştuk. Sizler de, Pınarbaşı yolundan dağa doğru uzanan yolun başındaki tabelada Kırkkavak 22, Serik 105 kilometre yazdığını gördüyseniz doğru yoldasınız. Zaten Derebucak’a veya Pınarbaşı’na uğrar yolu sorarsanız, yerel isimlerini bildiğiniz zannıyla Yıkılan Kaya ve İt Gelmez Dağı’nın arasında Döşeme’den “nahıl dırmanacağınızı” size anlatırlar. Bizler zahmetsiz bir şekilde başkanımızın çizdiği rotayı tamamlamış ve yeşil mavi kırmızı beyaz farklı ve canlı renklerdeki Land Rover, Suzuki Jimmy, Samurai, Wrangler markalı cipler de çoktan yerimizi almıştık. Ciplerin kaptanları bu işi uzun süredir yapan ve Beşkonak-Köprülü Kanyon civarında safari tecrübelerine sahip usta kaptanlardı. Usta ifadesini, sağ salim ulaştığımız menzil sonunda hakkını vererek bir kez daha tekrar ettim. Zira yolculuk boyunca, yokuşta, inişte ve hatta sağı solu uçurum yollardaki ustalıklarının yanında, sıcağın ve yolun etkisiyle ciplerden birisi arıza yapınca, kaptanlar derhal bir araya gelerek, kısa süre içerisinde aracı çalışır hale getirmekte de usta olduklarını gösterdiler. Siz, benim gibi cipin rengine göre değil de, kaptanların hangisini gözünüz tutuyorsa onun aracını tercih edin. Zira yolculuk sırasında hemen hepsinin güneşten kavrulmuş tenleri tozdan beyazlamış saçları ile Köprülü Kanyon çevresinde adım atmadık yer bırakmayan tecrübeli şoförler olduklarını göreceksiniz.

 

 

 

YOL ÜSTÜNDE SU KAYNAKLARI

Bendeniz, dernek ile yaptığım doğa yürüyüşlerinde her daim sohbetinden keyif aldığım dernek yöneticisi, fotoğraf konusunda ustalaşmış olan Mesut İnal Ağabey ve Başkan Mustafa Büyükkafalı ile aynı yerde yolculuk yapmaya çalışırım. Sevgili başkanı çok fazla denk getiremiyorsam da bu yolculukta, onlarla aynı cipte seyahat edebilmeyi başarabildim. 8-10 kişilik cipimizdeki eşim ve kızım dışında başkaca misafirlerimiz de yerlerini almışlardı. Biz yerimize yerleştiğimizde herkesin heyecan içerisinde yerlerini aldıklarını görmüş ve tozu dumana katarak safariye başlamıştık. Toz duman kısmını bir kez daha vurgulamak istiyorum, zira 4 saatlik safari sonunda Köprülü Kanyon’a ulaştığımızda, cip içinde niçin herkesin birbirine kıs kıs güldüğünü daha iyi kavrayabilmiştim. Saçlarımın 4 saat içinde bu kadar beyazlayacağını asla düşünmezdim. Gözlüklerimiz, kep, fular ve bandanalarımıza rağmen burun ve kulak içlerimizde safarinin hakkını veren toz kalıntıları nedeniyle ağır işiten ve zor nefes alan, hatta beyazlamış saçları ile tombul dedeler gibiydim. Eğer gözlüklerim olmasaydı, yol boyunca Pınarbaşı köylülerinin yaylası olan “Toklu’nun Alanında” bulunan Orta Gölcük ile Seriklilerin Baş Gölcük Yaylası’nın muhteşem güzelliklerini görebilmek için kirpiklerimi ve yüzümü defaatle yıkamam gerekirdi. Hoş oraya kadar olan yolculukta çok fazla toza bulandığımız söylenemez. Çantamızdaki suları diğer ciplerdeki safaricileri ıslatmak için kullanmış olsak da yol üzerindeki dereler, gölcükler ve çeşmelerden akan sular yüzümüzü, gözümüzü fazlasıyla temizlemeye yetecektir. Eğer Pınarbaşı’nın yaylasında mola verdiyseniz, Ortagölcük’ün muhteşem yeşil suyunu doya doya seyredin, zaten içmek için yolculuk sırasında neredeyse her 10 km’de bir çeşmeye rast geleceksiniz.

 

DOĞAYA KAÇIŞ VE ÇOCUKLUĞUNUZ

 

Daha önceden araştırma yapmışsanız, bölgedeki dereleri de elinizle koymuş gibi bulursunuz. Soğuk sular içinde yüzmekten hoşlanıyorsanız ve eğer mevsim de uygunsa, suya girmek için benim gibi bir başkasının sizi itmesini beklemeyin. Doğada mesleğiniz, yaşınız, ne olursa olsun hepimiz çocuğuz. Eğer kendinizi çocuk hissetmemekte inat ederseniz, “yol boyunca kekik ve çam kokularını” da hissedemez, fotoğraf molalarında oraya buraya zıplayıp fotoğraf çektiremezsiniz. Sululuktan bahsetmiyorum, doğayı sevmek, bitki böcek kelebek peşinden koşturmak, içinizden veya dışınızdan şarkı türkü mırıldanmak, espriler yapmak sululuk değil, bana göre adamakıllı çocukluktur. Yani hiçbir şeyin bozulmadığı bir yürekte, hiçbir şeyi bozmadan yolculuktur. Çocukluk demişken, siz de benim güzel kızım gibi her molada atıştırmak için yanınıza kuruyemiş almayı unutmayın. Yoksa ilk markete ulaşabilmek için Köprülü Kanyon’a kadar beklemek zorunda kalırsınız. Hoş termosunuzda çay varsa, bu yolculukta en yakın dostunuz ya ben olurum, ya da Mesut İnal. Başkan mı, sormayın? Ben daha ziyade etkinlik sonunda yorulmuş bitmiş halini görebiliyorum. Ama eminim ki enerjisini, etkinliğe katılan her katılımcının benim gibi nazlı, çok sorulu ve meraklı olanlarını memnun etmekte harcıyor. Her hafta bir etkinliği başarıyla tamamlayan ve bu hafta sonu da “Kral Yolunda” krallar gibi bir cip safari turunu gerçekleştiren Beyşehir Kültür ve Turizm Derneği Başkanı ve yönetimini yürekten kutluyorum.


20370339_10156559860793066_144432677_n.jpg20292091_10156559861168066_1197138105_n.jpg20370932_10156559861158066_2036324451_n.jpg20371078_10156559861268066_355994517_n.jpg

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,çok uzun ve ilgili içerikle alakasız,
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.
Prof. Dr. Hüseyin Muşmal Arşivi
SON YAZILAR