“21. YÜZYIL MEVLÂNÂ ASRI OLACAK”
- Özal: “Hiç şüphe yok ki, 21. yüzyıl Mevlânâ asrı olacaktır. Onun çizdiği sevgi ve hoşgörü sınırları içinde ‘ben insanım’ diyebilen herkese yer vardır. Bizi 21. yüzyıla taşıyacak olan kuvvet kaynağı; sevgidir, hoşgörüdür, birlik ve beraberlik içerisinde geleceği kucaklamaktır.”
Genç bir gazeteci ve muhabir iken Selçuk Üniversitesi’nin düzenlediği Mevlânâ ile ilgili konferans, panel ve sempozyum gibi bilgi şölenlerini devamlı takip ederdim. Mevlânâ ile ilgili sohbetlerin birinde Gazeteci Yazar Ahmet Kabaklı, Mevlânâ’da tasavvufu anlatırken şu ifadelere yer vermişti:
“Mevlâna’da tasavvuf sevgisinin esası insanoğlu, Allah’ın sevgilisidir. İnsan da Allah’a âşıktır. Kâinat bütün olarak insanın emrine tayin edilmiştir. İnsanın büyük yapısı ruhu ile büyük ve yüce olmakla birlikte sevgiye lâyık olmak mecburiyetindedir. Mevlânâ’nın göstermiş olduğu ahlâkla ahlâklanmayan insanın Tanrı’ya olan sevgisini göstermek mecburiyetinde olduğunu ve bunu yapmadığı takdirde şerefli bir yaratık olmaktan çıkacak hayvanî temayülleri baş gösterecektir.”
“Mevlâna bir pratik adamıdır”
Nezihe Araz da, Mevlânâ’nın “Ne yazık bu yola bilmeden rastgele girene” sözünü hatırlatarak başladığı konuşmasında, “Hz. Mevlâna bir pratik adamıdır” ifadesine yer vererek şunları dile getirmişti:
“Hz. Mevlâna’nın istediği biçime girmemiz olmuyor. Bunu yapamıyoruz. Yani Mevlâna; bize “Ya olduğun gibi ol. Ya da göründüğün gibi ol” demesine rağmen biz neden onun istediği biçime giremiyoruz? Teknolojik gelişmeler batı insanını korkutmaktadır. Ben de bu korkanların içinde olan birisi olarak, teknolojinin korkunç görüntüsü insanları korkutmaktadır. İnsanlar arayış içerisinde kaçmaktadır.”
“Semâ yapmakla milletin ahlâkı düzelmez”
Ahmet Aydın Bolak da, Hazret-i Mevlâna’nın hayatını kısa ve öz olarak anlattıktan sonra Mesnevî’nin öneminden bahsederek “Mesnevî Kur’ân’ın tefsirinden ibarettir. Hz. Mevlâna namına semâ yapmakla milletin ahlâkı düzelmez.” demişti.
“21. yüzyıl, Mevlânâ asrı olacaktır”
Rahmetli Turgut Özal, Cumhurbaşkanı sıfatıyla 1991 senesinde Konya’daki Şeb-i Arûs törenlerine geldiğinde güzel bir konuşma yapmıştı. Özal, Mevlânâ’yı bir huzur adası olarak gördüğünü belirterek başladığı konuşmasında “Konya’da; insanlık için bir şifâ ve ümit ışığı olarak, bir yol gösterici olarak parlamıştır. O’nun felsefesi, insan ve Allah sevgisi, bütün diriliği ve saflığı ile bugünde gönüllerimizde yaşamaktadır” dedi. Özal, konuşmasının devamında şu görüşlere yer verdi:
“Mevlânâ, yaşadığı çağı çok aşan bir düşünürdü. Çünkü o, günümüzün hastalıklarına 700 yıl önceden teşhis koymuş ve reçete yazmış bir hekimdir. Günümüzde dünyanın en medenî sayılan ülkelerinde bile ırkçılık ve ayırımcılık cereyanları bir çok kanlı çatışmanın nedenini oluştururken Mevlâna tefekkürü; İslâm’ın ışığında asırlar öncesinden çözüm getirmiş, kölelik düzenini yıkmıştır.
Günümüzde kadın hakları en ileri toplumlarda bile hâlâ tartışılırken, “Kadın Hakk nûrudur. Sevgili değil” sözleriyle kadınlığı kutsayan bu büyük düşünüre bütün dünya kadınlarının saygı ve şükran borcu olmalıdır.
Mevlâna’nın insan sevgisine dayanan felsefesi bizim de şiârımız olmuştur. 1983 sonunda göreve geldiğimizde o günlerde Türkiye’nin en temel ihtiyacının herşeyden önce huzur ve iç barış ortamının yaratılması ve kardeşlik duygularının pekiştirilmesi olduğunun bilinci içerisindeydik. Böyle sevgi ve barış ortamının ülkenin muhtaç olduğu ekonomik kalkınma hamlesi içerisinde gerekli temel unsurlardan birisi olduğunu bilmekteydik. Geçtiğimiz 7 yıllık dönemde Mevlâna’nın felsefesini çok geniş bir şekilde uygulamak suretiyle insanları sevgi, kardeşlik duyguları içerisinde birbirlerine yaklaştırmakta ve Türkiye’yi diğer bölge ülkeleri arasında; bir barış ve istikrar adası haline getirmekte başarılı olduğumuza inanıyorum.
Hiç şüphe yok ki 21. asır, Mevlâna asrı olacaktır. Onun çizdiği sevgi ve hoşgörü sınırları içinde ben insanım diyebilen herkese yer vardır. Bizi 21, yüzyıla taşıyacak olan kudret kaynağı; sevgidir, hoşgörüdür, birlik ve beraberlik içerisinde geleceği kucaklamaktır.”
MEVLÂNÂ HAKKINDA NE DEDİLER?
“Babamdan miras olarak kalmış olan bir tutkunluk ile Hz. Mevlâna’ya küçük yaştan beri meftunum. Onun Mesnevî’sine, ondan kaynayan, ondan fışkıran, ondan feveran eden hikmete, o lisanına, görüşüne, duyuşuna, duyuruşuna, gösterişine bayılırım. İslâm ve Türk âlimleri için o, şan ile dolu bir mefharettir.” (Hâlid Ziya Uşaklıgil)
***
Hz. Mevlâna gerçi Kur’ân-ı Kerîm’in tamamını tefsir etmemiştir, ama O’nun zâhiri ve ledünnî ilminin vüs’at ve bereketiyle Kar’ân’ın anlaşılması konusuna getirdiği geniş perspektif, tefsir tarihi açısından önemle üzerinde durulmağa değer sanırım.” (Prof. Dr. Orhan Karmış)
***
Mevlânâ, Hz. Peygambere son derece bağlı ve Allah’a kullukta sabit bir insandır. Mevlânâ, Hz. Muhammed (S.A.V.)’in bahçesinde açmış bir çiçektir. Ve o bahçede daha nice çiçekler var. Ah keşke oraya bir girebilseniz..” (Mehmet Nuri Yılmaz – Diyanet İşleri Eski Başkanı)
PAZARTESİ: Mevlânâ’da hoşgörünün kaynağı...
Türkçe karakter kullanılmayan yorumlar onaylanmamaktadır.